Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İÖ 30000 Avrupa'daki taş devri insanları kemiklerin üzerine sayı işaretleri yapar. İÖ 2000 Babilliler sayıları göstermek için simgeler kullanır. İS 600 Hintliler ondalık sistemimizin. öncüsü olan bir sistem kullanır. 1200 0 ve 1'den 9'a rakamları içeren Hint-Arap sayı sistemi yayılır. 1600 Ondalık sistemin simgeleri modern biçimine kavuşur.
Sayfa 8
128 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Giriş:Modern Siyaset Bilimi kurucusu olarak kabul edilen Machiavelli'nin bu kitabında o dönemki İtalyan siyasi bölünmüşlüğe karşı 'birleşin' niteliğinde bir çağrıdır. Özellikle bu çağrı o dönem İtalyan yarımadasında bulunan güçlü karakterlerden olan Borgia ve Sforza'ya yöneliktir. Çünkü bir dönem İtalya hem Fransız hem İspanyol
Prens
PrensNiccolo Machiavelli · Remzi Kitabevi · 201414,7bin okunma
Reklam
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
"Batı" kelimesine baktığımızda farklı birtakım sorunlarla karşılaşıyoruz. Öncelikle kelimenin modern zamanlarla yaşıt olduğunu ifade edelim. Her ne kadar "occident" (batı) kelimesi "güneşin battığı yer" anlamında Avrupa dillerinde XIV. yüzyıldan beri kullanılıyorsa da, kelimenin modern mânasını XVIII. yüzyıldan itibaren kazanmaya başladığını görüyoruz. Öte yandan "occident" kelimesinin ifade ettiği coğrafi Batı, "Asya'nın batısı" anlamını da taşıyor. Ortaçağ'da Avrupa kendisini "Asya'nın batısı" olarak görmekteydi. Bu mânada Batı diye müstakil bir coğrafyadan bahsetmek mümkün değil.
Sayfa 26
Tutuculuk yalnızca hükümet etme kuramlarıyla sınırlı değildi Hipokrat tıbbı , Batlamyus'un astronomi ve coğrafya bilgileri ve diğer Ortaçağ bilimleri , batı Avrupa' da çoktan rafa kaldırılmış olduğu halde Osmanlı Devletinde çok uzun süre varlığını sürdürdü. Müslümanlığı savunanlar İslam'ın insan mantığına aykırı olmadığını her zaman öne sürdüler. Ayrıca özellikle çağımızda İslam'ın en mantıklı din olduğunu da ısrarla belirttiler. Yine de resmi Osmanlı İslam'ı , aklın üstünlüğüne dayalı yeni öğretilerin yayılmasını geciktirdi ancak durduramadı.
Osmanlı Devletinin kuruluş ilkelerinde Müslümanlık , hanedanlık ve ortaçağ yapısı vardı. Devlet , şeriat denilen İslam hukuku , kanun adı verilen hükümdar buyrukları ve örf denilen geleneklerle yönetiliyor ve bazen günlük gereksinimleri karşılamak için bunlar mantık dışın kadar genişletiliyordu. Bu yasalar gereğince Müslüman olmayanlar İslam kanunlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. En önemli üç gayrimüslim ve cemaat ise Rum ya da Doğu Ortodoks Hristiyanları , Ermeni Gregoryen(Monophysite - İsa Mesih'in hem tanrı hem insan olarak tek bir tabiatı olduğuna inanan) Hristiyanlar ve Yahudiler idi. Bu topluluklara o tarihlere verilen millet adı daha sonraları laik ulusu belirtecekti. Gerçi kapsamı zamanla değişti ama millet sisteminde toplulukların kendini yönetme biçimi durum , genel de Hristiyanların etkisi altındaki Avrupa'da görülmüyor ama yine de , yaşamlarını istedikleri biçimde sürdürüp başarılı olabildiler.
