Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
272 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 saatte okudu
Menzil Bir Tarikatin İki Yüzü
Menzil
Menzil
Yazılarını sözcü gazetesinden uzun yıllar takip ettiğim duruşu ve beyefendi kişiliği ve basın camiasında farklı bir yeri olan Ismi gibi saygın Sn.
Saygı Öztürk
Saygı Öztürk
'ün bu kitabı Ülkemizde ki, tarikat ve cemaatlerin Başta Eğitim, Sağlık, Güvenlik vb bir çok alanda nasıl holdingleştiklerini ve Ülkenin siyasetini dizayn etmedeki etkinliğini
Menzil
MenzilSaygı Öztürk · Doğan Kitap Yayınları · 2019434 okunma
·
Puan vermedi
Birlik ve Dayanışma: Vakıflar
Birlik ve Dayanışma: Vakıflar ⋆ 𖥸 ⋆ 𖥸 Toplum ile devlet, hayatın her alanında yaşamak ve gelişmek için birlik ve beraberliği zorunlu hale getirmiştir. İnsanlığın tarihsel serüvenine baktığımızda ihtiyaç şartları ve zorunlulukları toplum ve devlet ilişkisini kalıtsal bir doğallık hâline getirmiştir. Belli imkân ve şartlar dahilinde
Osmanlı'da İktisadi Hayat ve Vakıflar
Osmanlı'da İktisadi Hayat ve VakıflarKerim İlker Bulunur · Kronik Kitap · 20216 okunma
Reklam
Dünün Fethullahçılarının da şimdi Menzil’in içinde yer almaya başladığı konuşuluyor. Özel idarenin yatırımlarının önemli bir bölümü Menzil’e yapılıyor. Artık, Menzil’e o kadar gelen-giden oluyor ki, devlet olanaklarıyla büyük bir terminal yapıldı. Cumayı cumartesine bağlayan geceden başlamak üzere Menzil’e hafta sonu gelenlerin sayısı hiçbir
Sayfa 253 - Doğan Kitap, 7.Baskı. 1 Nisan 2018 Saygı Öztürk'ün gazete yazısı
O zamanlar İnanç Çağı'ydı; bu taşların derin temeller üzerine oturtulmaları için özgürce para yağdırılırdı ve taşlar birbirleri üzerinde yükselince, burada ilahiler söylenmesi, bilginler yetiştirilmesi için kralların, kraliçele­rin ve büyük soyluların sandıklarından daha da çok para akıtıldı. Topraklar bağışlandı, vergiler ödendi. İnanç Çağı bitip Akıl Çağı geldiğinde, aynı altın ve gümüş akımı sür­dü; burs vakıfları kuruldu, yeni kürsüler açıldı; ne ki bu kez altın ve gümüş, kralların sandıklarından değil, endüstri alanında servet yapmış erkeklerin para keselerinden, fabrikatörlerin ve tüccarların kasalarından aktı ve mesleklerini öğrendikleri üniversitede daha çok burs verebilmek ama­cıyla bu insanlar, vasiyetnamelerinde servetlerinin büyük bölümünü üniversitelere bıraktılar. Böylelikle yüzyıllar ön­ce, otların rüzgarda savrulup domuzların çamurlarda yu­varlandığı yerde kitaplıklar ve laboratuvarlar, gözlemevleri, şimdi cam rafların üzerinde duran pahalı ve değerli cam aletler ortaya çıktı.
Üstad'la Erbakan Hoca arasında bir dönem zahir olan küçük çaplı ihtilafın arkasında da esasında idealite-pratize farklılığı vardı. Hâdise Ebûssuud'la İmam Birgivi'nin para vakıfları meselesindeki ihtilafına benzemekteydi. Her ikisi de haklıydı, ihtilaf ise hâdiselere farklı açılardan bakmalarından kaynaklanmaktaydı. İmam Birgivi, sivil bir alim olduğundan fıkıhta ideal olana meyletti. Ebûssuud ise ahkam-ı fıkhiyyenin icrasından mesul olduğundan uygulanabilirliği önceledi.
