Hayatımın her döneminde okuyabilecağim kitaplar arasındadır 1984. Diktatörlüğü ve iktidarın kendi çıkarları için yapabileceklerini en iyi anlatan kitaptır sanırım. George Orwell, bu kitabında ütopik bir dünya kurmuş gibi görünsede bana göre büyük öngörü sahibiymiş. Okurken sürekli olarak bu dönemle kıyasladım kitabı.
Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya yaşanan savaşlar sonucu üçe bölünmüş ülkelerdir. Ülkenin dört bir yanında posterleri olan, despot lider Big Brother' in yönettiği Okyanusya, yasaklar ve korkularla sindirilmiştir. Her evde bulunması zorunlu olan tele ekran ( bir çeşit televizyon) ile özel hayat ortadan kaldırılmıştır. Bu tele ekranlar sayesinde parti propaganda yapıyor, isyankarlara karşı nefret aşılıyor insanlara. Aynı zamanda bu ekranlar sayesinde insanların yaptığı her şey görülüp, dinleniyor. Bangır bangır eşitlikten bahseden yöneticiler ve halk arasındaki yaşam kalitesi uçurumlar kadar. Ama yozlaştırılıp, uyutulan halk bunun bilincinde dahi değil. Sistemin ( partinin) insandan önemli olduğu bir dönem yaşanıyor. Sorgulamak, düşünmek, aşık olmak, yakın arkadaşlık kurmak...sistemin istemediği ve sisteme zarar verecek her türlü duygu ve düşünce yasak. Bu duygu ve düşüncelerin yasak olduğu Okyanusya' da aksi bir durum olursa Düşünce Polisi tarafından yakalanıp, idamla ya da işkenceyle cezalandırılıyor insanlar. Sevginin olmadığı kendi anne, babasını Düşünce Polisine şikayet eden çocukların ülkesi haline gelmiştir Okyanusya. İşte insanların robotlaştırıldığı bu ruhsuz ve totaliter rejime karşı olan Winston Smith' in aşkını ve isyanını anlatan olağanüstü bir kitap.
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,5bin okunma
"Bir kitap bizi alıp diğer kitapların üzerine çıkarmıyorsa o kitabın neresi iyidir."
Irvin D. Yalom
"Ne de olsa ben geleceklerin önleyicisiyim, öngörücüsü değilim."
Ray Bradbury
Önceleri bilim kurgu eserlerin kitap ya da film, dizi fark etmeksizin geleceği öngördüğü ve gerçekleşmeden sunduğunu düşünürdüm. Şu anda da bu düşüncem çok
MASUM DEĞİLİZ... HİÇ BİRİMİZ...
Dünyanın en masum, en saf temsilcisi olarak gördüğümüz çocukların bile söz konusu "güç" olduğunda tehlikeli bir varlığa dönüşme hikayesidir bu eser. Atom savaşı sırasında 6 ile 12 yaş aralığındaki bir grup çocuğun güvenilir bir yere götürülmek için yaptıkları uçak yolculuğu bir saldırı sonucu sona erer,
Geçmişte hayatıma giren insanları düşündüm biraz önce. Kısa ya da uzun süre fark etmeksizin. Kimisi içimdeki boşluğu büyütmüş, kimisi bana, beni göstermiş. Kimisi eksik yanlarımı göstermiş. Doğru açıdan baktığım zaman hepsinden iyi ya da kötü bir şeyler öğrenebilmişim. Bazısı silik bir anı olarak kalmış yine de hayatımdan geçip giden insanlar ve benim birilerinin hayatından rüzgar gibi geçtiğim zamanlar varmış. Önceden tesadüf olduğunu düşünürdüm, şimdilerde ise sebepsiz olduğunu hiç sanmıyorum. Kimisi olgunlaştırmış, kimisi aynı hatayı tekrarlamayayım diye bana öngörü olmuş, kimisi büyük bir aşktan çıktıktan sonra uğradığım bir durak olmuş. Her şey birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum artık. Belki bir Truman Showdayım. Belki de kader dedikleri silsilede hızla yol alıyorum ama emin olmalıyım ki her ne kadar kızsamda, keşke hayatıma girmeseydi desemde, hayatına girdiğim ve gireceğim insanların yanına bilmeden bir amaç için gidiyorum.
Biraz argo bir giriş olacak ama "o nasıl bir öngörü arkadaş!" diyeceğim. Huxley bu romanı 1932'de yazmış yahu! Romanda Cesur Yeni Dünya'yı kurgulamış.
Bu öyle bir dünya ki mutluluk ve tatmin üzerine dizayn edilmiştir. İstikrarlı bir toplum birinci önceliktir ve bunun için bir birinin tıpatıp aynı, düşünmeyen sorgulamayan, kritik
İtfaiyecilerin yangını söndürmek yerine yangın çıkardığı, kitapları yaktığı, mekanik tazıların tasarlanıp sözde güvenlik için kullanıldığı, böcek denilen iki tekerlekli ve oldukça hızlı arabaların zevk uğruna insanları öldürme aracı yapıldığı, ölenlere bir mezar taşı ve yazısının bile layık görülmediği bir dönem... Kitaplar faydasız ve kafa
Fırtınada kaptanı, savaş meydanında askeri tanırsın..
Nereden bileyim yoksulluk karşısına ne tür bir ruh haliyle çıkacağını, zenginlik içinde yüzüyorsan eğer?
Bu sıradışı romanı tanımaya yazarından başlamak gerekiyor.
AZMİN,ENTELEKTÜELLİĞİN SEMBOLLERİNDEN PEYAMİ SAFA;
Kendini yetiştirmekten ziyade,adeta yeniden yaratan bir isim.
Servet-i Fünun dönemi şairlerinden İsmail Safa'nın oğludur. Sivas'a sürgüne gönderilen babasının orada ölmesi üzerine 1901 yılında iki yaşında yetim kalmış, bu yüzden