Sizlere benim için son derece önemli, izlediğim zaman bende pek iz bırakan çok değerli, bazılarını çok da bilmediğinizi düşündüğüm, kimisini ders konusu olarak da işlediğimiz, üzerinde analiz yapa yapa ilerlediğimiz birbirinden değerli filmleri, yönetmenleri ile birlikte paylaşmak istiyorum.Ufak tefek fikirlerimi sizlerle paylaşıp, aktarımlar
İzlediğim 1300 küsür yabancı filmden en ennn sevdiklerimdir..Sevdiğiniz ve size 'enteresan' gelen filmleri benimle paylaşın. Bana da, izlemediysem, fikir olsun..
-The Sopranos
-Hannibal (dizi)
-The Wire
-The Leftovers
-Oldboy
-Baba serisi
YouTube kitap kanalımda Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabını yarım bırakmamak için neler yapabileceğinizi anlattım: ytbe.one/Q9SFqgGWSX4
Demek bir hevesle o herkesin konuştuğu Oğuz Atay'a Tutunamayanlar kitabıyla başladın ve seni hiç sarmadı? Hatta Tutunamayanlar kitabı sana çok ağır geldiği ve akıcı gelmediği için bir köşeye
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/CqGQ-kdoRUQ
Hangimizin içinde bizi bizden uzaklara sürükleyen bir şeytan yok ki?
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak her yaşa uygun harika kitaplar önerdim. Kitap önerisi alabilmek için yorumlar
Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/C5loYitt-Vf
Her yaşa hitap eden, akıcı ve hayatını baştan aşağı sorgulayabileceğin bir kitap mı arıyorsun? İşte o kitap:
Martin Eden!
Bu incelemeye yorum yazan bütün okurlara bir kitap önerisi hediye ettim. Yeni kitap
Eternity and a day(theodoros Angelopoulos)
The seven seal(ingmar bergman)
Seven samurai(akira krusowa)
Close-up(abbas Kiarostami)
Bir zamanlar anadoluda(nuri bilge ceylan)
Ulysses gaze(theodoros Angelopoulos)
There will be blood(paul thomas anderson)
Ahlat ağacı (nuri bilge ceylan)
Rashomon(akira krusowa)
The 400 blows(françois truffaut)
İçimizi kemiren yıkım, insanın iliğine işlemiş olan acımasızlıktır, tümümüz, bu zehirle can vereceğiz.
..
İnsan kör geçer yaşam yollarından. Çevremizde bulunan korkunç yoksulluğun ne kadar azını görüyoruz aslında!
Körlük, zamanı ve mekânı alt etmeye yarayan bir silahtır; varlığımız tek dayanağını duyularımızla, gerek yapıları, gerekse kapsamları
Daha bir underrated, ama underrated olmanın dibine vuran bir şair örneği. Bu 4 puanı kim verdi ve ya neye göre verdi merak ediyorum cidden. Bana göre şairle şahsi bir husumeti olmalı böyle dizelere böyle gereksiz bir puan vermesi için. Şiirlerinin Küçük İskender den neyi eksik mesela? Aa konu bazen küfürlü sözler sarf etmesiyse, bunu daha mantık dışı yapıp çok beğenenler var. Bence bir kitaba 5den düşük puan verdiğimizde bunu açıklamalıyız. Baktım, kitapla ilgili tek bir inceleme yok. Sonuç itibari ile bir çok kişi de kitabı okumadan 4 puanı görüp geçmiştir. Sanki kendim haksızlığa uğramış gibi üzüldüm açıkçası, çünkü cidden baya iyi. Bir kere sadece şiir isimleri bile başlı başına bir şiir ve kaliteli. Umarım bu incelemeyi görenler şu önyargılarını yıkıp kitabı okurlar da, bu gereksiz 4 puan değişir.. Kendisi şu an 60 yaşında ve bu incelemeyi okuyorsa, bilsin ki çok değerli bir şair ve 4 puan ona yapılan en büyük haksızlık. Seviliyorsun, Cihan Oğuz :)
'Tombaladan çıkmış bir yolculuk oldu hayat
İte kaka sevdiniz, deli dolu aştınız kalbinizi inciten her soruyu
Ne büyükmüş ki cezanız bir tufan salgınında duruldu ancak'
Dip not : hahahaha 10 puan verdim 7e yükseldi puan :D
Dış imge ya da persona, kişinin dış dünyaya gösterdiği maskedir. Çok şey gizler. Hem erkek hem de kadınlar psişeyi uygun şişirme ve kılık değiştirmelerle yeniden şekillendirerek mükemmele yakın bir persona, mükemmele yakın bir yüz sunabilirler.
Gudrun ya da Sisifos
Zeus'un Sisifos'u bir kayayı sonsuza dek taşımakla lanetlemesi üzerine Sisifos üzerinden dönen bir absürdizm felsefesi vardır. Anıl 'ın sapıklık çabası ile Sisifos'un kayayı taşıma mecburiyeti her ne kadar benzer görünsede aslında felsefi bağlamda insanı farklı sorulara ve cevaplara
Yirmi üçlü yaşlarda ilk kez Oğuz ATAY ile tanıştım TUTUNAMAYANLAR vesilesi ile.Yazarın fikir zenginliğine hayran oldum TUTUNAMAYANLAR etkisi ile. Daha sonra ise tüm kitaplarını hevesle bitirdim.Şu an ise yaşım 30 ve TUTUNAMAYANLAR kitabını ikinci kez okuyup bitirme mutluluğunu yaşıyorum.
A.HAMDİ TANPINAR ve OĞUZ ATAY gönlümde yeri ayrı iki
“Persona’ Türkçede ‘maske’ anlamına gelir. Carl Gustav Jung tarafından ilk kez ortaya atılan ‘persona’ kavramı, insanın günlük yaşamındaki ihtiyaçlarını karşılayabilmek için üzerine giyindiği birbirinden farklı kimlikleri, imajları tanımlar.
İnsan üzerine giyindiği kimliklerin temsilcisine dönüşür hayatın içinde. Bulunduğu yere ve duruma göre taşıdığı unvanların karşılığı olarak bir karakter benimser. Ve bunu bir tiyatro sahnesinde sergiler gibi oynar. Bazen iyi oynar bazen kötü. Ama sonunda hep bir gösteri vardır. Ama hangisi gerçek sensin?..
Tasavvufta unvanlardan arınma, maskeyi çıkarma ve hiç olma hali, aslında kim olduğunu bilme ve gerçeğini koruma bilincine tekabül eder.
‘Herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol’, der Şems. Ama hiç olmak, maskeni/kimliğini terk edip kaçmak demek değildir. Üzerindeki hırkayı çıkarmaktan söz eder Şems. Çünkü eğer gerçekte kim olduğunu bilmezsen, hırkalar da üst üste binmeye başlar ve kimlikler üzerine kimlikler geçirmeye başlarsın. Böylece bir maskeyi indirdiğinde, altında başka bir maske çıkar...”
“Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Var olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma… Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… İntihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… İnsan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil...”
Persona, 1966
Tıpkı aktörün taktığı maske gibi persona da görüntüde bir yapmacıklığı işaret eder; yani kişinin maskesinin ardında yer alan asıl ayırt edici özelliklerinden farklı birtakım niteliklere sahip olduğunu varsayar.
Sayfa 2 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 2. Basım: Mart 2020Kitabı okudu