— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine
"E kitap oku sen de Leyla'ya."
"N'abayım?"
"Biz her gün Zeynep'le sahile iniyoruz. Ben okuyorum, o dinliyo. Kitap heyecanlıysa bazen elimi tutuyo, bazen de kafasını böyle omzuma koyuyo. Yüreğim ısınıyo yanında."
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et.
2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter.
3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin.
4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak.
5. Gül. Sana yakışıyor.
6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak
Her gün oku.
Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır, Van Gogh olmak nasıldır, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
"E kitap oku sen de Leyla'ya."
"N'abayım?"
"Biz her gün Zeynep'le sahile iniyoruz. Ben okuyorum, o dinliyo. Kitap heyecanlıysa bazen elimi tutuyo, bazen de kafasını böyle omzuma koyuyo. Yüreğim ısınıyo yanında."
Bütün çabalarına rağmen kızına tecavüz etmeyi başaramayan baba, başka çareler aramaya başlamış ve Emel'i de yanına alıp gittiği bazı doktorlardan "bak ben hastayım onun için böyle yapıyorum" demek için destek almış. Doktorlarla yetinmeyen bu kişi hocalara başvurup kızına onlardan da tecavüzüne izin veren fetva getirmişti. Hocanın (veya hocanın ağzından babanın) yazıp kıza okuması için baba ile gönderdiği fetvayı orijinal haliyle aşağıda yazıyoruz:
"Bak kızım sana bir nasihatım babana her okuduğum zaman senin durumun bana görünüyor senin durumun babandan daha kötü söylediklerimi iyi dinle baban kendini kaybettiği zaman sana tecavüz etmek istiyor baban bilerek yapmıyor yap desen bile senin baban yapmaz bir defaya mahsus babanla ilişki yap baban kendini kaybettiği zaman eğer babanda o gücü bulabilirsen eğer bunu yapabilirsen 1 şey kaybedersen 5 şey bulacaksın bak evlendiğin gece heyecandan korkudan mutlaka yatağına eşiyeceksin bu senin için ölüm demektir işemekten unutkanlık başağrısından kurtulacaksın ama kızlığını kaybedersen evlendiğin gece bir toplu iğne bir beze bir yere bir damla kan akıtırsın erkeklerin yüzde doksanı anlayamazlar bu dediğimi yapabilirsen babandan da önce sen kurtulacaksın."
"Bu kadı sana verecene ve okumayacana bobana yemin ettirdim bu kaadı iyi oku ve kimseye söylemeden kimseye göstermeden yak külünü ayak altına atma yanlız bir veya 2 gün sonra boba sana tecavüz ettinde hamile olmaman için doktora gidersiniz ben okuycam baban okumucak".
Bu mektup Emel'e babası tarafından verildi.
"E kitap oku sen de Leyla'ya."
"N'abayım?"
"Biz her gün Zeynep'le sahile iniyoruz. Ben okuyorum, o dinliyo. Kitap heyecanlıysa bazen elimi tutuyo, bazen de kafasını böyle omzuma koyuyo. Yüreğim ısınıyo yanında."
İsmail Çetin hocamız gençliğinde bir gün yolu İzmir'e düşer. O sıralar henüz sakal bırakmamıştır. Sakal tıraşı olmak için bir berbere girer. Berber yakışıklı, tatlı yüzlü, temiz simalı birisidir. İsmail Efendi içinden; "Ya Rabbi beni esmer olarak yarattın, ama güzel ve faydalı ilim verdin. Elhamdülillah istikametim de yerinde. Kim bilir şu adam belki büyük günah bile işliyordur. Şu berberin yakışıklılığını bana verseydin, ben hem parlak yüzümle hem ilmimle ümmete daha iyi hizmet etmez miydim?" diye geçirir.
Berber onu tatlı tatlı süzer; "Merak etme, içim de temiz benim" diye mırıldanır. Hocamız çok şaşırmıştır. Adam içinden geçenleri bilmiş ve ona göre cevap vermiştir. Merakını zapt edemez. Dışarıda bir yerde berberin kapanma saatine kadar bekler. Daha sonra berberi, içinden geçeni nasıl bildiğini söylemesi için ilhah eder.
Berber der ki;
"Gençliğim biraz hızlı geçti, bazı büyük hatalara bulaştım. Babam hastalandı. Mübarek biriydi ama biz kadrini bilemedik. Çevreye, çamura bulandık. Beni yanına çağırıp dedi ki; "Oğlum, bunca zamandır hoyratça yaşadın. Nasihatlerim sana kâr etmedi. Son sözüm şudur, yaparsan pişman olmazsın. Hayatın düzelir, bereketlenir. Her güm Rasul-i Zişan'a beş yüz salavat oku" dedi.
Ardından vefat etti. Onun vefatıyla sarsıldım. Birkaç ay içimdeki hasret ateşiyle salavatımı okudum. Alışkanlık haline geldi. Ardından namaz kılmak arzusu, günahlardan kaçmak ve tövbe etmek geldi içime. O gün bugündür şu kadar sene oldu, salavatlarımı terk etmedim. Allah Teâlâ da bana böyle hisleri nasip etti."