Başka yerlerde, ne yazık ki, bunun yanından bile geçilmiyor. Arap-İslam âlemi bir daha çıkamamazcasına tarihsel bir "kuyu"ya gömüldükçe gömülüyor; bütün dünyaya karşı, Batıklara, Ruslara, Çinlilere, Hintlere, Yahudilere vb.ayrıca her şeyden önce kendisine karşı öfke duyuyor. Afrika ülkeleri, ender istisnalar dışında, iç savaşlarla, salgın hastalıklarla, iğrenç kaçakçılıklarla, iyice yaygınlaşan rüşvetle, kurumların yozlaşmasıyla, toplumsal dokunun parçalanmasıyla, yüksek işsizlik oranlarıyla, umutsuzlukla boğuşmak durumunda. Rusya yetmiş yıllık komünizmden ve sonrasındaki kargaşa halinden kurtulmakta zorlanıyor; liderler yeniden eski güçlerine kavuşmanın hayalini kurarken, halk hâlâ korkuyor. ABD'ye gelince, en önemli küresel rakibini alt ettikten sonra, kendisini tüketen ve yolunu şaşırtan devasa bir girişime sürüklendi: Tek başına, neredeyse tek başına, boyun eğmez bir dünyaya boyun eğdirmeye çalışıyor.
?öz alıcı bir tırmanış yaşayan Çin'in bile endişelenmek için nedenleri var; çünkü bu yüzyılın başında, izleyeceği yol belli gibi görünse de -toplumsal ve ulusal bütünlüğünü korumaya özen göstererek ekonomik gelişimini aralıksız sürdürmek-, gelecekte kendisine düşecek büyük siyasal ve askeri güç rolü ciddi belirsizliklerle dolu, hem kendisi hem komşuları hem de dünyanın geri kalanı için. Asya devi elinde hâlâ az çok güvenilir bir pusula tutuyor, ama büyük bir hızla, elindeki aletin artık işe yaramayacağı bir bölgeye yaklaşıyor.