Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Metin Kartal

Kumullar rüzgarın etkisiyle değişirler, ama çöl hep aynı kalır.
Reklam
"Ben de herkes gibiyim. Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum."
Bir hafta önce, bir maden arayıcısına bir taş biçiminde görünmek zorunda kaldığını anlattı. Zümrüt aramak için her şeyini terk etmişti bu adam. Beş yıl boyunca bir ırmağın kıyısında çalışmış, dokuz yüz doksan dokuz bin dokuz yüz doksan dokuz taş kırmıştı, bir zümrüt parçası ararken. İşte o anda vazgeçmeyi düşünmüş, oysa zümrüdü nü bulması için bir taş, bir tek taş kalmıştı.
Sayfa 22 - Can YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Avrupalı sömürgecilerin Amerika, Afrika ve ardından Okyanusya'daki yerli halkları keşfetmesiyle birlikte esinlenilmeye başlanan soylu vahşiler kavramı, doğal hallerindeki insanların bencil olmayan, barışsever, dertsiz ve huzurlu olduğu, hırs, endişe ve şiddet gibi hastalıkları uygarlığın ürettiği inancını da içermektedir.
Cousins, plaseboların 1979'daki dönüşü hakkında, "Süreç sadece haplardaki bir sihirden kaynaklanmıyor, aslında bunun nedeni insan bedeninin kendisinin en iyi eczacısı olması ve en iyi reçetelerin bedenin kendisi tarafından sağlanabilmesidir." diyordu.
Reklam
Kimse Murat'ın büyük işler başarmasını beklemiyordu. Daha on bir yaşında, gösterişsiz, sessiz ve şişman bir çocuktu. Annesi, on yıl boyunca yönetmesine yardım etmekte diretti. Bu sırada Osmanlı imparatorluğu küçülmeye devam ediyordu. Savaşlarda o kadar çok Osmanlı askeri ele geçirilip köle olarak satılıyordu ki Rusya köle pazarlarında bir Osmanlı askerini bir mayalı buğday içkisi parasına satın alabilirdiniz! Murat sabretti. Attığı oklar on santim kalınlığındaki bir metal levhayı delip geçebilecek ustalığa ulaşana kadar ok ve yayla çalıştı. Bir buçuk kilometre uzaktaki bir caminin tepesine konmuş bir kuzgunu öldürebilecek beceriyi kazanana dek mızrak attı. İki yetişkin adamı birer eline alıp ikisini de farklı yönlere fırlatabileceknmhale gelene kadar güreşti.
Ancak daha sonra başlarına başka bir istila geldi: Viking istilası. Vikingler beraberlerinde lskandinavya'dan birçok kelime getirmişlerdi. ... Savaş tanrısı Tyr'ın adı Salı (Tuesday) gününe verilmiştir. Tanrılar tanrısı Odin'in diğer adı Woden, Çarşamba (Wednesday) gününe verilmiştir. Cuma (Friday) gününe, Odin'in karısı Frigg'in adı; Perşembe'ye de (Thursday) fevri gök gürültüsü tanrısı Thor'un adı verilmiştir.
Sayfa 133Kitabı okudu
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna sistematik bir baskı uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
Patronu, sigorta şirketinin doktorunu kaptığı gibi oraya gelir, doktorun yorumlarına yapacağı itirazları hiç umursamadan, ebeveynlerine oğullarının ne kadar işe yaramaz biri olduğunu anlatırdı; ona kalsa tüm çalışanlar son derece sağlıklıydı ama konu çalışmak olunca hepsi tembeldi. Peki, doktor tamamen haksız mıydı ?
“Yani korku sizlere zarar vermez, düşlerin zarar veremediği gibi. Bu adada korkulacak bir canavar yok.”
Reklam
Çoğunluğun lafıyla bir insan akıllı da, aptal da olmaz. Onların sözleri her zaman rastgeledir.
Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
7 Bir yıldızla söyleşi (Güneş)
Dünya. Ha, evet. Dünya çok özel bir gezegen ama hayal kırıklığına uğratabiliyor. Nasıl yani? Sadece benim değil, tüm Evren'in yapmak için uğraştığı birçok şeyi mahvetmekle üstünüze yok. Görünüşe göre bu tip şeylerde pek yetenekliyiz. İntikamcı davranıyorsunuz. Biraz daha açık olabilir misiniz? Nehirleriniz ve okyanuslarınız, sayısız kuyrukluyıldızın gezegeninize dalarak kendilerini feda etmesiyle -ki bakmaya doyamadığım güzelliklerden biridir- oluştu ve bu milyonlarca yıl sürdü. Size hayat ve güzellik verdiler. Sizin amacınız ise onların var ettiği suyu, gökyüzündeki yıldızların sayısından daha çok atık içeren tarifi zor bir çamura dönüştürmek sanki.
Tolstoy
Tolstoy, kendi kendini düzeltme kararı aldı. O artık şöyle diyordu: "On cilt felsefe kitabı yazmak, bir tek ilkeyi uygulamaktan daha kolaydır.
Sayfa 191Kitabı okudu
Marie Curie
"Bunlar benim insanlık adına yaptığım buluşlardır. Zerresinden menfaat sağlasam, bu benim bilimsel manevi şahsiyetimi zedeler. Hastalık tedavisinde kullanılan bir maddeden faydalanarak zengin olmak İstemem."
Henry Ford
"Tek başına ıssız bir adaya düşsen, dünyanın bütün kağıt parası elinde olsa, yine de işine yaramaz. Fakat madeni para başkadır. Medeni paranın değeri vardır. Çünkü nihayet madendir. Böyle bir metalden kendine bir âlet, bir şey yapabilirsin. Onun İçin meteliğini daima sıkı tut. İnsan ne zaman ıssız bir adaya düşeceğini hiçbir zaman bilemez!"
Reklam
Abraham Lincoln
“Yoksul bir ailenin çocuğu olarak mahrumiyetle dolu bir evde doğup büyüdüm. Midemin açlığını kuru mısır ekmeğiyle bastırırken, ruhumun açlığını ödünç aldığım kitaplarla giderirdim. Okumaya aşıktım; bir çiftlikte tarlada işçi olarak çalışırken de okudum, bir bakkalda çıraklık yaparken de…”
"Bu sadece ve sadece o şehirlerde oturan insanlara bağlı. Bizi uysal bir şekilde ve cömert hediyelerle karşılayacak olurlarsa, onlara kendi lejyonerlerinin pek çoğundan daha yumuşak davranırız." "Peki ya tanrılarına ve yüksek duvarlarına fazla güvenecek olurlarsa?" "O zaman iki ihtimal var: Ya onları altınlarına ve kadınlarına el koyarak, fidye için tutsak ederek, en iyi zanaatkarlarını köle yaparak, sonra da şehirlerini yakarak cezalandıracağız..." "İkinci ihtimal nedir?" "... ya da yine aynı şekilde altınlarına, kadınlarına ve zanaatkarlarına el koyacak, fakat resmî yapıları, evleri ve kulübeleri esirgeyeceğiz..." "Halkın geri kalan kısmı ne olacak peki?" Attila Onegesios'a iyice yaklaşarak tam önünde durdu ve onu tepeden tırnağa süzdü. Dudaklarının son kenarı hafifçe seğiriyordu. "Geri kalanlar mı?" diye sordu sonra. "Hangi geri kalanlardan söz ediyorsun?"
