Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ölüm, güzelliği alıp götürmez Gözyaşı boyalı bir çerçeveye yerleştirip Usulca bırakır yalnızlığımıza.
Ölüm, güzelliği alıp götürmez Gözyaşı boyalı bir çerçeveye yerleştirip Usulca bırakır yalnızlığımıza.
Sayfa 9 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 11.Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okudu
Reklam
Toplum hâlâ cinnet geçiriyor mu?
Ben bu konuda ne yazık ki büyük umutsuzum. Sokağa baktıkça, medyaya baktıkça, adalete, eğitime, üstümüze abanan şu kaba gerçekliğe baktıkça, ekonomiyi ve siyaseti hiç saymıyorum, kendime bile saygımı yitiriyorum. Toplum büyük uykusuna daha çok gömüldü. Onurunu koruyacağı bütün sözleri eşiklerinin altına gömdü. Hiçbir şiddet ona dokunmuyor. Gözlerinin önünde tanrısını assalar, huzurunu bozuyor diye o da asanlarla tanrısını asıyor. İçini dışını ölüm sularıyla yıkamış. İnsan bu kötülükte yaşayamaz. Gelecek düşüncesi olamaz. Kimseye inanamaz. Güzelliği sevemez. İncelikle boğulur. Buradan ancak simsiyah bir toplum doğar ve gelir kalabalığın büyük nefretiyle ağzımızın üstüne kapanır.
“insan hayatının en büyük hazzı ve güzelliği olan bütün özellikleri. Onlar, kadınlar. Kadın; Baz'ın varlığı, hayatı.”
Sayfa 115
Nur parçası gibiydi benim eşim. Sanki dünyanın nuru yet­memiş de kalbine aydan da bir parça eklenmişti. O el ka­dar kalbinin güzelliği yüzüne vurmuştu. Kısa boyluydu ama zayıf, tığ gibi bir adamdı. Annesi onu dokuz ay on gün de­ğil de, bu güzelliği yaratmak, onda tek bir kusur bırakmamak için elli yıl karnında taşımıştı sanki.
Sayfa 117Kitabı okudu
Taparcasına sevmek, kuş­ku, özlem, ihanet, sevginin mutluluğu, kıskanma, iyilik ve gad­darlık, cinsel istek, güzelliği ve sevgiyi çürütecek olan ölüm kar­şısında korku, hayal kırıklığı, sevgi uğrunda her acıya katlanma, umut ve karamsarlık, günah ve suç duygusu, sevgili önünde ben­liğin değersizliği, şiirin yaşatma gücü, lânet ve nefret... Sevgi­nin insan ruhundaki her duygusu, insan yaşantılarındaki her gö­rünüşü Sonelerin bir yerinde ifade edilmiştir denebilir.
Sayfa 34 - Cem Yayınevi, 1993
Reklam
İnsanın uhrevi haline gelince: Bu da onun ölmesidir ki, ne işitmesi kalır, ne de görmesi! Ne gücü, güzelliği, üstünlüğü, vücudu, ne de uzuvları (organları) kalır. Hatta kötü bir koku onu sarar. Ölünce artık yeryüzündeki kurtlar,böcekler karnında murdar bir hale gelir.
Aschenbach çoğu zaman olduğu gibi şimdi de kelimenin, maddi güzelliği ifadeye değil, sadece övmeye gücü yettiğini acı duyarak bir kez daha hissediyordu.
Ona, gözü ebedi güzelliğin bir simgesine iliştiğinde hassas insanın duyduğu sıcak irkilişten, suretini gördüğü zaman güzelliği tasavvur edemeyen, önünde gereken saygıyı gösteremeyenlerin, kötü kişilerin tutkularından, karşısına tanrı benzeri bir çehre, mükemmel bir vücut çıktığında mert bir insanı saran kutsal korkudan bahsediyor, o insanın bu manzara karşısında nasıl heyecanlanacağını, kendinden geçeceğini, bakmaya bile cesaret edemeyeceğini, güzelliğin sahibine hayranlık duyacağını, hatta insanlara bir deliymiş gibi görünmekten korkmasa, bir puta kurban keser gibi ona tapınacağını anlatıyordu.
