Zulüm gören bir toplumun yanında olmak istemek, onlar için bir şeyler yapmaya çalışmak için bir dine veya ırka gerek var mı?
Uzun zamandır aklımın almadığı şey bu . Ben Filistin 'deki insanlara ırklarından , dinlerinden dolayı değil, insan oldukları için ve insan olduğum için üzülüyorum ve yardım etmeye çalışıyorum. Zulüm gören bir toplumun yanında din veya ırk için duruluyor ise insanlıktan söz edemeyiz maalesef. Vicdanımızın kapılarını açmak için bir dine veya ırka gerek yok. Dillere pelesenk olmuş bir laf "din kardeşlerimiz" ya din kardeşiniz olsa ne olur ,olmasa ne olur? Yine çocuklar parçalanıyor yine insanlar açlıktan ölüyor. Bu yaşananları Yahudiler (sivil) de yaşasalardı tepki göstermeyecek miydik? Devletlerin yürütemediği diplomasinin sonuçlarını maalesef ki siviller çekiyor. Savaş, ordular arasında olur , iki tarafında karşılık vere bileceği şekilde olur. Evlerin bombalandığı , çocukların parçalandığı, insanların açlıktan öldüğü şey savaş değil insanlık suçudur. Bir insanlık suçuna ses çıkarmak için de dine ihtiyaç yoktur. Konu Filistin, İsrail değil, suçsuz, günahsız İNSANLAR.
İnsanlar sahte , ezik, hokkabaz , iftiracı , yalancı , düzenbaz olmuş sizinle aynı dünyada yaşamak zorundayım malesef bu kadar içi çürük midesiz mahlukat içinde yaşam savaşı veriyoruz . Önceden teknoloji yoktu metaryalist yöntim[fikir] diyip tanımlanıyordu simdi bir kalıbada koyulmuyor bence bir dünya savaşına gebe mi oldu insanlık onu mu istiyor. Bu savaş çıkarsa insanlık ağır bir imtihandan geçecek kim bilir bu kadar şükürsüzlük belkide kendi kıymetini hazırlar yakındır. ! ALLAH Cellahcelalü herşeyi bilendir amenna saddakna. Rabbim rahmetii ile muamele eylesin 🤲
TÜRKLERLE OMUZ OMUZA:HANS GUHR
1914-1918 yılları arasındaki büyük savaş, aslında Osmanlı devletinin paylaşımı savaşıydı. Osmanlı yöneticilerinin yani İttihatçıların çok fazla seçenekleri yoktu. Tek seçenek Almanya ile birlik olmaktı. Çünkü İngiltere Osmanlı'nın yaptığı ittifak önerisini kabul etmemişti. Almanya, son anda 400 kadar krallık,
Türk Mektupları – Ghiselin de Busbecq
Bu kitabı farklı kaynaklardan duyar ve merak ederdim. Bir Avrupalının gözünde Osmanlı 1500’lü yıllarda nasıl görünüyordu sorusunun yanıtlarını içeriyor. Bir elçi olarak İstanbul’a gelen yazar uzunca bir süre boyunca İstanbul’da kalıyor.
İlk önce şunu belirtmek gerekir ki hiçbir Avrupalı Osmanlılara,
“ bu dünyada ödül beklemenin imkansız olduğunu, bu dünyada onurun da adaletin de olmadığını hiç unutmayacağım. Bu dünyada düzenbaz ve zalim olmak gerek…”
Yine de bana karşı çıkabilir ve şunu sorabilirsiniz: İyi de, bu işin çok fazla çaba gerektirdiğine, hatta kişinin teyzelerini öldürmesine bile neden olabileceğine, öğle yemeklerine kesinlikle geç kalmasına neden olduğuna ve bazı çok değerli öğretim üyeleriyle boğaz boğaza getirebileceğine inanmanıza rağmen, neden kadınların kitap yazmasına bu kadar önem veriyorsunuz? Size şunu itiraf etmeliyim ki, beni kısmen bencilce olan birtakım duygular motive ediyor. Eğitimsiz İngiliz kadınlarının pek çoğu gibi ben de okumayı seviyorum. Öyle ki, birkaçını birlikte okumaktan da çok hoşlanıyorum ama son zamanlarda okuma alışkanlığım bir miktar tekdüzeleşti. Tarihle ilgili olanlarda çok fazla savaş var; biyografilerin neredeyse tümü büyük adamlar hakkında; şiir deseniz, gittikçe kısırlaşma eğiliminde ve kurmaca edebiyat ise — ama size modern kurmaca edebiyat eleştirmeni olarak da beceriksiz olduğumu sergilemiş bulunmaktayım — o yüzden, o konuda başka bir şey söyleyecek değilim. O nedenle sizlerden, konu ne kadar önemsiz ya da kapsamlı gibi görünse de asla duraksamamanızı ve olabilecek her türden kitap yazmanızı isteyeceğim.
Olacakları önceden bilmek ruhlar veya hayaletlerden bilgi almayla, geçmişte yaşanmış benzer olaylarla karşılaştırmayla veya astrolojik tahminlerle mümkün değildir, bu bilgi ancak insanlardan alınabilir, bu insanlar da düşmanın durumunu bilenlerdir.
Sayfa 41 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bu nedenle askerlikte kural on katıysan kuşat, beş katıysan saldır, bir katıysan dağıt, denksen hakkından gelebil, azsan çekilebil, zayıfsan kapışmaktan kaçındır.
Bu nedenle askerlikten anlayan biri düşman askerine savaşmadan baş eğdirir, düşman kentini saldırmadan ele geçirir, düşman devletini oyalamadan devirir.
Savaşta zaman kaybetmek bir ülkeye yararı olacak iş değildir. Bu nedenle savaşın getireceği zararı bilmeyen kişiler, savaşın getireceği yararı da bilemezler.
Nabokov'un alternatif bir kurmaca otobiyografi şeklinde yazdığı bu romanda ana karakter Vadim Vadimovich isimli Rus göçmeni bir yazar. Edebiyatı, evlilikleri, göçmenlik, savaş, kelebekler ve sair meseleleriyle yaşamını anlatıyor bize. Vladimir abimizle benzer hikâyesi olsa da keskin ayrımları da var. Mesela Vadim defalarca evlenmiş, Vladimiz Nabokov ise sadece Vera hanımla evlendi. Bunun gibi.
Arleken kelimesi de Harlequin'in Türkçeleştirilmiş hali ve İtalyan komedyasında umursamaz, zeki, cinselliğe düşkün, başı komik belalara bulaşan uşak karakterine verilen isim.
Hasılı, eserlerine çok fazla gönderme olduğu için Nabokov'a hakimiyet isteyen, ama ilk kez Nabokov okuyacaklara da zevk alacakları bir okuma vaadediyor roman.
Travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlar sadece savaş meydanlarındaki askerler değildir. Görünüşte normal olan bir dünyevi varoluşun kaçınılmaz bir sonucudur bu.