Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bizim dağlarda kaya menekşesi dediğimiz bir menekşe türü var. Susuz, topraksız sarp kayaların yarıklarında biter. İnsan boyunun ulaşamadığı yerlerde... Burçak burçak kokar. Güneş gören yerlerde açık mavi, güneş görmeyen yerlerde açık eflatun renginde... Tohumu toprağa dökülür bitmez. Engin kayalara dökülür bitmez. Kökünü saksıya alırsınız yetişmez. İnsanlara kafa tutan bu menekşeyi çok severim. Ne var ki diğerleri onun gibi olamıyorlar. Güzelliğine sahip olamamak ne acıdır.
Aldatıldık Şiiri, şarkısını da çok severim
Bize neler neler öğrettiler Sevdalar üstüne. Aldatıldık. Sevda böyle değil Ne masallar, ninniler söylediler Dünya üstüne Aldatıldık, Dünya böyle değil Ufalana ufalana kaç kuşak eridik bu yollarda Kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyiz ayrı diyarlarda Bize saadet nasip şimdi uçuk rüyalarda
Sayfa 82 - Metis Yayınları, Aldatıldık şiiriKitabı okuyor
Reklam
Ben Orhan Veli "Yazık oldu Süleyman Efendiye" Mısra-i meşhurunun mübdii.. Duydum ki merak ediyormuşsunuz, Hususi hayatımı, Anlatayım: Evvela adamım, yani Sirk hayvanı falan değilim.
Güzel çocuk Zeze
En çok ne seversin... Salam yumurta muz....Her şeyi severim. Evde hepimiz ne varsa sevmeyi öğrendik.
Sayfa 147Kitabı okudu
Dorian’ın bilimsel olmayan soruşturmalarında (ki bu soruşturmaları, konu hakkında yeterince fikir sahibi olacak kadar deneyim sahibi kadınlarla yapmıştı) aldığı muhtemel cevaplar: 1. Ne kadar büyük o kadar iyi. Büyük penisten daha çok zevk alıyorum. 2. Küçük güzeldir. Büyük penisler, rahatsız edici ve acı verici oluyor. 3. Penis boyutu, aldığım zevkte pek de önemli bir etken değil. Önemli olan geminin büyüklüğü değil, denizin dalgaları. Dorian’ın kadınlardan aldığı cevaplar, nereye gidersek gidelim aşağı yukarı aynıydı: ○ Kadınların % 10’u birinci kategoriyi seçti: “Ben büyük severim!” ○ %5 ila 10 arası kadın, büyük penisi rahatsız edici bulduğundan küçük penisi tercih ettiğini söyledi. ○ Kadınların % 85’i gerçekten, sahiden, harbiden boyutun önemli olmadığını söyledi. Dorian şu soruyu sorduğunda, bütün salon başını sallayıp alkışlamaya başladı: “O halde, partnerinizin eliyle, parmağıyla, dudaklarıyla, diliyle, sözleriyle yaptığı şey sizin için daha mı önemli?”
Birkaç hafta zarfında şehri ve civarını gezdim. Ahalisini gözden geçirdim. Hayatımda bu kadar inkisara uğrayacağımı tasavvur edemezdim. Memleketin bende bıraktığı yegane intiba basitlik oldu. Burada tabiat basit, muhit basit, halk basit, hulasa her şey basitti... Benim gibi karmakarışık ruhlu bir adamın böyle yerlerde ne hale gireceğini tasavvur et. Ahali manasız ve fesattı. Bilir misin Güzin, bambu bastonlar olur, ben onları çok severim; çünkü bünyelerinde değişiklik vardır, düz değildirler... Bir de hezaren bastonlar vardır. Bunlar düz olmakla beraber ağaçları asildir, temizdir, onun için iyidirler. Bazen kavak ağacından da baston yaparlar... Düşün ne berbat şeydir bunlar!.. Düz, basit, sonra da nevileri adi. Hadi bunlara da saf oldukları için tahammül edilebileceğini farz et!.. Ya içleri de kurtlu olursa?.. İşte burada halk idi, alelade ve çürük ruhluydu. Anadolu'da işsizliğin doğurduğu yagane iş olan dedikodu, almış yürümüştü. Mektep muallimi hususi muhasebe memurunu, tapucu savcıyı, malmüdürü şube reisini çekiştirir, on dakika sonra da kahvede beraberce tavla oynayıp garson kızlara sarkıntılık etmekten sıkılmazdı. İlkmektep müdürü müfettiş olmak için çalışırdı, çünkü alacağı harcırahlarla, çalgılı kahve kızları uğruna girdiği borçları ödeyecekti... Belediye reisi mebus olmak için faaliyet gösterirdi, çünkü şimdi diş geçiremediklerinin. zaman tepesine binecek, ahbaplarına caka satacaktı...
