"Deden dört kapı, kırk makamı öğretmedi mi sana?"
"Yoo,öğretmedi. Hem niye öğretsin ki?"
"Dört kapıyı bilmeden nasıl bulacaksın hakikati?"
"Hakikatle dört kapının ne ilgisi var?"
İlgisi olmaz mı kizanim? İmam Cafer üs-Sadık Efendimiz demiş ki: ' Pir odur ki şeriat gemisine binip tarikat denizinde yüzsün, marifet dalgici olsun hakikat incisi çıkarsın.' Hakikat, Hakk'ın insana göründüğü kapıdır. Kâmil insan olmak için bu dört kapıdan geçmek gerekir."
Sevilen ve istenilen bir şeyin hâsıl olmasını beklerken kalpte bir lezzet ve rahatlama meydana gelir ise buna recâ yani ümit denilir.
Mümin, kalp bahçesine saçtığı iman tohumunu, tâat ve ibadet suyu ile sulayıp, etrafını da kötü ahlâk ve nefsânî arzulardan temizlerse, ömrünün sonuna kadar marifet nurunun mahsûlünü hasat eder.
Mümin, iman
Sevilen ve istenilen bir şeyin hâsıl olmasını beklerken kalpte bir lezzet ve rahatlama meydana gelir ise buna recâ yani ümit denilir.
Mümin, kalp bahçesine saçtığı iman tohumunu, tâat ve ibadet suyu ile sulayıp, etrafını da kötü ahlâk ve nefsânî arzulardan temizlerse, ömrünün sonuna kadar marifet nurunun mahsûlünü hasat eder.
Mümin, iman
“Sen kendini bilebilir misin ki O’nu bilesin?
Kendine bile yabancıyken arama O’nu boşuna.
Ama bulmak istiyorsan eğer O’nu,yapacağın tek şey içine bakmaktır sadece.
Hem her şeydir O,hem de hiçbir şeydir.
Hem her şeyin içindedir O,hem her şey de O’nun içindedir.
Var olan her şey O’dur aslında.
Ancak hakikatte O olan,fizik alemde değildir.İşte bu yanıltır insanı. Birliği çokluk zanneder bir anda.Oysa kelimeler yetmez bu hakikati anlatmaya.O anlatılmaz zaten,ancak yaşanır.
Eğer bir rehbere ihtiyacın varsa,en iyisi içindeki sestir unutma.”
Kara haberler geliyor uzak topraklardan
Yanıbaşımızda ama çok uzaklardan
Duymak istemediğimiz kadar uzaklardan
Görmek istemediğimiz kadar uzaklardan
Her cihette bulunur hatırlı bir payemiz
Yeni yıl da kutlarız, elbet kurban keseriz
Odur on parmağında on bir marifet olan
Elhamdulillah deyin müslümanız, müslüman!
Demiyorum ki asla hiç yalan söylemeyiz
Yalanı renklerine göre istiflemişiz
Pembe, beyaz olunca tatlı şirin gözükür
Yalandan kim ölmüş ki diyen şanslı nesiliz
Yunus gibi düşünen Yunus gibi konuşan
Kendine yurt bulamaz, özü sözü bir olan
Muhtaç mı yarlığına yıksın,devirsin kazan
Çıkmaz mı aranızdan öyle yiğit, pehlivan
Biz Müslüman olarak inanırız ki, bu ilâhî şeriatımız haktır. Saadete dikkati çeken ve (insanları) ona davet eden de odur. Yani Ulu ve Yüce Allah ve mahlukatı hakkında bilgi sahibi olmaya (marifet-i ilahiye) işaret ve davet eden de odur.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir.
_Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur.
_İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir.
_İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları.
_Allah’tan başka
Marifet odur ki, insan doğuştan mevcut olan iman kabiliyetini erginlik çağında itibaren kendi iradesiyle geliştirsin, hayatına hakim kılsın, dünyaya veda ederken de hayatı boyunca sahip olduğu bu imanla Allah'ın huzuruna çıksın.
Peki, Mustafa Kemal’in modernizasyon hamlesini hayata geçirebilmesinin önündeki engeller neydi?
Evvela, karşısında bir millet yok. Kimsin dediğin zaman ben Müslümanım, diyor insanlar. Bir Osmanlı milletler karmaşası var ki, tamamen dine dayanıyor. Ülke içerisindeki Müslüman olmayan faktörler Avrupa ile nispeten temaslarını muhafaza edebilmişler,
“Âdem” den murad Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemdir. "Nokta"dan murâd Hakikat‐ı Muhammediye'dir. Hakikat‐ı Muhammediye, zât‐ı ilâhiye ayna olduğu gibi, Hakk’a ulaşmağa da vesiledir. Bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünde
seyran eder. Yine bu nokta, kâinatın her bir cüz'ünün varlık sebebidir. Allah Teâlâ'yı
“Aşk bir noktadır ancak, bir dilbere düşen gönül aşkı onun yüzündeki bir ben ile müşahede eder. Bazen bütün bir mana noktada bulur kendini. Değil mi ki Kelam'in dahi özü "be" harfinin altındaki bir noktadır. Bütün harfler bir nokta ile başlar ve aşk dahi bu noktanın manalarindan biri dir ancak. İnsan bir noktadan ibaret..." dedi ve bir şiir düştü diline ansizın. Ezberlemiş miydi bu şiiri daha evvelden bilemiyordu. Sadece okudu:
Hakk ilmine bu âlem bir nüsha imiş ancak,
Ol nüshada bu Âdem bir nokta imiş ancak.
Ol noktanın içinde gizli nice bin deryâ,
Bu âlem o deryâdan bir katre imiş ancak.
Âdemliğini her kim bulduysa odur Âdem,
Yoksa görünen sûret bir gölge imiş ancak.