Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Zira kâinatta güzel olan her şey Allah'tan, eksik ve kusurlu olan şeyler insanın bozduğu nizamdan dolayıdır."
...tam da şimdi, tam insan ilişkilerinin yetersizliğinin, en mükemmel ilişkinin bile kusurlu olduğunun ve bu ilişkilerin, sırf kocasını sevdiği için gerçeği açığa çıkarma güdüsüyle yaptığı sorgulamaya bile tahammülü olmadığını hatırlamasının acı verici olduğu bu anda; kendini değersizliğe mahkûm edilmiş gibi hissetmenin acı verici olduğu ve bu yalanlarla, bu abartmalarla doğru işlevini yerine getirmesinin engellendiği anda - işte tam da yaşadığı o büyük coşkunun ardından kendini böyle aşağılayarak dertlendiği anda...
Sayfa 41 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Sevda Çalışkan, 18. Basım 2024Kitabı okuyor
Reklam
Sorun Kimin? "Babamın büyük bir sorunu var. Benden çok fazla şey istiyor." Katy'nin ilk telefon konuşmamızda söylediği bu sözler, sorunun babasına ait olduğuna inandığını gösteriyor. Ama yine de Katy'nin anlattıklarından, babasının isteklerimi tanımlayabildiği, açıkça belirtebildiği ve hatta, istediği şeyi elde edebildiği anlaşılıyor. Sorun Katy'nin. Babasıyla, kendini öfkeli hissetmemsi için uygun sınırları belirlemek ve açıklığa kavuşturmak için bir yol bulmalı. Çabalayan ve acı çeken Katt. Bu onun sorunu. Ama Katy'nin sorunu olduğunu söylemek, onun suçlu ya da hatalı olduğunu ima etmek anlamına gelmiypr. "Sorun kimin?" Sorusunun, suçlulukla ya da kusurlu olmakla hiçbir ilgisi yok. Sorunu olan kişi sadece, belli bir durum karşısında huzursuzluk ya da tatminsilkik duyan kişi anlamına geliyor.
Narsistler çoğu zaman üstünlük hislerini dış etkenler ol­madan sağlayamazlar. O yüzden kendilerini iyi hissetmek için her zaman başkalarının ilgisini, övgülerini, alkışlarını ve onaylamalarını ararlar. Başkalarının fikirlerine karşı aşırı hassas olabilirler. Yaptıkları iş kusurlu dahi olsa, diğerlerinin kayıtsız şartsız onayını ve takdirini istemek gibi gerçekçi ol­mayan beklentilere sahiptirler.
Sayfa 35 - Kuraldışı Yayınları
Güzelliği mükemmellikte değil, kusurlu ve eksik şeyler de aramalıyız.
Sayfa 160Kitabı okudu
"Benmerkezcilik, çocukluk dönemlerinde sıcak tepki vermeyi öğrenememiş olma sonucu oluşan kusurlu bir davranıştır."
Reklam
“Kristalleşme”
Kimyada doymuş birkaç sıvının bulunduğu bir solüsyona bir kristal atarsak doğası kristalle aynı olan moleküllerin gizemli bir çekim gücü sayesinde kristalin etrafında toplandıklarını görürüz. Kristal yavaş yavaş büyür ve haftalar ya da aylar boyunca hareketsiz kalırsa boyları ve güzellikleri laboratuvarın gururu olan inanılmaz kristaller oluşur. Fakat solüsyon sürekli rahatsız edilirse çökelti düzensiz olur, kristal kusurlu kalır. Aynısı psikolojide de geçerlidir. İnsan hangi psikolojik durumu bilincin ön planında tutarsa bu durum tıpkı kimyadaki gibi gizemli, akıl almaz bir şekilde etrafına aynı doğadan diğer entelektüel ve duygusal durumları çeker. Bu durum uzun bir süre sürdürülürse etrafında hatırı sayılır bir kuvvet toplayarak bilincimizin kontrolünü eline alacak kendine karşı olan bütün fikirleri bastıracaktır. Kristalleşme kesinti olmadan yavaşça ilerlemeye devam ederse son derece güçlü bir yapısı olacaktır.
