Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir? Dünyada ne hakkında emin olabiliriz? Kendimizi sağlıklı zannederiz,bir gün senelerden beri müthiş bir illete tutulduğumuzu öğreniriz. Mesuduz zannederiz,saadetimizin rüya olduğunu,aldandığımızı öğreniriz. Geleceğimizi güvende zannederiz,o anda mahvoluruz,harap oluruz.Dostlarımızı sadık zannederiz.Velhasıl hep zannederiz,sadece zannederiz. Zaten bütün insanların hayatı yalnızca zannetmek üzerine kurulmuş değil midir?"
Sayfa 50
Üç Rüya
"Nice kentler gördüm, alevlerin kurbanıydılar, Zamanlar, vahşet üzerine vahşet getiriyordu, Ve toprak olmuş nice ırklar, Hepsi de günün birinde unutuluyordu. Tanrılar gördüm, bir gecede yıkıldılar, En kutsal çalgılar bile paramparçaydı, Ve çürümelerden geriye kalanlar, Yeni bir hayatla güne başlıyorlardı. Yeni bir güne başlayıp, yeniden ölüyorlardı, Hep aynı tragedyaydı sahnelenen, Hem oynanan, hem de anlaşılandı, Ve deliliğin karanlığından farksız acıları, Güzelliğin kadife görkemini Gülümseyen bir diken tarlası gibi sarmaktaydı." Georg Trakl
Kavram Yayınları:73, Kavram Yeryüzü Şairleri 16, Birinci Basım: Ekim 1995
Reklam
Bir hatanın bedelini kaç kez öderiz? Yanıt binlerce kezdir. Insan, dünyada aynı hatanın bedelini binlerce kez ödeyen tek hayvandır. Diğer hayvanlar her yanlışlarının cezasını bir kez çeker. Ama biz? Bizim çok güçlü belleğimiz var bir hata yaparız, ama kendimizi yargılarız, kendimizi suçlu buluruz, kendimize ceza veririz. Eğer Adalet varsa bu
o tozlu geçmişi göğsünün tam üzerine ağır bir külçe gibi bırakıp gittiğim o rüya için üzgünüm.
Sayfa 162Kitabı okudu
İngiltere'de bir ara başbakanlık da olmak üzere çok farklı kademelerde görev yapmış ünlü devlet adamı Arthur James Balfour (1848-1930) ilerlemek isteyen genç birinin "Diplomasi nedir?" sorusu üzerine şu hikâyeyi anlatır: "Bir zamanlar tüm doğuya hâkim olan bir padişah varmış. Bu padişah bir gece uykusunda bütün dişlerini teker teker kaybettiğini görerek büyük bir korkuyla uyanmış ve gördüğü rüyayı hemen bir tabirci çağırarak anlatmış. Tabirci rüyayı şöyle yorumlamış: 'Bu dişler senin çocuklarındır' demiş, 'Birer birer hepsi ölecek, sen de onların ölümlerini göreceksin'. Hiddetlenen padişah hoşuna gitmediği bu yorum üzerine adamın kellesini vurdurmuş ve yeni bir tabirci çağrılmasını emretmiş. Gelen kişi ise rüyayı şöyle yorumlamış: 'Ülkemizin geleceği için güzel bir rüya bu padişahım. Dişleriniz çocuklarınızdır, siz de Allah'ın sevgili bir kulu olarak o kadar uzun bir ömür yaşayacaksınız ki ülkemizin aydınlığı için bütün çocuklarınızdan fazla yaşayacaksınız.' Padişah bu yorumdan memnun olarak ona bir kese altın vermiş." Ünlü İngiliz devlet adamı Arthur James Balfour gence dönerek "İşte diplomasi budur!" demiş.
Elma YayıneviKitabı okudu
Nur risaleleri'nin kaynağı
Nurşin'de bir müddet kaldıktan sonra Hizan'a döndü. Sonra medrese hayatını terkederek pederinin yanına geldi ve bahara kadar evde kaldı. O sırada şöyle bir rüya görür: Kıyamet kopmuş, kâinat yeniden dirilmiş. Molla Said, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı nasıl ziyaret edebileceğini düşünür. Nihayet sırat köprü sünün başına gidip durmak
Sayfa 31 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Reklam
"Ben kendimden yana değilsem kim benden yana?" diyen Hillel'in üzerinden yüzyıllar döndü. Bize de her şeyin söylenip yapıldığı geçmi­şin üzerine her şeyi biliyor gibi yapmak düştü. Bir soru kaç kez sorulursa duyulur, kırk söylenişte deli olan insan bin soruda ne olur? İnsan işte, ağacın altında dünya gölgeliktir diyerek zamanda uyuyor. Deniyor ki boruyla uyanacak, uyan­sa peki sana anca rüyasını anlatacak ve kısa, kısacık bir rü­ya anlatacak. Onlar bak neler diyorlar, neler bekliyorlar sen hiçbirini görmedin, bilmedin. Onlar başka arayacak sen ayrı söyleyeceksin. İşte öbür dünyaya uyandın, hayırdır inşallah.
