İnsan beyninin temel bağlantıları ile tüm düşünce ve öğrenmenin
temeli, büyük ölçüde hayatımızın ilk üç yılında gerçekleşir. Bilim sayesinde, optimum beyin gelişiminin dile bağlı olduğunu
artık biliyoruz. Duyduğumuz kelimeler, kaç tane kelime duyduğumuz ve bunların nasıl söylendiği, beyin gelişiminde belirleyici
faktörlerdir. Bu sınırlı zaman dilimi ihmal edilirse sonsuza dek
kaybedilebilir ve bu yüzden de önemi oldukça fazladır.
Bizim mutluluğumuzu ya da mutsuzluğumuzu belirleyen şey hakikat değildir. Bizler tasavvur eder, kanaat sahibi olur sonucunda da mutluluğa ya da mutsuzluğa erişiriz. Üstelik her yeni gün bize kanaatlerimizin ne kadar aldatıcı olduğunu gösterir. Kaderimiz için de aynı şey geçerlidir. Zeki bir adam bunu bilir ve bunu umursamaz. Ancak aptallar mutlu oldukları için sevinirler!
Okul yıllarında, Dostoyevski’nin babası çocuklarına yaptığı gibi zorbalık ettiği serfler tarafından öldürülür. Fyodor Mihayloviç bu ölümün kendisini rahatlattığı, dolayısıyla da cinayetin bir parçası olduğu düşüncesiyle, derin bir kaygıya gömülür ve bu korkunç anıyı belleğinden atmak için elinden gelen her şeyi yapar.
Elbette, dairede en küçüğünden en büyüğüne kadar herkesten nefret ediyordum. Hepsini küçümsüyordum, ama öte yandan sanki korkuyordum da onlardan. Bazılarını kimi zaman kendimden yüksek gördüğüm bile oluyordu. Aynı anda oluyordu bu: Onları hem küçümsüyor hem kendimden üstün görüyordum. Kafası çalışan, aklı başında bir insan kendine karşı sınırsız derecede titiz değilse, kimi zaman da kendini nefret edercesine küçümsemiyorsa gururlu değildir.
“Piyano çalmayı çok isterdim," dedi donuk bir sesle. "Şimdi piyanoya oturur, kelimelerle ifade etmekte güçlük çektiğim bütün duygularımı, acılarımı tuşlara dökerdim. Bazen şiddetli, bazen yavaş basardım onlara. Kim bilir ne ince ayrıntıları vardır o dokunuşların? Kelimeleri daha önce öyle kötü yerlerde kullanıyoruz ki, kirletir diye korkuyoruz duygularıma dokunursa. Seslerin başka türlü bir dokunulmazlığı var.”
Genç Dostoyevski’nin, kadınlar karşısında bir salonda çok ünlü bir Petersburg güzeliyle tanıştığı gün düşüp bayılacak kadar, ne yapacağını şaşırdığını biliyoruz. Ama bu şaşkınlığı yüzünden, belki de çok kısıtlı olan duygusal yaşamına ilişkin neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz.
''Dışın nasıl görünüyorsa için de öyle olsun, yahut, daha da yalın söylenmesini istersen: .''
Kendinizi herkese olduğunuz yahut olabileceğinizden farklı olmamış olduğunuz gibi gösterecek olan durumunuzdan farklı değilmiş gibi göstermeyeceğiniz sanısına kapılmayın.'
'’Bundan alınacak ders de şudur, dünyayı yürüten güç sevgidir, sevgi!''
Alice ''Birisi de herkesin kendi işine bakmasıdır, demişti'' diye mırıldandı.
Düşes sivri çenesini Alice'in omuzuna büsbütün batırarak ''Eh, bu da hemen hemen aynı şey demektir''
"Hayat sana, senin başkalarına verdiklerini geri verir. Diğer insanların sorunları, genellikle senin çözümünün bir parçasıdır. Paylaştıkça, daha fazlasını alırsın."
Delilik, bir insanı tımarhaneye götürecek kadar değilse, en sağlam dokunulmazlıktır. Akıllı bilinen biri yanlış iş yaparsa, başı derde girer. Deli, bir delilik yaparsa, "Adam, delidir o..." der geçerler.
“Türkiye’de ilk defa bu sene anti-depresan ilaçların satışı, antibiyotik satışını geçti. Her şey kendinden memnun olmaman, başka biri olmak istemen üzerine kurulu. Modellediğin adam gibi olmak, onun gibi giyinmek, saçını onun gibi boyatmak, onun gibi içmek ve hep markaları konuşmak.”