Bu kitabı anlayabilmek için önce yazarın hayatını bir gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum. Öyle bi hayat ki; daha gencecikken ve yazmaya meraklıyken savaşa mecbur bırakılmış, difteriye yakalanıp memlekete geri döndü diye vatan hainliğiyle yargılanmış, bir süre hapis yattıktan sonra tekrar cepheye gönderilmiş, bu sefer ayakları donup hastaneye yatırılmış, sarılık ve tifoya yakalanıp memleketine dönmüş, Goebbels hakkında bir parodi yaptığı için tekrar tutuklanıp cepheye yollanmış, birliği Fransızlara teslim olduktan sonra ellerinden kaçmış ve 600 km yol yürüyüp tekrar memleketine geri dönmüş... Böyle ağır şeyler yaşadığı ömrü 26 yaşında sona ermiş.
Öyle bir kitap yazmış ki bu yaşadıklarından sonra, ölümü önce bir generale sonra da çöpçüye benzetmiş, etrafındaki onu anlamayan, başından geçenleri unutup yaşamana bak diyenleriyse Öteki diye adlandırmış. Savaşta yaşanılan açlığı, bombardımanlarda yanında can veren arkadaşını görmeyi, kaybolan insanları, cepheden döndüğünde hiçbir şeyi aynı bulamamayı, sevgilisini başka insanların kollarında bulan erkekleri, bir yerden başlayıp hayata tutunmaya çalışanlara nasıl sırt dönüldüğünü, özetle kitabın ismi gibi kapıların dışında bırakılanları bu kadar kısa bir kitapta böyle vurucu anlatmış. Üstüne üstlük kitabın ismi öyle öngörülü olmuş ki Behçet Necatigil bu kitabı Türkçeye çevirmek isteyince o da kapıların dışında kalmış :) Tavsiye ederim.