Yalnızlık özgünlüğü, o cesurca ve yadırgatıcı güzelliği, şiiri yaratır. Yalnızlık aynı zamanda ters, orantısız ve saçma olanı, izin verilmeyeni de yaratır.
Reklam
Ve sen, sen, yolunu şaşırmış heyecanlı ütopyacı yani zavallı yalnız ütopist, neyin ve nasıl olduğunu bildiğin hâlde durumun o neden onların yoluna çıkıyorsun ki? Gerçekten itaatkâr bir kurban gibi kendini, titreyen ellerle şovmen ordusuna mı sunacaksın? Hatta onlara aşkını bir tepside sunarak alın ama yeter ki bize engel olmayın mı diyeceksin? Bu, senin yaşamın anlamı ve güzelliği dediğin şeyden, Tanrı'nın bahşettiği sonsuzluk hediyesinden zorunlu bir kopuş olacaktır zira aşk, evrenin armağanı ve sonsuzluğun potansiyelinden gelen bir enerjidir. Bu nedenle, birleşmenin coşkusunu, sonsuzluk ve dünyevi yaşamın etkileşiminin doruk noktası olarak açıklayabiliriz ve bu yüzden şiddetli tutkuların ve aşk şehvetinin zaferi, gökyüzü ve yeryüzü arasındaki ilişkinin karmaşıklığını belirleyen trajedi ve dramı içinde barındırır. Her aşk hikâyesini kaçınılmaz ölüm sonlandırır ancak Tanrı'dan gelen sevginin sonsuzluk kotası, sonraki nesillere aktarılır ve onlar da sevgiye teslim olacak ve sevgi yoluyla sonsuzluk akışına katılacaklardır. Ancak yıkıcı güçler her seferinde aşk dünyasına sinsice saldıracaklardır. Çünkü bunlardan birçoğu insanın özündeki karanlık mağaralarda saklanmaktadırlar ve daha sofistike hâle gelmektedirler. Bu nedenle insanlardaki iç mücadele hiç azalmıyor.
Sayfa 52 - Ketebe YayıneviKitabı okudu
Sükûnet, dünyanin güzelliğine âşık olmaktır. Aslında ruhu sükûna ermeyen, hep bir koşuşturma içinde yaşayan insanlar, ölüm duygusundan kaçtıklarını düşünüyorlar, ölümle barışamıyorlar. Hâlbuki sükûnet, son nefese kadar güzelliği idrak edebilmek, onun şükrünü ifa edebilmek demek. Ruh sükûna ermedikçe çok hızlı bir şekilde hastalanabiliyoruz.
Sayfa 151
18
Tıpkı bir yaz günü gibisin, diyesim var ama sana, Çok daha güzelsin sen, daha da ılımansın. Kaba rüzgârlar acımaz canım Mayıs goncalarına; Üstelik kısa olur ömrü, hem de çok kısa, yazın. Gökkubbenin gözü, ışıtırken yakar bazen her yeri; O altın yüzüne gölge düştüğü de çok olur. Zamanla gelir geçer her güzelin güzelliği; Kimi mevsimle değişir, kiminin kısmeti yoktur. Oysa senin sonsuz yazın asla solmayacak; Kaybolmayacak güzelliğin, zaman geçse de. "Gölgeme girdi artık," diye Ölüm kabaramayacak, Sen zaman ötesine geçince şu dizelerde. İnsanlar soluk aldıkça, gözler gördükçe, Bu şiir yaşayacak ve yaşatacak seni de.
Hüzün: Varoluşun güzelliği. Rüya: İçinde yaşadığımız âlem. Yağmur: Gök bağışı. Yol: Kaybolmayı göze almak. Ölüm: En taze başlangıç. Ruh: İnsanın asıl gerçekliği.
Büyük konuşanlar Alınlarında eğri olmayanlar Yalnız yükseği görenler Herkesin ortasında yürüyenler Bütün ışıkları yananlar Sesi menevişsizler Güzü küçümseyenler Gözyaşına arkasını dönenler
1.418 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.