Ben İstanbul'un sıcağını korkak eşkıyalara benzetiyorum, tek başına gezemiyor. Kimi mi alıyor yanına? Rutubeti, çeşit çeşit mekanik sesleri, kudurmuş azmış insan homurtularını, ekşimiş kokuları, bayatlamış küflü nefesleri, tozu du-manı, isi pası... Dersin ki çapulcu alayı... Bunlara bir de gariplerin garipliğini, yoksulların yoksulluğunu, işsizlerin işsizliğini ilave et, her adama bir tane oksijen çadırı kursan gene boğulurlar vallahi.