Sayfa 126 - Hüküm KitapKitabı okudu
·
Puan vermedi
Cenk Reyhan, şarkiyatçı görüşün kapitalizmin kökenlerine yönelik olarak geliştirdiği yaklaşım modellerini incelemiş, yeni bir yaklaşım modeli geliştirmeye çalışmış ve bunları da Osmanlı belgeleri ile sorgulamak istemektedir. Cenk Reyhan, Weberci ve Wallersteinci yaklaşım modellerinden hareketle sorgulama yapmaktadır. Batı dışındaki toplumlar
Osmanlı'da Kapitalizmin Kökenleri
Osmanlı'da Kapitalizmin KökenleriCenk Reyhan · Tarih Vakfı Yurt Yayınları · 20084 okunma
Reklam
'' Cemaat nedir, tasavvuf nedir? Tasavvuf kalple ilgilidir. Milletin cebine, malına gözünü dikmiyor. Milletin kalbiyle meşgul, ibadetiyle. Cemaat olduğu zaman illa ki vakfı olacak. Paraya dayalıdır cemaat. Yani bunu ayırmak lazım. İkisini ayırmak lazım.Bugün diğer cemaatler de var. Hepsinin mutlaka vakfı, televizyonu, dergisi, takımı olacak, oteli olacak. Çünkü başka türlü cemaat yürümez ki. Binlerce insanı barındıracaklar. Bölgeleri var, vakıfları var, köyleri var; bunlar paraya dayalıdır. Birisi geldi mi zengin midir değil midir acaba ne verir diye ona bakarlar. Gerçek budur yani. Dün FETÖ ümmetten milyon milyon para topluyordu. O cemaattir. Tasavvuf ayrıdır ve ne malla ne mülkle ilgilenir. ''
Almanya'nın Bergama'yı İlgisinin Tarihsel ve Ekonomik Nedenleri
Almanya Bergama'yı o kadar yağmalamıştır ki, sadece Zeus Sunağı'nı sergileyebilmek için ayrı bi müze yapma gereği duymuştur. İşte, Pergamon Müzesi' nin 1910'dan başlayan inşası, ancak 1930'da tamamlanabilmiştir. Bu müzeyi ziyaret edenlerin sayısı, Bergama 'yı ziyaret eden turistlerden onlarca kat daha fazladır. . . . (Adamlar bizden çaldıklarıyla paraya para değmezken, bizim o zenginliklerimizin değerini bilmiyor olmamızda ne acı. Ne tarihine ne de insanına değer vermeyen bi ülke " Türkiye" )
Hristiyanlıkta kilisenin yapmış olduğu sosyal hizmetler İslâm kültüründe vakıflar kanalıyla yürütülmüştür. Modern ulus devletin henüz ortaya çıkmadığı çağlarda hastaneler, okullar ve camilerde yürütülen hizmetler, aynca yol bakımı, su isâlesi gibi alt yapı çalışmaları da vakıf gelirleri aracılığıyla karşılanmaktaydı. Toplumdaki kredi ihtiyacına yönelik nakit para vakıfları vardı. Vakıflar özellikle yoksulları, borçluları, yolda kalmışları ayni ve nakdi ola- rak desteklemekteydi. Bu tür genel vakıfların dışında çok özel ihtiyaçlanı karşılamak amacıyla kurulan vakıflara da rastlamaktayız. Hastalara ilaç temin etmek ve evde bakım hizmeti sağlamak, kızlara çeyiz sağlamak, çiftçilere tarım aleti temin etmek, deniz kazazedelerine yardım etmek, çocukları sünnet ettirmek, cenazeleri kaldırmak, öksüz ve yetimleri himaye etmek, engellileri desteklemek, köleleri evlendirmek, esirleri kurtarmak, yoksul mahkumları desteklemek gibi çok özel vakıflar kayıtlarda yer alır. Günümüzde ulus devletin hayatın hemen bütün alanları üzerindeki kontrolü vakıfların bu işlevlerinin önemli ölçüde kaybolmasına neden oldu... Dinî gruplar bu tür faaliyetlere devam etseler de artık Osmanlı Devleti'ndeki yaygın etkiden bahsetmek mümkün değildir.
Defterde Derviş Bey'in faizle işletmek üzere 24 bin akça para vakıf yaptığını görüyoruz. Para vakıfları, 16. yüzyılda Birgivi Mehmed tarafından Şeriata aykırı sayılmış, memlekette büyük kargaşaya yol açmıştır..
Sayfa 76 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
"Devletin Kredi ve Yurtlar Kurumu bazı vakıflara yurtlarında barındırdıkları öğrenci başına para ödemeye başlıyor. Araştırdım o vakıfları, karşıma şunlar çıktı: Ensar, İlim Yayma, TÜGFA, Önder vs. Bunların tamamı İslamcı vakıflardır."