Bu yerleşiklik kimi zaman keçeden göçürülebilir evi olamayanların, yani çok fakirlerin yerleşik sayılması gibi durum da ortaya koymuştur. Her ne olursa olsun, Türk hayatında sesleri daha çok çıkan ve etkin olan, mevsimlik hayat yaşayan, yani yarı göçebe olanlardır. Onlar kışları belirli bir yerde (kışlakta), sonraki bahar mevsimini, mevsimin Türkçe adıyla yazlakta, yaz, gerçekte yay mevsimini yaylakta ve güz mevsimini de güzlekte geçiriyorlardı. Nasıl vaktiyle Türkler yaygın olarak et yer, sadece çok zengin ve varlıklı olanlar ekmek yiyebiliyorlarsa, bir zamanlar da Türklerin sadece çok fakir ve güçsüz olanları devamlı yaylak veya kışlaktaki yurtlarında kalmışlardır.
"Çünkü bol ganimet ve uzun bir yaşam bizim için her şeyden önemlidir" diye karşılık verdi Attila. "İçinde ahlak bulunmayan bir mantık!" dedi Scottas. "Buradan çok uzaklarda sahip olduğumuz her şeyle birlikte harekete geçtiğimiz zaman, hedefimiz izlediğimiz yolun ta kendisiydi!" dedi Attila. "Biz başlangıç ve son denen kavramları tanımayız, çünkü eskilerimizin dediği gibi, her şey akmaktadır! Bu nedenle de asla Hristiyan olamayız..." Scottas kaşlarını kaldırarak soran gözlerle ona baktı. "Bir Hun günah işlemez!" dedi Attila. "Bu nedenle affetmesini de bilmez!"
Aybars ona. "Evet, Attila! Ata binmekle insanlara önderlik etmek birbirine çok benzer! Canlı varlıkları daima ikna etmeye çalışmalı ve onları asla kendi iradene boyun eğmeye zorlama malısın! Şayet günün birinde bunu yapmaya gerçekten mecbur olursan, o takdirde de isteğini şiddet kullanmak yerine, emrederek ve düzenleyerek gerçekleştirmeye çalışmalısın! Eğer fırtına seni de koparıp alacak kadar şiddetlenecek olursa, o takdirde eyerini onun üzerine sıkıca yerleştir... Ona öfkesine saygı duyduğunu, tek isteğinin onu daha da güçlendirmek olduğunu göster! Gemi azıya almış atlardan ve çılgın savaşçılardan oluşan bir fırtınayı, ancak bu şekilde dizginleyebilir sin: Onları daha fazla kırbaçla ki, seni kendi yönüne takip etsinler!"
Aybars başını sallayarak "Bu Romalı rehineliği sırasınca sadece bir şey öğrendi: Sadece kudret sahibi olduğun takdirde hükümdar olabilirsin! Ve kudretin rengi her yerde aynıdır! Biz buna altın adını verir ve durup dinlenmeden onu ele geçirmeye çalışırız!"
Reklam
"Bu sözlerinle bize hakaret etmeyi amaçladıysan, başarısız olduğunu söylemeliyim" dedi Aybars ve güldü. "En az sizin kadar mağrur olmaya hakkımız olmadığını mı düşünüyorsun? Kendi kendinizi kandırmaya çalışmanız beni çok üzüyor! Biz –sizin Yunan ideallerinize göre- erkek ve kadınlardan oluşan tam bir demokrasiye sahibiz. Bizde her makam ve rütbe sahibi kanın ne kadar sıcak ve kırmızı olduğunu, terin ne kadar acı olabileceğini, kılıç salladıktan sonra kolların nasıl sızladığını, gözyaşı ve ceset dağlarıyla dolu bir savaştan sonra uykunun ne kadar derin olduğunu bilir. Tarlaların bize vereceği nimetleri bir köle gibi beklemek yerine, ruhlar izin verdiği anda savaşa çıkmayı ve bir gün bile vakit kaybetmemeyi istiyoruz! Ölümlü ve geçici nesneleri korumak için kesme taşları üst üste yerleştirmeyi boşa harcanan kuvvet olarak görüyoruz, çünkü kalplerimizde bulunanların her şeyden daha değerli olduğunu biliyoruz."
