Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İlahi bilgiyi beşer alemine ulaştıran peygamberler zincirinin son halkasından tarihsel olarak uzaklaştıkça, Ali el-Kari merhumun tabiriyle "ışık kaynağından” da uzaklaşmakta olan insanlık, böylece daha kesif bir karanlıkla yüz yüzedir.
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Reklam
Tanrı, kâinatı ve değerler düzenini yönettiği, iyiyi kötüden ayırdığı ve her şeye bir anlam verdiği yeri yavaş yavaş terk ederken Don Quijote evinden çıktı ve artık dünya tanınmayacak hale geldi. Dünya, ilâhi yargıcın yokluğunda birden kuşku verici bir bulanıklığın içinde kaldı; tek ilahi gerçek, insanların paylaştığı yüzlerce görece değer halinde parçalandı. Böylece Modern Çağ'ın dünyası, onunla birlikte de yansıması ve modeli olan roman doğdu.
Toplumu bir bedene benzetirsek, ilim adamları sınıfı, o bedenin uzuvlarına kan taşıyan damarlar gibidir. Onlarda bir tıkanma veya daralma olduğu zaman toplumsal hayat bütünüyle tehlikede demektir.
"Yine Walt Amca" dedi. "Ah, ama bu inançları ve dersleri yok saymak çok zordur. Çünkü ailelerimiz, gelenekler ve modern çağ bizi koşullandırır. Nasıl olur da Walt gibi, gerçek doğamızın konuşmasına izin veririz? Kendimizi önyargılardan, alışkanlıklardan, etkilerden nasıl kurtarırız? Cevap, sevgili çocuklar, her zaman yeni bir bakış açısı bulmaya çalışmaktır."
Olması gerekeni yapalım derken, olmakta olanı yaşayamayan insanlar topluluğu ortaya çıktı.
Reklam
Her şeyden önce hoca-talebe ilişkisi içinde tevarūs edilen, sadece "ilim" değil, aynı zamanda edep ve tavır idi. İlmin feyiz ve bereketi de bundaydı.
O zamanlar, Avrupa ve Ortadoğu arasında "medeniyetler çatışması"nın kaçınılmazlığının hiç bahsi geçmiyordu. Bu durum bazıları için 1920'de emperyal güçler tarafından imparatorluğa dayatılan savaş sonrası antlaşmayla doğan hayal kırıklığı sonucu ortaya çıkacaktı. Ancak imparatorluğun zayıfladığı yıllarda, birçok tartışma Avrupa'nın tanımladığı modernitenin Ortadoğu toplumlarına nasıl tanıtılacağına yoğunlaşmıştı. İster Avrupa ister Ortadoğu bağlamında olsun, modernite tanımlanması zor bir kavramdır. Modern olmak istatistiksel veriyle ölçülebilir mi? Eğer öyleyse, hangi veriler önemlidir? Ya da modernite sadece bir ruh hali midir? 20. yüzyılın bitiminde, Arap yazarların "modern" düşünceyi ifade etmek için seçtikleri iki kelime hadis ve asri idi. Her iki terim de, şu anda, "şimdi"de olan anlamını taşıyorlar ve bu nedenle de yazarların bu terimlerle tam olarak ne ifade ettiklerini anlamamıza ciddi anlamda katkıda bulunmuyorlar. Modernitenin Ortadoğu'daki savunucuları onu geçmişle bir kopma olarak anladılar. Öte yandan, geçmişin hangi kısmı gözden çıkartılabileceği ve geçirgen modernliğin devamlılığı- na uyması için nelerin güncellendiği gibi meseleler yazılı medyada süregelen tartışma konularıydı. Tüm miras alınmış gelenekleri atılması gereken safralar olarak gören birkaç radikal de vardı ama çoğu böyle değildi. Bilakis, entelektüellerin çoğu geleneğin ahlakının geleceğin bilimsellik kisvesine bürüneceği bir uzlaşmayı amaçladılar. Modern çağ hakkında, yazılanların çoğunun amaçladığı şey, büyük bir sosyal veya siyasi devrimdense, Arap toplumunun dönüşümüydü.
Sayfa 212Kitabı okudu
İslam aleminde, aydınlar marifetiyle İslam bağlamında "reform" veya "yenilik" adı altında gündeme getirilen çağrı ve yaklaşımlar temelde Müsteşrikler'in kendi dinî-tarihsel tecrübe ve birikimlerinden esinlenmekte/kaynaklanmakta ve bir "şablon" gibi İslam hakkında da aynen uygulamaya konmak istenmektedir.
Bir anda değil yavaş yavaş yok olmuştur
...Roma'nın 476 yılında çöktüğü yazsa da, Romalılar bunu bilmediklerinden imparatorluklarını daha iki yüz yıl devam ettirmişlerdir. Bize neden Roma'nın 476 yılında sona erdiğini öğretmişlerdir peki? Çünkü bundan üç yüzyıl kadar önce bir gün tarihçiler dünya tarihinin Eski, Orta ve Modern Çağ'lar olarak üçe bölünmesinin öğrenciler için daha kolay olacağına karar vermişlerdir. Ve Roma'nın son imparatorunun yılı olan 476'nın bir dönemin sonunu belirtmek için iyi bir tarih olacağını düşünmüşlerdir.
Sayfa 37 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Paul Valery, modern çağı birbirine en uzak fikirlerin hep birlikte serbestçe varlığını sürdürür göründüğü, yaşamak ve öğrenmek için sabit bir referansın kalmadığı bir çağ olarak betimler.
Evet "modernite" bir değişimin adı; ancak bu değişim, insan heva ve hevesinin her şeyin önüne geçmesinden ibaret.
Sünnet, bütünüyle dinin doğru algılanmasında ve yaşanmasında kendisine bigâne kalınamayacak ve istiğna ile bakılamayacak merkezi konumu sebebiyle vazgeçilmezdir.
Modern bilginler insanoğlunun Dünya üzerindeki faaliyetini Taş Çağı, Tunç Çağı, Demir Çağı vb. diye bölerler; hâlbuki kadim zamanlarda, örneğin Grek şair Hesiod beş çağ saymıştı: Altın Çağı, Gümüş Çağı, Tunç Çağı, Kahramanlık Çağı ve Demir Çağı. Kahramanlık Çağı dışında, tüm kadim gelenekler altın-gümüş-bakır-demir sıralamasını kabul etmekteydi.
"İslam tarih boyunca ona meydan okuyan her ne varsa onunla kendisine aşı yaparak varlığını sürdürebildi. Biraz kendini ona, biraz da onu kendisine benzeterek modern döneme kadar geldi. Bu çağdan kendisine bir aşı yapıp bir sentez oluşturması mümkün değil. Çünkü bu çağ Tanrı’yı hayattan tümüyle uzaklaştıran ve yerine insanı ikame eden bir çağ. İslam’ın en temel vasfı ise Tanrı’nın her alana müdahale etmesi esası üzerine kuruludur. İslam’ın modern dönemin ruhuyla sentezlenmesi mümkün değil. Yapılırsa da bu, İslam değil bambaşka bir şey olur. Nitekim olmuyor. Bu da İslam’ın tarihteki yürüyüşünün sonuna gelip dayandığını gösteriyor."
Sayfa 64 - e-bookKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.