Kendinide bir şey zannedenlere kısa bir not
Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir? Dünyada ne hakkında emin olabiliriz? Kendimizi sağlıklı zannederiz, bir gün, senelerden beri müthiş bir illete tutulduğumuzu öğreniriz. Mesuduz zannederiz, saadetimizin rüya olduğunu, aldandığımızı öğreniriz. Geleceğimizi güvende zannederiz, o anda mahvoluruz, harap oluruz... Dostlarımızı sadık zannederiz.. Velhasıl hep zannederiz,sadece zannederiz. Zaten bütün insanların hayatı yalnızca zannetmek üzerine kurulmuş değil midir? İnsanların asırlarca devam eden zanlarla neler çektiğini tarih bize ispat etmez mi?
Buhari
Peygamber efendimiz salât-selâm üzerine olsun- şöyle buyurmuştur: " Aranızdan biri korkulu bir rüya görürse üç kere sol yanına tükürsün ve yine üç kere o rüyanın şerrinden Allah'a sığınsın. Böyle yapınca gördüğü rüya kendisine zarar vermez."
Büyük özlem üzerine
Ey ruhum, tüm bilgeliği ve bilgeliğin tüm taze ve en eski sert şaraplarını verdim toprağın içsin diye. Ey ruhum, her güneşi, her geceyi ve her susuşu ve her özlemi döktüm üzerine: – bir asma gibi büyüdün sen de. Ey ruhum, aşırı zengin ve yüklü duruyorsun şimdi, dolgun memeleri ve sık, boz altın üzüm salkımlarıyla yüklü bir asma: – – mutluluğunla
Sayfa 226 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, IX. Basım, Mayıs 2016Kitabı okuyor
Reklam
1165. Ömer İbnü’l-Hattâb’ın torunu Sâlim’in, babası Abdullah İbni Ömer’den rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu. Sâlim diyor ki: O günden sonra Abdullah geceleri pek az uyurdu. Buhârî, Teheccüd 2, 21, Fezâilü’s-sahâbe. 19, Ta'bîr 25, 36; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 139, 140. Açıklamalar Peygamber Efendimiz’in, kayınbiraderi Abdullah’a yaptığı yukarıdaki iltifatın hoş bir sebebi vardır. Abdullah İbni Ömer diyor ki: Ashâb-ı kirâmdan biri bir rüya gördüğü zaman, bunu gelip Resûl-i Ekrem’e anlatırdı. Ben de buna imrenir ve içimden, keşke bir rüya görsem de Resûlullah’a arzetsem, derdim. O sıralar henüz çok gençtim. Âdet olduğu üzere ben de mescidde uyurdum. Nihayet bir gün isteğime kavuştum. Rüyamda iki melek beni yakaladılar ve tuttukları gibi cehenneme götürdüler. Cehennem, kuyu duvarı gibi taşla örülmüştü. İki de direği vardı. Orada Kureyş kabilesinden tanıdıklarım bulunuyordu. Gördüklerimden korktum ve “Cehennemden Allah’a sığınırım” demeye başladım. Bu sırada başka bir melek geldi ve bana “Korkma!” dedi. Bu rüyamı ablam Hafsa’ya anlattım. O da Resûlullah’a arzetti. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü, “Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu. O günden sonra, pek az bir kısmı dışında geceleri uyumayıp ibadet ettim.
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
Fir'avun, gördüğü bir rüya üzerine İsrail oğullarından doğan erkek çocukları öldürtüyordu. Çünkü kendisine Mısır'ın bu doğan çocuklardan birinin elinde mahvolacağını söylemişlerdi. Fir'avun ebelere şiddetli emirler vererek doğan çocukları getirtiyor ve kestiriyordu. Gebe kadınlar ne yapacaklarını, yavrularını nasıl saklıyacaklarını şaşırmışlardı "Fir'avuna sen nesli kurutacaksın" dediler O da: Bir sene doğan çocukları öldürttü. Ertesi sene bir müddet böyle geçti. Musa Peygamber bu öldürme senesinde dünyaya gelmişti. Annesi ne yapacağını bilmiyordu. Cenab-ı Hak tarafından vahy ile onu bir sandık içinde sarıp sarmalayıp Nile bırakması ve korkmaması bildirildi. Anne, yavrusunun ne olduğunu bilemediğinden üzüntü içinde idi. Halbuki Nil, çocuğu doğru yeşillikler içinde bulunan Fir'avunun köşküne götürmüştü. Sahilde yıkanan cariyeler sandığı görünce alıp Fir'avunun karısı Asiye'ye götürdüler. O da çocuğu görünce yüreği şefkatle çarptı. ve onu büyütmeyi üzerine aldı. Firavun çocuğu görünce "Belki başıma belâ olacak çocuk budur" diye onu kestirmek istedi ise de Asiye korudu. Çocuk hiç bir sütananın memesini kabul etmiyordu. Bu sırada meraktan çatlayan annesi, Musa'nın kız kardeşini saraya yollar. Kız saraydakilere: «Ben size bir süt anası sağlık verirsem onu korumayı üzerinize alırmısınız?» der. Onlar bu teklifi memnuniyetle kabul ederler: Gelip, olanı biteni annesine söyler» Mûsa'nın annesi saraya gidipte çocuğunu görünce sevginin şiddetinden ve işin dehşetinden az kalsın: «Bu benim oğlumdur!» diyecek olur. Fakat Allah korur da, demez.
Sayfa 419 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Derler ki kadınlar üzerine titrediklerinin başına gelecek tehlikelerin rüyasını görürmüş ve erkekler de kendi başlarındaki tehlikelerin. Oysa ben hiç rüya görmüyorum.
Sayfa 44 - İthaki Modern, 4. BaskıKitabı okudu
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.