Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Menekşe Sağlam

Kendi hayat hikâyemizi ne kadar sık anlatırız? Ne kadar sık düzeltmeler yaparız, güzelleştiririz, kurnazca kesintilere gideriz? Hayat uzadıkça, çevremizde hikâyemize meydan okuyacak, bize hayatın bizim hayatımız olmadığını, sadece hayatımız hakkında anlattığımız hikâye olduğunu anımsatacak kişiler de azalıyor. Başkalarına ama -esas olarak- kendimize anlatılan bir hikâye.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Açlığın bol, adamın bol, ekmeğin kıt olduğu yerde senin olmaz dediğin iş en kolayı.
Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. İncelik yalnızlığa dönüşe dönüşe bitmişti. Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Pervasız bir genç kız değildim. Yirmi yaşındayken, toy genç kızları bekleyen ilk tuzağa düşmüş, kadın özgürlüğünün herkesçe kabul edilen bir gerçek, artık üstü kapanmış bir sorun olduğuna inanmıştım. Kadın erkek eşitliği mi? Bu zaten annemin kuşağı tarafından halledilmiş bir sorundu; annem on sekiz yaşında yaşam mücadelesine atılmış, reşit olduğunda oyunu kullanmış, hiç durmadan çalışmıştı. Kuşkusuz evde "her şeyi" yapan annemdi ama ben bunun tek suçlusunun, bu işleri yapmaya pek de gönüllü olmayan babam olduğuna inandırmıştım kendimi. Eğitime ve mesleklere erişim eşitliği mi? Sözünü bile etmeye gerek yoktu, zaten kendiliğinden olan bir şeydi. "Eşit işe eşit ücret mi?" Kanuni bir zorunluluktu. İnsanın kişisel, manevi veya dini görüşlerine göre çocuk sahibi olup olmamaya karar vermesi mi? Zaten başka nasıl olabilirdi ki? Bütün bunlar artık üzerinde tartışılmaya bile gerek duyulmayacak şeylerdi bana göre. Sağduyu, bu tür olumlu gelişmelerin benimsenmesini gerektirmiyor muydu? Benim kuşağımdaki kızlarla oğlanlar arasında bu konuda bir görüş birliği yok muydu? ..
Dünya artık cehennem korkusunu ve ruh kurtarma numaralarını satmak için iyi bir pazar olmadığına göre, Tanrı tüccarları da sosyal ve siyasal konulara yönelmişlerdi.
Sayfa 283Kitabı okudu
Reklam
...biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. Orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür. Fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder hiç bıkmaz. Amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar.
Sayfa 118Kitabı okudu
...hayatta anlamaya değer ne varsa anlıyordum çünkü... mutluydum.
Sayfa 756Kitabı okudu
Ancak sevdiğimiz şeyler bizimle beraber değişirler ve değiştikleri için de hayatımızın bir zenginliği olarak bizimle beraber yaşarlar.
Dünyaya düzgün biçimlenmiş uzuvlarının hepsi yerli yerinde gelmek, acımasız değil sevgi dolu bir anne babanın evladı olmak, coğrafi ya da toplumsal tesadüfler sayesinde savaştan ya da yoksulluktan kurtulmuş olmak tamamen şansa bağlıydı. Dolayısıyla rahat rahat erdemli olabilmekte.
Yani işler ne kadar kötüyse, o kadar iyi... İnsan ne kadar zor koşullar altında yaşıyorsa ya da halk ne kadar ezilmiş, bitkin, yoksulluk içindeyse, o kadar büyük bir inatla cennette ödüllendirilmeyi bekler; hele bir de bu arada yüz bin papaz, din adamı, vs. birtakım spekülasyonlarla onların bu hayallerini kışkırtacak çalışmalar yürütürlerse...
Sayfa 238Kitabı okudu
Reklam
Yazar, utanç duygusundan yoksundur. Yalnızca hiçbir utanç taşımayan insanın, cümleleri bir arada tutma ve onları ortalığa saçma yeteneği vardır. Yalnızca en utanmaz yazar özgündür.
Çürümüşlüğün ve umutsuzluğun ruhu böylesine boğduğu, beyni öldürdüğü bir yere nasıl kendimi ait hissetmiştim? Sanırım kendimi salıvermek, karşı koymaktan çok daha kolayıma gelmişti. Gerçek bu kadar basitti. Çoğu zaman, kendimizi rahatlatmak uğruna pes eder, teslim olur ve ancak hayatımız, tüm var oluşumuz söz konusu olduğunda bunu yapmaktan vazgeçeriz.
Edebiyat, hayatın anlamına dair matematiksel bir çözüm sunan, insanın bu çözümü kendi bütünlüğüne yedirip yürütebilmesi halinde varoluşunu da açıklamasını sağlayan, böylece zamanla yüksek matematiğin bir çeşidi haline gelen ve yalnızca tamamen ustalaşırsak adına okumak diyebileceğimiz, üstün bir matematik sanatıydı.
"Kibir, ruhuna usul usul sirayet eder, haberin olmaz doktorum" demişti bana, biraz bozulmuştum. "Yanlış anlama, kötü adam olduğundan değil... İyilik yapanlara has, gizli bir kibir sendeki."
Bazan iyi niyetler, akla gölge edermiş. Hep o iyi niyetlerle yapılırmış, bazı büyük kötülükler.
Sayfa 148Kitabı okudu
155 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.