YKY' den Behçet Necatigil çevirisiyle çıkmış 95 sayfa bir roman.Roman bir sayıklama, kabus şeklinde başlayıp devam ediyor.Sayfaları çevirdikçe anlıyorsunuz ki her sayfa daha bir karanlık.Şüphesiz romanın bu kadar kasvetli olmasında en büyük etken yazarın psikolojik durumu ve kullandığı uyuşturucu.Bir varoluş sancısı.Var olmanın anlamını sorgulama, nedensellik oluşturma çabası hakim tüm kitap boyunca.Kitaptaki karanlık okuru da ele geçiriyor yer yer, insan boğulduğunu hissediyor.Kitabı bitirdiğimde söylediğim ilk söz ''Bu adam çok yaşamaz'' olmuştu.Nitekim, daha sonra hayatını okuduğumda bir bunalım sonrası 48 yaşında havagazını açarak intihar etmesi beni hiç mi hiç şaşırtmamıştı.
Modern İran edebiyatının kurucularından sayılan ve pek çok dile çevrilen bu kitap Sadık Hidayet'in ruhunun karanlığıyla yüzleşmesi gibidir ve okunmak için bu gerçekle yüzleşmeye hazır okurlarını beklemektedir.
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,1bin okunma
Hayatımda belki de hiç bir kitapta bu kadar ürkmemiştim.
Tek istisna Stephen King'in Mahşer adlı başyapıtıydı: Mahşer, salgın hastalığın yayılışını en az 500 sayfa boyunca anlatırken beni çok etkilemiş, artık hapşıran insanlardan ürker ve gerçekten kâbus görür duruma gelmiştim.
Kafes, daha önce pek bilmediğim bir korku duygusuyla dolu. Aldığı
Eskiden dil bilgisi dersinde öğretmenimin öğrettiği "özne" Bugün artık yok, şimdilerde modern dünyanın insanı her şeyin öznesini kaybetti. Fertlerin hürriyetinden bahsetmek mümkün mü? kendine has özel bir alanı var mı? hepimiz bilgi sarmalının içinde özgürleştiğimizi zannederek köleleşmiyormuyuz? Her şeyden haberi olan bugünün insanından kimsenin haberdar olmaması ne kötü. dünyayı tanıdığını iddia eden insanoğlunun üst kattaki komşusunu tanımaması ne İroni ve de ne büyük bir kabus.
Kafkaesk modern ve özel bir kabus biçimidir. Belirli bir durum hakkında tüm ampirik ayrıntıları bilmek fakat anlam, neden ve sonu hakkında hiçbir şey bilmemektir.
Sayfa 9 - Reiner Stach(20 yıldan fazladır Kafka üzerine çalışıyor.)Kitabı okudu
DOĞAYI YEMEYE GELDİK!!
MÜSAADE BİZİM, KENARA!!!
Uyanır uyanmaz pencereyi açıp derin bir nefes alsan ya da çıplak ayak az biraz yürüsen, gün doğmadan denizin aydınlanmamış maviliğinde kendini unutsan, yaşamındaki gereksiz ne varsa çıkarsan ( evindeki gereksiz eşyaları bir düşünsene) kaçık gibi bakacaklar sana. Uçmuş bu diyecekler, normal değil.
Genel manada modernitenin kimi insanlar için psikolojik gelişimi zorlaştırdığı, kimileri ( yüksek özerklik seviyesi yakalayabilen insanlar) için de kolaylaştırdığı söylenebilir. Daha incinebilir ve modern toplumun beklentilerini karşılamaktan uzak bir azınlık için, modern toplum bir kabus olabilir.
Kapitalizmin kölesi, beyaz yakalı bir plaza insanı olarak birkaç yıldır yıllık izne çıkamıyordum. İşlerin yoğunluğu, kendimin yerine bakacak –her işe koşturan- birini bulamadığımdan tatil yapamamıştım ama bu sene ant içmiştim, mutlaka çıkacaktım izne. Binbir zorluk sonucunda müdürüme imzalattım yıllık iznimi ve iki haftalığına da olsa kurtuldum
Sitede bir dünya popüler kitap var; okusanız da, okumasanız da artık belli başlı diyalogları ezbere biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.
''Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.''
"Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın."
"Küçük Prens yine konuşmaya
Toplumun ve tarihin mekanizmasıyla sadece tek bir düzlemde ve tek bir çizgide hareket edebilecek şekilde sıkı sıkıya bütünleşmiş olmak dehşet verici bir düşünceydi.
"Eine allerliebste Geschichte!"
Yani diyor ki "Enfes bir hikaye!"
Kitap okuyoruz hepimiz değil mi? Roman, öykü, felsefe, biyografi... Farklı farklı türlerde okuyoruz ama kaçımız "okuma" üzerine düşündü? Bölüm değiştirmemin ve sosyolojiye geçmemin ardından bazı şeyleri fark etmeye başladım. Çok ama çok yetersizdim!
Türk polisiye yazarımız Ahmet Ümit in Geç Hitit Devletlerinden Karkamış (Antep,Suriye sınırı)’ta kurulmuş şehir devletlerinden birinde sarayın resmi tarihçisi Patasana adlı görevli ‘nin serüveni ile Patasana nın gizli tabletlerini ortaya çıkaran kazı ekibinin içine düştüğü cinayet bilmecesini anlatır bence en güzel bu kitabında..Tarihi romanın modern zamanlarda geçen kazı bölümleri, Ahmet Ümit tarzı katili bulmaya çalışan bir grup insanın tanıdık aksiyon sahneleri eşliğinde gerçekleşirken,M.Ö 2000 lerde yaşamış saray görevlisi Patasana benim gözümde Ahmet Ümit ten ayrılıp bağımsızlığını ilan etmiş bir cumhuriyettir..Ahmet Ümit in en gerçekçi ,en hüzünlü,en gizemli tarihi kurgu karakteridir Patasana bence..Kitaba dair aklımda en çok yer edinen kısımların başında Fırat nehrinin anlatıldığı bölümler geliyor.Fıratta batan gemiler ve sulara gömülen hazineler,sarayın gizli odalarında öldürülüp parçalara ayrılıp Saray balkonundan Nehre atılan cesetler..Bu kitabı okuduktan sonra şiddetle Gaziantep i görme isteği duyabilirsiniz ve Fırat nehrine de hazine ya da cesetlerden arta kalanları görürüm umuduyla derin derin bakmak isteyebilirsiniz zira ben öyle yaptım.Kitap da okuduğumda ürktüğüm, Fırat nehrini somutta da görünce beni kendine mıknatıs gibi çekmesine canlı canlı şahit olup yıllar sonra da kabus olarak bazı gecelerime eşlik etmiştir.Ahmet Ümit de Antepli olduğu için belki de en güzel yazdığı kitabı budur. Okumanızı tavsiye ederim.