İnsanoğlu Platon'un mağarasına girmişti. Yunanlı filozof, zincirlendikleri mağaranın duvarlarında gerçeğin gölgelerini seyreden insanlar hayal etmişti. Platon'un mağarası artık gerçekti: sadece, adı televizyondu. Katot ekranlarımızda "Canada Dry" bir gerçeği seyredebiliyorduk: gerçeğe benziyordu, gerçeğin rengindeydi, ama gerçek değildi. Logos'un yerini, mağaramızın nemli duvarlarına yansıtılan logolar almıştı.