"Asıl korkunç olan insanların petrol uğruna birbirini öldürmesi, soykırımlar yapması. Birine sevgi vermek istemekte hiçbir korkunçluk yok.
Korkunç olan, sırf seninle aynı cinsiyete sahip diye ona aşık olmanın kötü olduğunu öğretmeleri sana."
Kendisine hakim hangi insan, kendini özel kılmak yerine, zevklerini, duygularını, genel anlamda eğilimlerini yeniden oluşturarak, herkes gibi
olmak istemek zorundadır? Bu tarz insanlara karşı oldukça sert, son derece hoşgörüsüz ve kaba davranılmaktadır; oysa o kuralları
hiçe saysa bile, topluma karşı suçu, daha önce de söylediğim gibi, kör ya da topal birinden farklı değildir. Ve bu insanı cezalandırmak gibi, onunla alay etmek, küçümsemek ya da aşağılamak da adil olmayacaktır.
“İnsanın ontolojik vasfı, erkek ya da kadın olması tartışılır oldu. Şu an on beş çeşit cinsiyetten söz eden ve bunu meşrulaştıran, aksini söyleyeni de homofobik tanımlayan bir dünyaya geldik.”
Tüm bu Evreni yaratan sonsuz, Sınırsız Zeka’nın, Dünya üzerinde bulutlarda oturan yaşlı bir adam olduğuna…. ve insanların cinsel organlarının faaliyetlerini izlediğine inanmakta güçlük çekiyorum.
Savunduğu her şeyin doğruluğunun ve kınadığı yanlışlığın karşı durulmaz kanıtına sahip insan nerede? Kendi düşüncelerinizi ya da başkalarının düşüncelerini ince eleyip sık dokumuş kim var? Bilgi olmadan, çok güçsüz temellere dayanarak inanma zorunluğu, içinde bulunduğumuz bu üstünkörü eylem durumunda ve körlükte, bizi başkalarını denetlemek yerine bilgimizi arttırmağa daha da çok dikkat eder duruma getirecektir... İnsanların kendilerini daha iyi aydınlatmış olması durumunda, başkalarına zorla kabul ettirmeğe kalkıştıkları şeylerin azaldığını düşündürecek nedenler bulunmaktadır.
John Locke
En ilkel şekildeki çift cinslilik, erkek dönüklerin bir savunucusu tarafından şöyle belirtilmiştir: "Bir erkek bedeninde
bir kadın beyni." Fakat biz, bir "kadın beyni"nin ne olduğunu bilmiyoruz.
İçinde çiçekler duran taş bir çanağın yanından geçerken hayatının en güzel anını yaşamıştı. Sally durmuş; bir çiçek koparmış; onu dudaklarından öpmüştü. Bütün dünya altüst olmuştu nerdeyse! Öbürleri kayboldular; yalnız kendisi vardı Sally ile başbaşa.