"İnsan dünyadaki en garip yaratık," diye mırıldandı. "Kartallar gibi uçmak istiyor ama kanatları yok. Aslan gibi kuvvetli olmak istiyor ama pençeleri yok. Ne kadar kusurlu yaratmışsın bizi, Allahım. Bir de yetmezmiş gibi bizlere kendi acizliğimizi idrak etme gücü vermişsin."
Sayfa 428
Polibios..
'Kütüphanede yazılmış bir tarih, canlı değil de doldurulmuş bir hayvana bakarak istinsah edilmiş ruhsuz ve kusurlu bir tarih resmetmek gibidir' der. Bir başka pasajda, tarihe tanıklık eden birinin yazdığı tarih ile tüm bilgisini kitaplardan edinmiş birinin tarihi arasında, gerçek yaşamın manzarası ile teatral bir sahnedeki kurgusal bir dekor arasında olduğundan daha fazla farklılık bulunduğunu söyler.
Kusurlu bir yanımızla yüzlesip bunu kabul edebilirsek, bu yanımızin bir süre sonra ortadan kalkma olasılığı da artar.
Reklam
Bizler kusurlu bir dünyada yaşayan kusurlu kişileriz.
Sayfa 321 - ReikoKitabı okudu
Bence önemli bir konu
Yedinci edep: Hanımlara gerekli dini bilgileri öğretmelidir: Namaz, taha ret, hayız ve benzerleri gibi. Eğer öğretmezse, dışarı çıkıp başkasından öğ renmesi gerekir. Koca, karısına bunları öğretirse, kadın öğrenmek için dışarı çıkmamalıdır. Koca bu husūsta kusurlu davranırsa asi olur. Allah buyurur ki "Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu, cehennem ateşinden koruyunuz." En azından şu kadarını bilmelidir ki, güneş batmadan önce hayız kesilirse, ikindi nama zını, sabah olmadan önce kesilirse, yatsı namazını kazā etmelidir. Kadınların birçoğu bu meseleden habersizdir
Ben insanın iş görmesini, yaşama çabasını uzatabildiği kadar uzatmasını isterim. Ölüm, lahanalarımı dikerken bulmalı beni; ama ölüm korkusu, hele kusurlu bahçemi yitirme korkusu içinde değil.
Neden geçmiş kendini tekrar eder?
Deneyimlediğimiz durumların çekimine kapılırız çünkü onlarla nasıl başa çıkabileceğimizi biliriz. Bir çocuk olarak ebeveynlerimizin sınırlarının farkında olamayız çünkü anne babalarımızı olgunlaşmamış ya da kusurlu olarak görmek korkutucudur. Maalesef, ebeveynlerimizle ilgili bu acı verici gerçeği inkâr ettiğimizde benzer zarar verici insanları gelecekteki ilişkilerde tanıyamıyoruz.
Günümüzde genç Müslümanlar; Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) kemali, ehl-i beyti ve ashâbı (Allah hepsinden razı olsun), ayrıca velayet sahibi selef-i sâlihîn hakkında kitaplar okuyorlar. Okudukça da kendilerini bu zatlarla kıyaslayıp "Biz çoktan mahvolmuşuz!" şeklinde bir ümitsizlik girdabına kapılıyorlar veya iyi ihtimalle, dinimizin özü olan bu manevi ihsan yolunda yürümek için yetersiz olduklarını düşünüyorlar. Gençlerin çoğu geleneksel öğretilerden kopmuş vaziyette. Anne babalarından dine dair hayır-şer ne alıyorlarsa ya yollarına o noktadan bir şekilde devam ediyorlar ya da bu çok kusurlu, hatta bazı durumlarda acayip bir ucube derekesinde eksikliklerle malul öğretilerde sıkışıp kalıyorlar. Kendilerini zayıf ve değersiz hisseden bu gençler, sanki dine dair ümitlerin yitip gittiği bir bezginlik sarmalında kayboluyorlar. Bir şekilde bu hengâmda, "tasfiye-i kalb" (kalbin saflaştırılması) meselesinin sürekli bir dönüş (rücû/tövbe) gerektiren bir döngü olduğu gerçeğini gözden kaçırmışlar yahut hiç anlamamışlar.
Sayfa 17
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.