Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Seçim paradoksu
Her şeyden milyonlarca var. Milyonlarca dizi var. Milyonlarca film var. Kitap var. Fenomen var. Ünlü var. Yaşam biçimi var. Sevgili var. İlişki türü var. Akım var. Ekol var. Bilgi var. Herşeyden milyonlarca olunca devasa bir çöplüğün içinde kaybolup gidiyor insan. Kendi hayatı da çöplüğe dönüşüyor. Bütün dizileri izlemeye kalkıyor. Bütün kitapları okumaya çalışıyor. Bütün akımları bilmeye, bütün tatları denemeye, bütün bilgleri öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor. Çünkü insan herşeyi bilemez. Bütün dizileri izleyemezsin. Bütün kitapları okuyamazsın… gerçekten bilmeye değer olanı bulmak zorundasın kendin için. Kendi sorularının cevabını veren kitapları okumak gibi…dışarda hızla akıp giden bir hayat yok. Kaçırdığın bir şey yok. Dışarısı tam bir çöplük. Herkes eline geçirdiği çöpün eşsiz olduğunu sanıyor ve seni de buna ikna edip paniklemene neden oluyor. Başkasının elindeki çöpü bilip öğrenme telaşına düşüyorsun. Bence önce biraz yavaşlamalısın. Hatta biraz yalnız kalmalısın. Yalnızlıkla ilgili bütün sorularını yalnızlığın kendisine sor önce
Reklam
"Ne okunur? Bence okumaya, kayda değer kitapları okumayla başlanmalı ve bu kitaplar ciddi şekilde okunmalı."
Merak Bilgiyle Birleşmeli
Bir keresinde İran'ın önde gelen Şii liderlerinden biriyle bir görüşmem olmuştu. Yaklaşık bir saat boyunca batı dünyasının işlediği kabahatlere verdi veriştirdi. Sözlerini bitirdiğinde öfkesi kaybolmuştu; gülümsedi, elini bana attı ve “tekrar görüşmeye gelmeliyim” dedi. “Neden?” diye sordum. “Çünkü sen beni dinledin.” Bu iyi niyet gösterisi, bu bir tek yorum, ilkeler yüzleştiğinde genellikle saklı kalan insani bir pencere açtı. Anlaşmazlığı hemen o anda meraka dönüştürdü. Ancak tek başına merak duymanın yalnızca bir kapının açılması, bir başlangıç olduğunu biliyorum; merak, bilgiyle birleştirilmediği sürece hiçbir yere götüremez bizi. Dinlemek yeterli değil; anlamak, bilgi toplamayı, okumaya ve incelemeye dayanan bir hazırlık gerektirir, böyle insan anlayışsız bir yabancı olmaktan çıkar. Anlaşılabilmek için kaygıları açıklığa kavuşturan fikirler sunmak ve yaklaşımını paylaşmadığımız kişilerin düşünceleriyle bir ahenk yaratmak gerekir. Anlamak, anlaşmazlığı ortadan kaldırmaz, ama anlaşmazlığı zenginlik veren bir deneyime dönüştürür; insanda, insanlığın çeşitliliğinin gizemli dünyasına kabul edildiğine ve yalnızca kısmen yaşıyor olmaktan kurtulabileceğine dair bir his yaratır. Dinler içindeki ve arasındaki tüm acı münakaşalara rağmen, Şii geleneğinin en temel özelliklerinden birinin kişisel yargılara saygı duymak olduğunu ısrarla söyleyen Şii liderle yaşadıklarıma büyük değer veriyorum. İdealler çok ender gerçekliğe dönüşür; ancak bu düşünce, göz ardı edilmemesi gereken bir yol göstericidir aslında.
Sayfa 110-111
Her şeyden milyonlarca olunca devasa bir çöpün içinde kaybolup gidiyor insan. Kendi hayatı da çöplüğe dönüşüyor. Bütün dizileri izlemeye kalkıyor, bütün kitapları okumaya çalışıyor, bütün akımları bilmeye, bütün tatları denemeye, bütün bilgileri öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor. Bütün dizileri izleyemezsin, bütün kitapları okuyamazsın, bilgileri öğrenemezsin, bütün dilleri konuşamazsın, her tadı deneyemezsin, her şeyi bilemezsin,deneyimleyemezsin. Gerçekten bilmeye değer olana ne olduğunu bulmak zorundasın kendin için...
Sanat, zengin için midir?
Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra toplumlar artı değer üretmeye başlarlar tezi, biraz tarihsel determinizmin Marksist çağrışımları olan bir yanlış okumaya dayanır; biraz da ilerlemeci tarih perspektifinin yansımasıdır. Çünkü modern arkeoloji ve antropoloji ısrarla toplumların ilkel imkânlarla başladıklarını, daha sonra gelişmiş seviyelere ulaşarak alet edevat, teknik, sanayi vs. ürettiklerini anlatır. Dolayısıyla bu hikâyeye göre ilk insan, ilkel bir insandı, insanlık serüveni de ilkellikten karmaşıklığa doğru yol alıyor. Bu okumada insanın dini inanç ve ibadet mertebesine gelmesi bütün temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra olması gereken bir şeydi. Ama Göbeklitepe bu tezi tersine çevirdi. On iki bin yıllık tarihi olan bir dini ibadet mekânı ortaya çıktı.
Reklam
Kitapları seven biriyle karşılaşmak ne güzel! Yani okumaya değer kitaplar demek istiyorum..
Çev : Deniz CanefeKitabı okudu
Yol kısa, bir şey açıp okumaya değer mi diye düşündürüyor; üstelik bu kadar kısalıkta bile okumadan duramayan insan gibi gö­rülmek de başka bir hal, onu da kaldırabilmek lazım; ne ge­rek var. Kimliksizlikten, kıpırtısız ve çağrışımsızlıktan güzel bir şeyi ben bulamadım ki bu yaşıma kadar.
Uzun ama okumaya değer
Ünlü filozof Sokrates yolda bir tanıdığına rastladı. Adam ona, “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” dedi. Sokrates, ne duyduğunu söylemeden önce sana küçük bir test yapmak istiyorum” dedi. Bu sözler karşısında adamın şaşırdığını gören Sokrates devam etti: “Hiç şaşırma dostum, düşüncelerimizi filtreden geçirmenin yararlarını şimdi göreceksin. Sana uygulayacağım testin adı ‘Üçlü filtre testi.’ İlk filtre ‘Gerçek Filtresi’. Şimdi söyle bakalım, bana anlatacağın şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?” “Hayır” dedi adam. “Aslında bunu bana başkası anlattı ve...” “Tamam” dedi Sokrates. “ Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreye geçelim, ‘İyilik Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana söyleyeceklerin iyi şeyler mi?” “Hayır, aksine…” “Öyleyse” diye devam etti Sokrates, “onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan da emin değilsin. Fakat yine de son filtreyi kullanalım: ‘Yararlılık Filtresi’. Arkadaşım hakkında bana anlatacakların işime yarayacak şeyler mi?” “Hayır, sanmıyorum.” “O hâlde” dedi Sokrates, “eğer, bana söyleyeceklerin doğru değil, iyi değil ve işe yarar değilse bunları neden bana anlatasın ki?”
Serhat Akdeniz yazdı... EFELYA ROMAN İNCELEME Bugüne kadar belki kimse bu kadar iyi anlatamadı diye başlamak istiyorum. Adına "aşk" dediğimiz bu "ruhsarı yangın telepatiyi". Okumaya başlayıp biraz ilerlediğinizde "abanoz ağacını delmeye çalışan bir ağaçkakan" gibi nefesinizi kesecek. Roman'ın
Reklam
Victor Hugo ne diyor: "Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız, ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın."
önsöz
zzZZzzımmba
Felsefede büyük üslup, "felsefi malzemesini hakkıyla ele alınış ve hazmetmiş bir zihnin işaretidir. Konusuna bakışın genişliğine ve sarsılmazlığına dayanır; (...) Güçlüklerin gizlenmediği ve hiçbir şeyin kötülüğe ya da tutkuya götürülmediği bir ruh dinginliği ve ifade içtenliğiyle gösterir kendini. Bütün büyük filozoflarda bu zihin dinginliği bulunur, görüşleri açık olunca her tutku geçer gider ve şeyleri bir dağın tepesinden görmüş gibi yazarlar. Büyük bir filozofu seçkin kılan nitelik budur; ondan yoksun olan bir yazar okumaya değer olabilir ya da olmayabilir ama kesinlikle büyüklükten yoksun kalır".
doğu batı yayınları, altıncı basım, çeviren: kurtuluş dinçer, şubat 2015, kızılay
Hayat Kuralı No. 43
"Genel olarak mutluluk üzerine okumaya değer ve güzel; Mutluluk kendine yetenlerindir. Mutluluk kolay değil: İçimizde bulmak çok zor, başka yerde bulmaksa imkânsız."
Sayfa 52 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Evet, her şey okumaya değer. İnsan da okunmaya değer, insan da bir kitap.
"Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız, ya okumaya deger şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın."
923 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.