Sayfa 144 - 1. Baskı 2000, Ankara / Dizgi Yurt Kitap-YayınKitabı okudu
"Şuradaki sefil yaratığa bak. Bu Nokta, bizler gibi, ama Boyutsuzluğun uçurumuyla sınırlı bir varlıktır. O, kendi kendinin Dünyası, kendi kendinin Evrenidir; kendisinden başka hiçbir şeyi algılayamaz; hiç görmediği için ne Uzunluğu, ne Genişliği ne de Yüksekliği bilir; İki sayısından bile haberi yoktur; Çoğulla ilgili hiçbir düşüncesi yoktur; Kendi kendisinin Tek varlığı ve Her şeyi olduğu için gerçekte Hiçbir şeydir. Yine de kendinden ne kadar hoşnut olduğuna bir bak ve şunu bil ki kendinden hoşnutluk iğrençlik ve bilgisizliktir, gözünü yukarı dikmek körü körüne ve acizane mutlu olmaktan iyidir"
Kılavuzum " Buraya iniyoruz, " dedi. Sabah oluyordu: Bizim miladımızla iki bininci yılın ilk gününün ilk saati. Krallığın en yüksek Daireleri teamüle uyarak, 1000 yılının ilk gününün ilk saatinde ve sıfır yılının ilk gününün ilk saatinde olduğu gibi özel bir oturum yapıyorlardı. Önceki oturumların tutanakları, bir bakışta kardeşim olduğunu anladığım, mükemmel bir simetriye sahip bir Kare olan Yüksek Konsey Baş Kâtibi tarafından okunuyordu. Her bin yıl dönümünde şu kayıt düşülmüştü. "Başka bir dünyadan vahiy aldığını ileri süren ve bunları kanıtlayabileceğini söyleyerek hem kendilerini hem de kendisini dinleyenleri cinnete sürükleyen kötü niyetli kimselerin zaman zaman devletin başına bela olmaları nedeniyle yanlış yola sapanların titizlikle araştırılması ve formaliteye veya matematiksel incelemeye aldırış etmeden, dereceleri ne olursa olsun, yoldan çıkmış bütün ikizkenar üçgenlerin yok edilmesi, düzenli Üçgenlerin kamçılanıp hapsedilmesi, kare veya beşgenlerin bölgedeki Akıl Hastanesine, daha yüksek mertebeden kişilerin Konsey tarafından sorgulanıp yargılanmak üzere Başkente gönderilmeleri hususunda her binyılın ilk günü çeşitli bölgelerin Valilerine özel bir emir gönderilmesini Yüce Konsey oybirliğiyle kararlaştırmıştır. "
İntihar etmek üzere yüksek bir duvara tırmanmış birini bu kararından, iç güzelliği, pozitif düşünceyi ya da içimizde saklı olan gücü öven sevimli kitaplar değil de Düşünceler vazgeçirebilir.
Sayfa 175Kitabı okudu
Bu sicimleri hiç kimse görmemiştir, çünkü bunlar, gözlem yapabilmek için çok küçüktürler (Yaklaşık olarak bir protonun 100 milyon kere milyonda biri kadardırlar). Süper sicim kuramına göre, Dünya'mızm nokta şeklindeki parçacıklardan meydan gelmiş gibi görünmesinin tek nedeni ölçü aletlerimizin bu minik sicimleri göremeyecek kadar kaba saba olmasıdır.
Örneğin bir görevde öğrencinin beş dakika boyunca bir metindeki her "e" harfinin üstünü çizdikten sonra ikinci bir metin de arkasından bir sesi harf geliyorsa "e" harfinin üzerini çizmemesi gerekiyordu ve insanlara bunun gibi görevlerde bile Eğer yeterince güçlü bir teşvik verilirse, uzun süre boyunca devam edebilirler otokontrolü uygulamak için motivasyon atınca, Çaba devam eder. motivasyonda artış olmadan ilerlenmez.
Sayfa 228 - pegasus yayınları 1.baskı: İstanbul, Aralık 2016Kitabı okudu