Sayfa 153
PARA VAKIFLARI
16. yüzyılda Osmanlı uleması arasında para vakıflarının faaliyetlerinin meşru olup olmadığı üzerine canlı bir tartışma başladı. Vakıfların mal varlıklarının sadece gayrimenkul ve benzeri değerlerden oluşması gerektiğini ve para vakıflarının faaliyetlerinin İslâm'ın faize getirdiği yasaklamalarla çeliştiğini düşünenler, para vakıflarına karşı çıkıyorlardı. Ancak, ulemanın çoğunluğu pragmatik tutumlarını ısrarla sürdürdüler ve sonunda İslâm toplumu için yararlı olan bir şeyin İslâm için de yararlı olacağı görüşü galip geldi. Bu hararetli tartışmalar sırasında dönemin Şeyhülislamı Ebusuud Efendi de faizle borç para vermedikleri takdirde pek çok vakıfın çökeceğini, bununda İslâm toplumuna zarar vereceğini söyleyerek, para vakıflarının faaliyetlerini tamamen pratik açıdan savunmuştu.
Sayfa 79 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Birgivî, Hanefî mezhebinden olduğunu kendisi dile getirmektedir15 ve eserlerinde bu tasnifte diğer mektebin temsilcileri sayılan Ze- mahşerî, Kâdî (Beyzâvî), (Fahruddîn) Râzî ve Ebû Mansûr’un16 (el- Mâtürîdî) isimlerini anarak görüşlerine yer vermektedir.17 Ancak hiçbir eserinde İbn Teymiyye’nin adına yer vermemektedir. Birgivî, bazı
Osmanoğulları'nın Altı Asırlık Saltanatının Sırları *İlim adamlarına hürmet etmeleri *Salih kimselere güzel muamelede bulunmaları *Ehl-i Beyt'e yani Sadat ve Eşraf'a hürmet ve saygıda kusur etmemeleri. *Osmanoğulları'nın, inancı düzgün ve itikatta kurtuluşa götüren yol alan Ehl-i sünnet çizgisinde hareket etmeleri *Şeriata hürmetle boyun eğmeleri; devlet aamları ile halka şer'i emir ve yasaklardan sakınılmasını emretmeleri *Temziliğe son derece dikkat etmeleri, şeriatın yasakladığı içki,fısk,fücr vs. kötülüklerden sakınmaları. *Hadimü'l Haremeyn ünvanı ile Mekke ile Mediye'ye hizmet götürmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için gayretle çalışmaları. *Kudüs,Mekke ve Medine halkına para ve hediye dağıtmak üzere Surre alayları göndermeleri, *Geçmiş hükümdarlar tarafından tesis edilen vakıfları aynen korudukları gibi hayrın devamlılığı için yeni vakıflar kurmaları. *Başta İstanbul olmak üzere diğer şehir ve beldeleri imar etmeleri. *Müslümanların eski hilafet merkezlerinden olan Şam ve Bağdad'ı da içine alan bölgede hakimiyet kurarak bu durumu asırlarca sürdürmeleri. Osmanlı sultanları soyluluk, yiğitlik,insaniyet,cömertlik,kararlılık,bilgelik, heybetlilik, ağırbaşlılık,siyaset ve liderlik bilgisi, edep ve terbiyede örnektirler.
Gelelim Türkiye'ye!.. Dünyada altın üretimine karşı en yoğun, en uzun süreli, en gürültülü, en organize, en renkli, en anarşist, en dıştan yönetilen, en anti-emperyalist, en etnik, en mezhepçi, en sosyalist, en ulusalcı tepkiler gösterilen tek ülke, Türkiye!.. Ve bu tepkinin simgesi de Bergama! .. Bu anormalliğin trajikomikbir yönü de, Türkiye'de altın üretiminin hiç söz konusu olmayışı!.. Üretilmeyen altın için kitlesel kıyametler koparılan bir ülkenin, araştırmayan, sessiz, duyarsız insanlarıyız hepimiz. Oysa biliyoruz ki, dünyanın ilk bakır' kurşun ve demir maden işletmesi ile ilk metalürjik uygulaması Anadolu'da yapılmıştır. Dünyada ilk altın para Anadolu'da tedavüle sokulmuştur" Ve Cumhuriyete kadar da tüm madenler gibi, altın madenlerinin işletme hakkı da yabancı şirketlere verilmiştir. Atatürk, dünyanın da bildiği yeraltındaki altın zenginliğimizi ulusal ekonomiye kazandırmak amacıyla, 1933 yılında "Altın Arama ve İşletme İdaresi"ni kurdurmuştur. Ancak, o'nun aramızdan ayrılmasından sonra, ilke ve devrimlerinin unuttürulması çabaları kapsamında, bu kurum da işlev kaybına uğratılarak kuruluş amacından uzaklaştırılmıştır, Bugün, Türkiye'de işletilen bir tek altın madenimiz maalesef bulunmamaktadır.
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.