Söylesene: Hiç intihar etmeyi düşündün mü? Hiç mi? O halde okumaya yeltenme! Peki neden? Bir travma mı yaşadın? Bıçağı bileklerine geçirmeden veya soğukkanlı bir şekilde şah damarını kesmeden önce soğuğu hissettin mi? Ürpertiyi ensende alabildin mi? Yoksa bütün bunlara rağmen hayati zevkler, şaşalı geçici hevesler ve korku seni alıkoyup vaz mı
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar
Modern toplumun görünmeyen nahoş yüzünü ortaya koymada başarılı olan Emile Zola, beş kısa öyküden oluşan Nasıl Ölünür'de; bir aristokrat olan Kont Vertueil'in, burjuva sınıfından Bayan Guérard'ın, eşiyle esnaflık yapan Adélé'in, işçi sınıfından Morisseaular'ın oğlu Charlot'un ve köylü Jean-Louis'in ölüm sürecini nasıl yaşadıklarını okuyucularına
Sen içmiyorsan içenleri kınama bari,
Bırak aldatmacayı, iki yüzlülükleri.
Şarap içmem diye övünüyorsun ama
Yediğin haltların yanında şarap nedir ki?
Ömer HAYYAM
Dün gece, ta ki Dostoyevski’yi meze edinceye kadar, her cuma gecesi gibiydi bizim için; sıradan. Dört er kişiydik, son zamanlarda keşfedip artık yeni saplantımız olan bir Azeri restoranında. Şarabımız da yeni takıntımızdı G.Afrika'dan. Yeni bir şeyleri olmalı insanın, yenilemeli hayatını. Yine, ama yeni diyebilmeli şarap da olsa. Gerçi
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim Senden kopardım çiçeklerin en solmazını Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin bahçemde bahar
Ve soframda en eski şarap
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum..
Kürk Mantolu Madonna kitabı, en çok okunan, en çok satılan kitaplardan… günümüzde 1000 adet basılan üç-beş bin satılan kitaplara baktığınız zaman yıllar geçtikçe şarap gibi yıllanan tadı artan bir eser. Ve tüm zamanların en hüzünlü aşk öyküsülerinden biri olmakla kalmaz, aynı zamanda, edebiyatımızın en başarılı psikolojik anlatılarından da birisidir. Yenilmiş, yenilgiyi kabul etmiş ,silik,
Tutunamayanlar , içine kapanmış bir insan kişiliği üzerine yapılmış irdelemeler, o kişiliğin ardındaki çok zengin bir duygu ve düşünce dünyasının tasviri, kullandığı
dilin sadeliği , fenomen hale getirdi. Uzun hikaye türünde yazılan eser bizlere ,Başlarken Raif’in gençliğini ve duygularını yabancı bir ülkeye gelmenin çekingenliği,onun aşkı bulması… , daha sonra ise bir insan nasıl çökeri, nasıl hiçliğe düştüğünü, çevresine nasıl yabancılaştığını okuyacaksınız. Onun yerine siz keşke şöyle olsaydı da böyle gelişseydi diyeceksiniz. Keşkeleriniz hiç bitmeyecek.
Bana Yunan trajedilerini hissettirmişti okurken. ( Gerçi biz bunu Yunan dostlarımıza nasıl kaptırdık.)Önce bir hazırlık dönemi, ardından gelen mutluluk ve onu takip eden yıkım. Size geçmiş aşklarınızı mı hatırlattı yoksa!
Kitabı okumayanlar kesinlikle okumalı. Bu eser haricinde
Sabahattin Ali tüm eserleri okunmalı. Geçmişteki siyasi görüşleri ile değil kitapları ile artık damga vuruyor.
Sabahattin Ali sevenlere, farklı bir dille ve anlatım ile okumak isteyenlere,
Bir tecavüz sahnesi düşün. Bizzat senin başından geçiyor. Ama kadın değil, erkeksin! Herhangi bir kuytuda senden daha güçlü bir erkeğin ani ve habersiz saldırısına uğruyorsun. Belki şarap, belki soğan kokan ağzını zor kullanarak ağzına yapıştırıyor. Hırıltılar arasında salyalarını dudaklarına bulaştırıyor.
Uzaklaşmaya çalıştıkça kendine çekiyor