Sayfa 117 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Ne kendimi ne de başkalarını şaşırtmayı severim ben. Düz, dümdüz biriyim ve çoktan bozguna uğramış hayatları­nın maksatsız havuz problemlerinden yorulanlara da aynı­nı tavsiye ederim. Çok zenginler, çok güzeller, çok cesurlar, türlü çeşit maceraya atılanlar, akıl küpleri, sefa pezevenkleri, depresif alkolikler, neşeli mirasyediler, tuhaf karakterler, renkli hayatlar cezbetmez beni. Pırıltısız, kıpırtısız, sakin, gösterişsiz, kimsenin izlemediği, fark etmediği, önemsemedi­ği, öyle ya da böyle ilgilenmediği biri olmak isterim. Dikkat çekmek ruhumu sıkıştırır, huzursuzlaşırım. Birinin benimle ilgilendiğini yahut gözlendiğimi hissettiğim an heyecanlanır, altın dengemi bozar, olağan ritmimi aksatırım. Belki de dur­ duk yere olmadığım biri gibi davranmaya başlarım. Tüm dü­zenim, sükunetim altüst olur. Bunu göze alamam.”
Sevdiğim eski bir söyleyiş, severim. Daha sahici gelir bana, eski zaman aşklarını, eskide kalmış aşkları hatırlatır. Ne kadar unutulmaya çalışılsa da, izi belli bir yara gibi duran aşklar. Sevdiğim: dün ve daima. Sevgilim: sadece bugün. Sevdiğim: eşsiz, tek. Sevgilim: sığ, çok. Sevdiğim: sevdim sahiden. Sevgilim: Emin değilim.
kötülük Gerçeklik algım bozulacak; kötünün kötülüğünü göremeyecek kadar iyimser olmaktan sana sığınırım Allahım. İsterim ki eşyayı oldukları gibi göreyim, mahiyetini bileyim, ama netice hakkında iyimser olayım. Şu an olan bitenin aslında ne olduğunu anlayıp bildiği hâl- de zekice oyunlarla şerri hayır gibi göstermenin hayra yormak olmadığını,
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Reklam
“Ben severim insanları!" "Ben sevmem." "Biliyorum sevmediğini. Ama ben severim. İnsanlar seni gör­mek için geliyorlar. Seni görmek için gelmeselerdi severdin onları belki." "Hayır, ne kadar az görürsem o kadar çok severim onları."
Meyve kurusunu severim...
"...Her zaman en iyi elmaları kurutuyorlar. Elbette en iyilerini saklıyorlar ama yine de bana bu büyük israf gibi geliyor. Ne kadar güzeller, değil mi?" "...Çok güzeller."
Sayfa 176 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Deli kadınlar iyidir onları çok severim çünkü ne kahkahaları tutsak ne gözyaşları sınırlı, ne arzuları mahpus, ne öfkeleri prangalıdır...
NBC'nin 'Kasaba' Filminden bir sahneyi hatirlatti
SORİN - Nasıl söylemeli bilmem, ama başka nedenler de var. anlaşılmayacak bir şey değil; aklı başında genç bir adam, burada, bu ıssız köy hayatını yaşıyor. Ne parası, ne toplumda bir yeri, ne geleceği var. Belli başlı bir işi yok. Başı boşluğundan utanıyor ve korkuyor. Çok severim onu, o da bana bağlıdır. ama yine de, ne de olsa, yerinin burası olmadığını biliyor, başkalarının merhametiyle yaşayan bir besleme, bir asalak gibi hissediyor kendini. Şaşacak bir şey yok bunda, gururlu bir insan. ARKADİNA - Beni çok tasalandırıyor... (Düşünceli.) Bir işe mi girmeli acaba?
"Çocukları çok severim ama çocuğum yok çok şükür. Bir gün evlenirsem çocuk sahibi olmaya cesaret edebi­leceğimi hiç sanmıyorum." "Ne kadar kötü bir düşünce," diye karşı çıktım. "Evet, biliyorum," derken üzgün duruyordu. "Ama işe yarar bir düşünce. Ben bir devrimciyim ve bu çok riskli bir meslektir."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.