Reklam
Avrupalılar daha basit bir isim buldular ve 12 yüzyılın sonlarında Türkler tarafından fethedilen topraklara Türkiye adını verdiler ve sözcük ilk kez İtalyanca da Turchia olarak kullanıldı. Bu isim 14 yüzyıl da Avrupa'ya açılıp topraklarını batıya doğru sürekli genişleten Osman Bey'in ardılları tarafından yaygınlaştırıldı. Ama ne ülkelerine Türkiye ne de kendilerine Türk dediler. Osmanlılar kendilerini darü'l-İslam yani İslam ülkesini yöneten Müslümanlar olarak gördüler ve bu topraklarda kurdukları 'devlet'e , bürokratik kullanımda Devlet-i Aliyye [Yüce Devlet] ya da Menalik-i Mahrusa [Tanrı'nın koruduğu memleketler adını verdile.
Rasyonalistler ırkları uluslara bölerek eski bir bölünme sistemini pekiştirdiler. Yöresel olarak birbirine bağlı ve komşularından gerek dilleri gerekse tarihten gelen soylarıyla ayrılan , başarıya ulaşmış Avrupa halkları kendilerini belirgin uluslar olarak görmeye ve bunun sonucunda da ulusları siyasal örgütlenmenin doğal birimleri olarak düşünmeye başladılar.
Modern Batı'nın alâmeti farikası olan bilimsel, teknolojik, entelektüel ve sanatsal yeniliklerin hemen hemen hepsinin kökeni Batı dışı toplumlardır. Örneğin gemicilik ve denizcilik teknolojiler Çin ve Müslüman Orta Asya'da geliştirilmiştir, top ve barut Çin'de. Bugün bildiğimiz Batılı müzik enstrümanlarının ataları Ortadoğu ve Kuzey Afrika kökenlidir. Her şey bir yana Avrupa'nın dini bile Ortadoğu'dan ithal edilmiştir. İslâm âleminden Batıya doğru gerçekleşen ihracın en açık kanıtları Arapçadan İngilizceye geçmiş şu sözcüklerdir: Algebra (cebir), alkali ( alkali), admiral (amiral), mask (maske), sugar (şeker), syrup (şurup), lute (ud), guitar (gitar).
Sayfa 36
352 syf.
·
Puan vermedi
Bir zamanlar… Bizler…
Bozkır-göçebe toplulukları daha iyi anlamama bu kitap yardımcı oldu. Bu toplulukların günümüzde hangi etnisitelere karşılık geldiklerini kesin olarak tespit etmek zor ve hassas bir konu olsa da, bu gibi hususlar, bilimsel çalışmalarla ele alınmaya elbette müsait. Bozkır-göçebe topluluklar (örneğin Orta Asya’daki Türkler), yerleşik medeniyetler
Kök Tengri'nin Çocukları
Kök Tengri'nin ÇocuklarıAhmet Taşağıl · Bilge Kültür Sanat · 2020866 okunma
Reklam
Kişinin kendine, bedenine özen göstermeye başlamasıyla 17. yüzyılın ikinci yarısında doktorların cevap veremediği bir kişisel bakım merakı doğdu. Kısacası, 1680’le yaklaşık 1730 arasında, Avrupa bilinci krizinin yanında ikinci hir kriz, bir beden bilinci krizi yaşanıyordu: Birey sancılı bir şekilde kendini büyük ortak bedenin etkisinden kurtarıyordu. Bir bakıma, modern insanın doğuşunun bedeliydi bu.
335 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Avrupa'nın hasta adam diye tabir ettiği devletin tahtında 33 yıl padişah olarak kalmış bir isim. Bir tarafta devletin paylaşım planlarını yapmış, payına düşeni koparmak için fırsat kollayan kurtlarla mücadele bir tarafta ise; Haydarpaşa'dan Hicaz'a uzanan demiryolu, modern itfaiye, saat kuleleri. Osmanlı'nın en tartışmalı padişahlarından biri olan 2. Abdülhamid'in dünyasına açılan pencere niteliğinde bir kitap.
Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı
Abdülhamid'in Kurtlarla DansıMustafa Armağan · Timaş Yayınları · 20183,711 okunma
modern zamanları düşün. On altıncı yüzyıldan, on sekizinci yüzyıla kadar taht kavgaları yaşanırken Avrupa'nın aklındaki en önemli soru, kıtaya Hapsburg soyunun mu, Valois-Bourbon soyunun mu hükmedeceğiydi. 'Önlenemez' bir çatışmaydı bu, ne de olsa Avrupa'yı yarı yarıya paylaşamazlardı. Gelgelelim, paylaştılar. Ve hiçbir savaşta, taraflardan biri, öbürünü yok etmedi. Onun yerine 1789'da Fransa'da şekillenen yeni toplumsal atmosfer, önce Bourbonları, bir süre sonra da Hapsburgları tarihin tozlu sayfalarına gömdü.
Sayfa 210Kitabı okudu
E. TÜRKİYE’DE KANUNLAŞTIRMA
Osmanlı İmparatorluğu’nda modern anlamda kanunlaştırma hareketleri Avrupa ile aşağı yukarı aynı zamanda başlamıştır. Biraz sonra göreceğimiz gibi, Osmanlı İmparatorluğu'nda, 1839 Tanzimat Fermanından hemen sonra kanunlaştırma Örnekleri vardır. Bu da Osmanlı’daki gelişmelerle Batıdaki gelişmelerin aşağı yukarı örtüştüğünü gösterir. Hatta Osmanlı İmparatorluğu kanunlaştırma hareketleri bakımından birçok batı ülkesinin önünde yer alır. Örneğin Osmanlı medenî kanunu niteliğinde olan Mecelle, 1868-1876 yılları arasında kanunlaştırılmıştır. Oysa Alman Medenî Kanunu 1900, İsviçre Medenî Kanunu ise 1907 yılında yürürlüğe girebilmiştir.
O zamanlar, Avrupa ve Ortadoğu arasında "medeniyetler çatışması"nın kaçınılmazlığının hiç bahsi geçmiyordu. Bu durum bazıları için 1920'de emperyal güçler tarafından imparatorluğa dayatılan savaş sonrası antlaşmayla doğan hayal kırıklığı sonucu ortaya çıkacaktı. Ancak imparatorluğun zayıfladığı yıllarda, birçok tartışma Avrupa'nın tanımladığı modernitenin Ortadoğu toplumlarına nasıl tanıtılacağına yoğunlaşmıştı. İster Avrupa ister Ortadoğu bağlamında olsun, modernite tanımlanması zor bir kavramdır. Modern olmak istatistiksel veriyle ölçülebilir mi? Eğer öyleyse, hangi veriler önemlidir? Ya da modernite sadece bir ruh hali midir? 20. yüzyılın bitiminde, Arap yazarların "modern" düşünceyi ifade etmek için seçtikleri iki kelime hadis ve asri idi. Her iki terim de, şu anda, "şimdi"de olan anlamını taşıyorlar ve bu nedenle de yazarların bu terimlerle tam olarak ne ifade ettiklerini anlamamıza ciddi anlamda katkıda bulunmuyorlar. Modernitenin Ortadoğu'daki savunucuları onu geçmişle bir kopma olarak anladılar. Öte yandan, geçmişin hangi kısmı gözden çıkartılabileceği ve geçirgen modernliğin devamlılığı- na uyması için nelerin güncellendiği gibi meseleler yazılı medyada süregelen tartışma konularıydı. Tüm miras alınmış gelenekleri atılması gereken safralar olarak gören birkaç radikal de vardı ama çoğu böyle değildi. Bilakis, entelektüellerin çoğu geleneğin ahlakının geleceğin bilimsellik kisvesine bürüneceği bir uzlaşmayı amaçladılar. Modern çağ hakkında, yazılanların çoğunun amaçladığı şey, büyük bir sosyal veya siyasi devrimdense, Arap toplumunun dönüşümüydü.
Sayfa 212Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.