Azgın suratlı, bereli adamlar, gözleri felfecr okuyan, camiden Allahla yaman bir dövüşten çıkmışçasına, yüzlerinin olanca nurunu orada, içerde bırakmış çıkan insanlar, mümin mi bunlar, bu öfkeden bastıkları yeri çatlatanlar, bunlar mı mümin?
...savaşın devletin halka oynadığı bir oyun olduğu ve imkan verilirse, savaştan kaçmayacak tek bir kişi bulunmayacağı inancından kimse kendisini vazgeçiremezdi.
Nüzhet bana yalan söyledi ...
Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir ...
Yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünden bin parçaya ayrılmalıdır...
...bir kuşkusu vardı ... Farkına varmasın diye memleket özlemini eğirilmiş küçük bir iplik yumağı gibi kafasının içinde tuttuğu kuşkusu. Hasreti ne zaman baş gösterse bastırdığı kuşkusu. Ve nefes almasın diye duyularının üstüne düşünceden yapılmış binalar yerleştirdiği kuşkusu.
Şu anda kendime bakarken büyük bir üzüntüye kapıldığımı söyleyemem doğrusu; yani bir el alıyor bizi, tane tane ayıklıyor, sonra yorulup oynamaya başlıyor, dalgın dalgın kepçeye koyup döküyor eski yerimize. En sonunda, desem bile, bunun böyle olacağını biliyordum ben. Kendi payıma, oldum olası yorgun ve kör bir elin zerreciklerimi güçsüz biçimde karıştırdığı, parmaklarının arasından akıttığı duygusuna kapıldığımı söyleyebilirim. Hatta her şey iyice durgunlaştığında, bu elin dirseğe kadar içime gömüldüğünü duyumsuyorum ama usulca ama uyur gibi. Ama çok geçmeden silkiniyor, uyanıyor, beni okşamaya, sarsmaya, itelemeye, vurup kırmaya başlıyor; sanki bir süpürüşte beni yok edememenin hıncını alıyor.
Tanrısal varlığın hikmeti burada sarı, orada mavi, burada gökyüzü, orada orman, bir başka yerde Siddhartha olmaktı. Amaç ve töz nesnelerin arkasında bir yerde değil, onların içindeydi, her şeydeydi kısaca.
Karınca, püf! En ikiyüzlü hayvanlardan biri! Dolaşmaktan başka bir şey yapmaz ve bizi çalıştığına inandırır.
Ben aylak değilim! Düş gücüm durup dinlenmiyor.
Çok yolculuk yapan, vardığı yeri arayan değildir, ayrıldığı yerden kaçarcasına çekip gidendir.