Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Modern bir konu olan insan hakları, Musevilikte Başkalığın temeli olan bu Komşu nosyonuna dayandırılıyorsa nasıl oluyor da günümüzde On Emir (travmatik olarak empoze edilen ilahi emirler) ve insan hakları arasında olumsuz, tuhaf bir bağlantı kuruyoruz? Başka bir deyişle siyaset-sonrası liberal-müsamahakar toplumumuzda insan hakları, basitçe On Emir'i ihlal etmek için nihai olarak varolan haklardır. "Mahremiyet hakkı" - kimse beni görmezken gizlice yapılan zina hakkı. "Mutluluğu arama ve özel mülkiyet edinme hakkı" - çalma (diğerlerini sömürme) hakkı. "Basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü" yalan söyleme hakkı. "Silah bulundurma hakkı" öldürme hakkı. Ve son olarak "Dini inanç özgürlüğü" - sahte tanrıları yüceltme hakkı. Elbette insan hakları doğrudan On Emir'in ihlalini görmezden gelmez ancak (dini ya da laik) güçlerin dışında kalan marjinal bir 'gri bölge'yi açık bırakır: bu şaibeli bölgede emirleri ihlal edebilirim, ve eğer güçler bana müdahale etmeye kalkarsa "Benim temel insani haklarıma saldırıyorsunuz!" diye bağırırım.
Sayfa 709 - Günümüzde Tahakkümün Yapısı: Lacancı Bir Bakış, Slavoj ZizekKitabı okuyor
“Mülkiyet hakkı insanda doğuştan vardır. Mülkiyet hakkı yoksa, toprağı işlemenin sağlayacağı hiçbir çıkar da olmayacaktır. Mülkiyet hakkını ortadan kaldırın, yabani halimize geri döneriz,” dedi. “Aksine, asıl o zaman toprak, şimdiki gibi boş kalmaz. Oysa şimdi toprak sahipleri, bekçi köpeği gibi davranarak, toprağı işleyebilecekken ona sahip olmayan insanları topraklarına sokmuyorlar.”
Sayfa 408Kitabı okudu
Reklam
Ruhlar dünyasında, kişisel mülkiyet hakkı işlemez. Benim, senin yoktur.
“Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup sizde olmayanı bir eziklik duyarak) arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. (Çalışarak) Allah'ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir.” Nisa Suresi 32.Ayet Açıklama; Âyet-i kerîmede görüldüğü gibi erkek ve kadınlara, kazandıklarında ferdî mülkiyet hakkı ve kazançta eşitlik ilkesi getirilmiştir. Bu sebeple Islâm dini kadını, cahiliye devirlerinde olduğu gibi bir tutsak/bir köle gözüyle görme veya bir süs, zevk ve sömürü malzemesi olmaktan kurtarıp ilk soyadını koruma, ipotek, hibe, vasiyet, her türlü sözleşme, iffetini koruma ve 'haramdan sakınmak kaydı ile alışveriş hakkını, onların hak arama mücadelelerine gerek kalmadan, altıncı asırda vermiştir.
c-Mürûrızaman
Mürûrızaman (zamanaşımı), muayyen bir zamanın geçmesi suretiyle bir mala mâlik olmak veya bir hakkın düşmesi demektir. Birincisine iktisabi ikicisine ıskâtî mürûrızaman denir. Şer'î hukuk esasen mürûrızaman yoluyla mülkiyetin kazanılmasını kabul etmemiştir. Nitekim "Tekâdüm-i zaman ile hak sakıt olmaz" (Mecelle, m. 1674). Şu kadar ki, bir kimse kanunlarda tasrih edilmiş bir müddet (meselâ 36 veya 15 sene) zarfında, tapulu bulunmayan bir arâziye,nizâsız ve fâsılasız mâlik sıfatıyla tasarruf ettikten sonra, aleyhindeki mülkiyet dâvâları da dinlenmez. Böylece zilyedin o arâzi üzerinde hakk-ı kararı sâbit olur.Nitekim bir hak sahibi, hakkını kanunda tesbit edilmiş muayyen bir zaman zarfında takip etmemişse, artık mahkeme yoluyla takip edemez. Ancak karşı taraf bu hakkı ikrar ve itiraf ederse, buna dayanarak hakkını mahkemeden talep edebilir. Dolayısıyla şer'î hukuk, ıskâtî mürûrızamanı kabul etmiş demektir. İmam Mâlik'e göre, ortağı, vârisi, usul ve fürûu olmadığı bir şahsın malını ihraz edip, 10 sene kullansa (otursa, kirâya verse vs), o şahıs da bilip sükût etse,sonradan mülkiyet hakkı dinlenmez.
136 syf.
4/10 puan verdi
·
7 günde okudu
bir arada yaşayan insanlık
insan yani homosapiens sosyal bir varlık fakat insanların yerleşik yaşama geçmeleriyle başlayan modernleşme süreci beraberinde bir takım zorlukları de getirdi. bir arada yaşamayı seçen insanlık belirli özgürlüklerinde feda ederek üst bir otoritenin etkisi altına girmeyi kabul etti. bu üst otorite devlet/yönetim kurumuydu. özgürlüklerinden taviz veren insanlar karşılığında güvenlik ve mülkiyet hakkı elde etti. eserde bir arada yaşayan insanların neden bir sözleşmeye ihtiyaç duydukları temel biçimde anlatılıyor.
