Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
AŞK Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı, Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun oturmuştu Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki
Hegel'e kalırsa, insan "ancak tümüyle kendisinin yarattığı bir dünyada yaşayınca tam özgür olacaktır". Ne var ki, insanın yaptığı da tam olarak budur, ama o şimdiki kadar zincire vurulmamış, şimdiki kadar köle olmamıştı hiç.
Sayfa 131
Reklam
Belki de aslında hiç var olmamıştı da mutlak bir güzelliğin hayaleti gibiydi, tıpkı dünyada kendisini bulmaya çalışanların başına onca belayı açmış yalancı bir Helen gibi.
Sayfa 70
“….dünyada adalet yoktu, asla olmamıştı ve olmayacaktı da....”
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı
Bazı anlar vardır; bir şeylerin bir anda hissedildiği…
Kımıldamadan yolun ortasında duruyordu Siddhartha; bir an, şöyle nefes alıp verecek kadar kısa bir süre bir üşüme duydu kalbinde, ne kadar yalnız olduğunu görünce küçük bir hayvan gibi, bir kuş ya da bir tavşan gibi içinin ürperdiğini hissetti. Yıllar yılı yersiz yurtsuz yaşamış, ama bunun farkında bile olmamıştı.
Sayfa 49 - Can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
O güne kadar yaşamında birkaç hayalden başka hiçbir şey olmamıştı, artık hayallere bile yer yoktu. Bazı insanların şanslı, bazılarının da hiçbir nedeni olmadan şanssız olarak dünyaya gelmesi ne tuhaftı..
İlmek'te geçirdiğimiz onlarca günden sonra aramıza giren mesafe sorun değildi, taşkınlıkları sorun değildi ama beni endişelendiren şey tüm diyarın üzerinde kurduğu baskıyı bana da yöneltmesiydi. Çünkü sandığı gibi korku beni durdurmaz, geri adım almaya teşvik etmez, üzerine doğru iterdi. "Bir konuda anlaşalım," dedim tereddütsüz bir şekilde. "Ne zaman ne yapacağıma kendim karar veririm." "senden daha azını beklemem Nova." "Seni hafife almayacağım," dedi. "Asla. Daha önce bana böylesine kafa tutabilen bir kadın olmamıştı hiç." Tek kaşımı kaldırdım. "Elemental'e böyle kafa tutabilen bir kadın olmuş muydu acaba." Ellerini yanaklarıma koyup olumsuz anlamda başını sallıyordu. "Sen benim de Elemental'in de başına gelebilecek en güzel şeysin, yüz yıl senden hiçbir şey almamış güzel vârisim." Bundan sonra beni ve Elemental'i neyin beklediğini bilmiyordum ama en azından bu diyarda tek başıma delirmeyecektim.
Sayfa 370Kitabı okudu
Yaşananlar hakkında Osmanlı Padişahı birkaç defa mektup göndererek kendisini ikaz etmişti. Şah İsmail yaşananlardan haberi olmadığını, sorumluları cezalandıracağını, bir daha böylesi olayların yaşanmayacağını söylemiş olsa da değişen bir şey olmamıştı.
Belki dünyanın kurallarını bilmiyordu kedi. Gökyüzünde düşen hiçbir şeye küfredilmemesi gerektiğini tembihleyen olmamıştı ona. Kimse dememişti, ne yağarsa yağsın tepene semadan, kabulündür. Buna yağmur da dahil."
Reklam
Bu kadınların neler başardığını gördükçe bizim o gurur duyduğumuz erkekliğimizle ancak başarabildiklerimizden giderek daha az gurur duyuyordum. Görüyorsunuz ya, hiç savaşları olmamıştı onların. Hiç kralları, papazları ya da aristokratları da olmamıştı. Kardeşti onlar, gelişiyorlarsa da birlikte gelişiyorlardı, rekabetten değil, birlikten.
Ama Eylül ve Ekim tutmuştu…
Aylara Öztürkçe adlar aranırken çiftçilerin zamanı düşünülmüş olmalıydı. Gelecek hiç gelmeyecekmiş gibi, robotlar çağı hiç yaşanmayacakmış gibi topraklar ve sular zehirlenmeyecekmiş, zaten gaddar insanoğlu daha da gaddarlaşmayacakmış, dünyayı şehirler, metrolar, gökdelenler sarmayacakmış gibi zamanın toprağa bağlı olduğu, zamanı ancak doğanın belirlebileceği sanmış olmalıydı. Ama öyle olmamıştı. Zamanı doğa değil hızlı koşan hayat belirliyordu.
Sayfa 179Kitabı okudu
Özsaygı denilen şey vardı onlarda, temiz şeyleri, hayatın inceliklerini önemseme vardı; benzerlerinden onları ayıran da buydu. Kolay arkadaşlık kuran kişiler değillerdi; ikisinin de hiçbir zaman gerçekten samimi oldukları kafa dengi dostları, yarenlik ettikleri gönüldaşları olmamıştı. Aslında arkadaşlık güdüleri güçlüydü ama yine de yalnız kaldılar, çünkü hem o güdüyü, hem de temiz ve düzgün yaşama isteklerini aynı zamanda elde etme imkânı bulamamışlardı.
Kim kimi duymuştu ki zaten bugüne kadar? Kim kimin çığlığına koşmuştu ki? Komşularının hıçkırıklarını duymazdan gelen insanların kaderinde sessizce ağlamak vardı. Dünyada yardım istenecek kimse yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı. Gönüllü yardım kuruluşları doyuruyordu belki birkaç yüz bin kişiyi, ama duyabiliyor muydu karnını bayat yemeklerle doldurduğu insanların haykırışlarını?…
Bana şimdilerde işlerin iyi gittiğini, çünkü kitaplarının para getirdiğini anlattı, ancak geçtiğimiz yirmi yıl boyunca beş kuruş kazanamamıştı. Öğrenimini çocuk yaşta bırakmıştı; önüne gelen her işte çalışmıştı (gerçi yazmak dışında asla ciddi bir işi olmamıştı); Allende'nin Şilisi'nde devrime katılmış, Pinochet'nin Şilisi'nde
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.