“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.”
Herkese merhaba,
Evet “yaş otuz beş, yolun yarısı eder”, hepimizin aklına Cahit Sıtkı deyince bu mısra gelir. Biraz daha ilgililerimiz bu sözleri söyleyen şairin bile ömrü 46 yıl sürmüş der hatta. Evet günümüz koşullarında genç diyebileceğimiz bir yaşta aramızdan ayrılmış üstat
Hüseyin Nihal Atsız, Türk yazar, Türkolog, şair, düşünür ve öğretmendir. Türklerin tarihini konu edindiği edebî eserleri ve tarih araştırmaları olan Atsız, Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahiptir.
Deli Kurt, 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı’ndan sonra Yıldırım’ın oğulları arasında çıkan "Şehzadeler Kavgası" diye anılan taht savaşları ve sonrasındaki olayların anlatıldığı tarihî bir romanıdır.
Yıldırım Beyazıt’ın oğlu, İsa Çelebi'nin meçhul bir oğlunun dramı anlatılmaktadır. Yıldırım Beyazıt’ın torunu olan Murat Bey’in yaşamı, savaşlarda göstermiş olduğu kahramanlık destanlarını ve aşkını konu edinmiştir.
Romanda görülen parlak bakışlı, gözlerine bakılamayan kız olan Gökçen Kız’ın yalan olmadığını, Zamanımızda Muğla köylerinden birinde böyle bir bir kız yaşamış olduğu iddia edilmiştir.
Karakterler
DELİ KURT: Yıldırım Beyazıt’ın torunudur. Asıl adı Murat Bey’dir. Romanın ana karakteridir.
Gökçen: Bir Türkmen köyünde yaşayan kızdır. Köylüler, gözlerinin büyülü olduğu düşünülen bu kıza peri kızı derler. Deli Kurt’un âşık olduğu kızdır.
Satı Kadın: Deli Kurt’u büyüten kadındır.
Evren: Deli Kurt ile büyüyen ve savaşlara katılan Satı Kadın’ın oğludur.
Şehzade İsa Bey: Yıldırım Beyazıt’ın oğludur.
Bala Hatun: Deli Kurt’un annesidir.
Deli KurtHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202015,6bin okunma
11 kitaplık bu külliyatın ilk kitabı ile başlıyoruz. Bütün Oyunlar serisi hem Agora Kitaplığı hem de Mitos Boyut tarafından basıldı. Ben Mitos Boyut serisinin PDF halini edindim onu okuyorum. 11 tane oyun yer alıyor bu kitapta Brecht'in bu külliyatı üzerine pek az konuşulmuş o yüzden epik tiyatronun öncü ismi için okuduğum ciltlere inceleme yazmak
Adi bir sevgi romanından daha artığı... Kəlimələr yetməz bu kitabın incelemesine. Hardan başlayım, necə davam edim bilmirəm, beynimin içi çox dumanlı. Bir insan, insanların ən dərin düşüncə və duyğularına necə bu qədər hakim ola bilər axı? Elə bir dövrdə belə bir dahi şəxsiyyətin öldürülməsi təsadüfi deyilmiş..
Məzmununa girmədən sadəcə
Şair İsmet Özel bir konuşmasında şöyle diyordu; Türkiye'de insanlar ne konuştuğunu bilmiyor. Bu sözün yerindeliğini Efsane Cuma'ya yakışır bir örnekle süsleyelim.
Büyüklerimiz, insan iyiliği ve kötülüğü de diliyle kendi çağırır der. Çünkü ağızdan çıkan söz dua ya da beddua nispetinde gideceği yere ulaşır. Bu bağlamda insanlar istemedikleri şeylerin gerçekleşmesi için de pekala dua edebilir.
Türkiye'de hemen hemen herkes Şeriat gelsin diyor, Lâiğinden tut dinsizine kadar herkes. Özellikle acı hadiseler (cinayet başta... ) yaşandığı zamanlarda Şeriat konusunda sosyal medyada yoğun bir dua halkası oluşuyor. Hep bir ağızdan "Adalet Gelsin! Adalet istiyoruz! Nerde Adalet!" gibi dualar, tepkiler, isyanlar... Hatta muhalefet "adaleti biz getireceğiz" diyerek müthiş bir vaatte de bulunuyor.
Biliniyor ki Adalet Allah'ın el-Adl sıfatından gelir. Yani Adl'sız adalet düşünülemez. Adaleti çağıran doğal olarak El-Adl'ı da çağırmış olur.