Toplum Sözleşmesi
Toplum Sözleşmesi
yazarın okuduğum ilk eseriydi. sosyal bilimler mezunu olmamın getirdiği birikimle aslında yeni bir olgu okumadım ama eseri bu kadar geç okumak da benim ayıbım oldu. eser, demokrasi, oligarşi ve monarşi temelinde devlet yönetimi ile halk ilişkisini ele alıyor. günümüzde sosyal bilimlerin geldiği noktadan bakarsak eserdeki fikirler hayli yüzeysel kalıyor fakat yazıldığı dönem göz önüne alındığında o dönem ve sosyal bilimler için çok önemli bir yapı taşı ortaya koyuyor ##$##yazarSeolar:i755.$$#$$ eserin bana büyük bir zevk verdiğini söyleyemem ama sosyal bilimler okuyan ya da mezunu veya sosyolojiye, siyasete ilgi duyan kişilerin bence eseri okumasında fayda var. zaten eser çok kalın da değil. yine de ince olmasına rağmen yoğun bir düşünce kitabı
Toplum Sözleşmesi
Toplum Sözleşmesi
.
Toplum Sözleşmesi
Toplum SözleşmesiJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201913,9bin okunma
Reklam
Atinalı olmaması dolayısıyla Atina’da mülkiyet hakkı bulunmayan Aristoteles’in, kentin kuzeydoğusunda, Lykabettos tepesi ile İlissos arasında uzanan korulukta kiralamış olduğu birkaç binadan oluşan okulun içinde, dersliklerin yanısıra İskenderiye ve Bergama kütüphanelerine örnek oluşturan yaklaşık beş yüz yazma eserlik kütüphane; büyük bir harita koleksiyonu ve doğa tarihiyle ilgili derslerde sıklıkla başvurulan bir eşya müzesi bulunmaktaydı.
Sayfa 10
Ilk çağlarda insan tanrilara esirmis. Bu esaretin zincirlerini koparmayı zamanla başarmış. Sonra krallarin esiri olmus. Fakat onlarin da zincirlerini koparmis. Bu sefer dogumunun, ecdadinin, irkinin esiri olmus. Ne var ki bu zincirleri de koparmas o kadar uzun sürmemis. Bütün kardeslerine ne tanrıların, ne kralin, ne de diger insanlarin elinden alamayacagi bir hakka sahip oldugunu bildirmis. Karsisindakilerin sayisi ne olursa olsun bu hakki kimsenin ondan alamayacagin söylemis. Çünkü sahip oldugu hürnyetini en tabi hakki olarak kabul ediyor ve bu hakkin üstünde baska bir hak tanimiyormus. Ve insan, iste, asirlardan beri kanı ile sulanan hürriyetin eşiğinde durmuş. Rand’ın “Doğal Hak” tanımının hicbir kollektivist yapı/unsur ile sınırlandıralamayacagini anlatmaya calistigi bu paragrafta Doğal haklarımız vardır , bunlar mulkiyet hakkı , ifade özgürlüğü, sözleşme özgürlüğü gibi haklardır ve kral (devlet) , din (dogma) , ırk (milliyet) gibi bireyi degil grubu oncelik halinde görüp bu gurubun onceligine gore sınırlandirmalari veya düzenlemeleri meşru/dogal gören her türlü kollektivist yapıya karşı olduğunu söylemistir
Mülkiyet hakkı toplumsal yapının temeli oldukça, en kalabalık ve en işe yarar sınıf yoksulluk, açlık, umutsuzluk içinde yaşayacaktır.
Toplum/Mülkiyet Hakkı
Anayasa Md.35: Mülkiyet Hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.
Reklam
Çalışan Kadın İlmihali
1-Dinimiz, evi geçindirme vazifesini erkeğe yüklemiştir. Evli kadının geçim masrafları kocasına, bekarınki babasına, dul kadınınki baba, çocuk veya kardeşlerine aittir. Bunlardan herhangi biri bulunmazsa devlete aittir. 2- Müslüman kadın için ekonomik bağımsızlıktan önce Allah'a kulluk gelir. Müslüman kadın Allah'a kulluğunu hakkıyla
Yasalar önünde eşit sayılmak, yoksula anlamlı görünmemiştir. Evsiz barksız bir kimseye mülkiyet hakkı bir şey ifade etmemiştir.
Bu bölümde çözülecek sorunlar ve aşılacak çelişkiler de öncekinden daha az değildir. Şurası kesindir ki mülkiyet hakkı bütün yurttaş haklarının en kutsalıdır ve bazı bakımlardan özgürlükten bile daha önemlidir. Bunun nedeni, ya hayatın korunmasıyla daha yakından bağlantılı olması ya -kişilere oranla mal mülkün gaspı daha kolay ve savunulması daha zahmetli olduğundan- daha kolay elden kaçabilecek şeye daha çok saygı göstermek gereği duyulması ya da mülkiyetin, uygar toplumun gerçek temeli ve yurttaşlann topluma bağlanmalarının gerçek güvencesi olmasıdır;
Doğru söze ne denir...
"Mesela atım diyen insanların çoğu sırtıma binmiyor, başkaları sürüyordu beni. Beni besleyen de onlar değil başkalarıydı. Yine bana iyilik yapan da o atım diyenler değil, arabacılar, baytarlar ve genel olarak yabancı insanlardı. Sonradan, gözlemlerim arttıkça benim kavramının yalnızca biz atlar konusunda değil, her konuda, kişilerin mülkiyet duygusu ya da hakkı adını verdikleri, aşağılık ve insan türüne has bir içgüdüden başka bir temele sahip olmadığına kanaat getirdim.."
Turgot (Anne Robert Jacques) her şeyden evvel bugün liberalizm diye anılan iktisadi sistemin müdafiidir ve bu bakımdan tam demokratik bir anlayış sahibidir. Hürriyet ve mülkiyet hakkı onun iki dostudur. "Cemiyet fertler içindir; cemiyette bütün insanların karşılıklı vazifelerinin yerine getirilmesini sağlayarak umumun haklarını korumakla mükellef cihazlardır. " ölçüsü Turgot'ya aittir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.