Bu kadar yaygın ve yoğun kullanılan, dilimize yapışmış olan "Adalet"in manasının bilinmeyişini neye yorarsınız bilmiyorum ama okuma oranının %100'e yaklaştığı en parlak dönemimizde okuduğunu anlama oranının yeri meçhul.
Rabbim, bu güzel günün hürmetine bilinçli ve bilinçsizce sana ulaşan "Adalet gelsin." yakarışımızı geri çevirme, amin.
Ne hoş bir güzelliği vardır;
Hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin.
Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların,
Onurlu bir yaşamı seçenlerin….’ sözlerinden etkilenip kısa hayat hikayesini okuduktan sonra ilk okuduğum kitabı"Kendine Ait Bir Oda"Virginia Woolf' un..
Virginia Woolf, erkek görüşünün egemen olduğu bir dünya
Ahmet Tahir (Bawer Botan) koca bir kütüphane kadar bilgili binlerce sayfalık tarih kitaplarından daha doluydu kendi tarihine
Aynı zaman da ses sanatçısı
Yazar
Film yönetmeni (tava sor)
Senaryo yazarı
Şair ve 22 yıllık bir savaşçıydı
Kendi halkının acılarını bu kitabında açık bir şekilde dile getirmiş
Cumartesi anneleri
Faili meçhul cinayetleri
Doğu topraklarının gördüğü uzak ve yakın tarihli zulm ve işkencelerini kaleminden düşürmüş
En kısa zaman da
"Anneme bir gül verin"
Kitabıyla buluşmak üzere
Onu gözlemleyerek, varoluşumuz da özel ve güçlü olan her şeyin bir iç konsantrasyon ve delilik sınırında gezinen yüce bir saplantıyla başarılabildiği yolundaki büyük gizemin ilk kez farkına varmıştım. Ruhun katışıksız hayatının, tek bir fikre tam anlamıyla kendini vermenin, Hintli bir yoginin ya da ortaçağda yaşamış bir keşişinki gibi mutlak bir coşkunluğun bugün hala, üstelik de bir telefon kulübesinin bitişiğindeki, elektrikle aydınlanan bir kafede olabildiğinin . . . Gençliğimde bunun örneğini şair dostlarımızdan ziyade bu bütünüyle meçhul eski kitap satıcısında görmüştüm.
Az evvel hava durumuna baktım eksi on iki gösteriyor odaya sesini duyuran tipiye ve ona eşlik eden ayaza bakılırsa eksi yirmiye doğru ilerler. Şikayetlenmek için söylemiyorum kışı severim sakin mevsim, kabuğa çekilme hali bir nevi ama yaza yaklaşan baharı da severim. Kitap üzerine bir şeyler yazmak için aldım elime bu bilgisayarı fakat sanki
"Ben ölümlüler arasında yaşayan bir ölümsüzüm. Yeryüzündeki insanların atası, tüm canlıların koruyucusu, dünyanın hafıza kuyusu, Irmaklar Ağzı'ndan kovulan ve Tanrıların bu dünyada unuttuğu yaşlı bir adamım. Her efsanede, kutsal kitapta ve anlatıda yeni bir adla anılsam da gerçek adım Utnapişti'dir."
"Ben hikayesi
Ben Rubi'nin Fikirleri
Cenevre, 30 Temmuz
Gazetelere şu ilanı verdim:
"Birkaç dil bilir, filozof, bekar, sabırlı ve gezgin katip arıyorum. 20 Temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, Mon Repos oteline müracaat."
Bir müddettir uykusuzluk çektiğimi için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum.
Altmış üç
Kemal Varol'dan okuduğum 4.kitap oldu. Kalemine bayıldım. Bu yazıyı okuyorsanız ve daha önce okumadıysanız kesinlikle tanışmanız gereken yazarlardan.
"Jar" yazarımızın ilk romanı. Jar adı ilginç gelince araştırdım :Kürtçe bir sözcük olduğunu öğrendim, yazarımız Diyarbakırlı olunca Doğu kültürüne ve özellikle diline çok hakim. Jar
Sekinetten* çok, meskenete* benzeyen bir durgunluk. Sönmüş bir yanardağ mı, herhangi bir kaya parçası mı, bilemiyorum. Ayırıcı vasfı: müeddep* olmak. Özel, 12 Mart öncesinin şımartılmış bir şairi, eski bir Marksist. Marksizm’den İslamiyet’e atlamış. Entelektüel bir tecessüs mü, dar bir dünyadan, müphem, hudutları meçhul ufuklara taşmak