Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Savaş kurdu bir kayanın üstüne çıktı. Ulumaya başla­dı. Gözlerindeki ateş geceyi aydınlatıyordu. Önce savaş rüzgarı eser, sonra ölüm rüzgarı, geride sadece gözyaşı ka­lır... "
Sayfa 35 - Rus Halk ŞarkısıKitabı okuyor
İnsanoğlu güzelliğe böylesine hayran kalabiliyorsa, bu savaş ne, bu biribirlerini yeme, aşağılama, bu akan suya, uçan kuşa, yaprağın üstüne konmuş kelebeğe düşmanlık niye?
Reklam
'Sonra kendim Angürya yoluyla Kayser üstüne leşkerle yürüdüm. Kayser Bayezid ise atlı ve yaya olarak dört yüz bin askerle beni karşılamıştı. Savaş başlayınca Rum askerini yendim. Askerlerim Kayser'i esir alıp önüme getirdiler. Yedi yıllık seferden sonra zafer ve galibiyetle Semerkand'a geri döndüm.'
Rus Halk Şarkısı
"Savaş kurdu bir kayanın üstüne çıktı. Ulumaya başladı. Gözlerindeki ateş geceyi aydınlatıyordu. Önce savaş rüzgarı eser, sonra ölüm rüzgarı, geride sadece gözyaşı kalır."
536 syf.
·
Puan vermedi
Britanya tarihinin o muhteşem atmosferinde olduğunuzu hissettiğiniz ve karakterlerinin güçlü donanımlarıyla bezenmiş bir eser sunuyor yazar. 19 Ağustos 1642... Geçmiş dönem kitaplarındaki o dekoru seviyorum. O nedenle bu tarih, kitaba başlamam için önemli bir motivasyon oldu benim için. İdamların neredeyse sıradan bir eylem olduğu dönemler.
Swift ve Harrier
Swift ve HarrierMinette Walters · Alfa Yayınları · 05 okunma
"Bu dünya o kadar çok sırlarla dolu ki, biz neyiz, biz kendimizin ne olduğunu bile bilemiyoruz. Bugün varız, o da varsak, yarın yokuz, o da yoksak. Bir de üstüne üstelik savaş çıkarıp birbirimizi öldürüyoruz, sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi. Oysa bir ömür nedir, ne kadardır, onu bile bilemiyoruz. Bir ömür, bir göz açıp yummak kadar değil mi?"
Sayfa 409 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Edebî arzuları bir çeşit politika, daha nihai bir şekilde, askerî bir taktikti; pek az ayrıcalıklı kişinin geçmeyi başardığı aşılmaz bir engel olan anonimlik duvarlarını yıkmaya kararlıydılar. Harf haritasında parıldayan yıldızlar vardı, bir gece içinde yayınevlerinin korumasındaki rezil kitapları paraya dönüştüren, pazarlama taktikleriyle piyasaya sunulan, edebiyat ödülleri kazanan, romanları kepaze filmlere dönüşen ve kitapçıların vitrinlerini süsleyen, sergilendikçe para üstüne para kazandıran eserlere ışık tutan yıldızlar. Ve tüm bunlar bir yazarın aşması gereken rengârenk bir savaş alanı gibi beliriveriyordu bar masalarında, üstelik yazı ma- cerasında da değil; gerçi orada başlayanlar da oluyordu bu savaşa ama pek azı tamamlayabiliyordu. Editörler iyi kitapların yokluğundan, yazarlar büyük yayınevlerinin yayımladığı “bok”lardan şikâyet ediyordu; öfkeli iddiaları, başarısızlıklarını haklı kılan mazeretleri, çaresizce hırsları vardı her birinin
Sayfa 28 - Jaguar Kitap
50 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Dikkat Spoiler içerir
Bu eser de Stefan Zweig'ın diğer yapıtları gibi sayfa sayısı az , okuma süresi kısa ama etkisi ve mesajı büyük. Eser üç farklı bağımsız hikâyeden oluşuyor. " Lyon'da Düğün " hikayesinde ömrü, aşkı ve aşk uğruna yapılan fedakarlıkları okuyoruz . Hayatını nişanlısının hayatına denk tutan , onun uğruna canını feda eden bir genç kız yaratılmış. Hikâyenin alt metnindeki " ömür ve ölümün karşısındaki etkilerimiz, gücümüz " bir tokat gibi insanın yüzüne çarpıyor. " İki Yalnız İnsan " bölümünde Çirkin Jula raylarda intihar etmek üzere otururken onunla empati yapabilecek, zira onun çektiklerinin benzerini aksak ayağı ile çeken fabrika işçisi onu hem rahatlatmış hem de kendine bile itiraf edemediklerini, benzer sıkıntıları yaşayan kader ortağına itiraf etmiştir. Hikâyenin son kısmı olan " Wondrak " da ise tanrının elinden " kusurlu " olarak çıkmış ve hayatı " kusursuz " görünen insanlar tarafından zehir edilmiştir. Hikâyede görünen kısım dışında Stefan Zweig'ın savaş karşıtı düşünceleri de yansıtılmış, savaşın götürüleri birçok kitabında olduğu gibi üstüne basıla basıla anlatılmıştır. Diğer kitaplarının aksine o denli bir etkisi olmamasına rağmen hem kitabı okurken hem de kapatıp düşününce etkisi hayli belli oluyor. Hayatlarının ardındaki hikayeleri bilmeden yapılan yorumların kişinin üzerindeki etkisi de düşündürdüğünden hayat dersi niteliğinde. Velhasıl kelâm kesinlike okunmaya değer bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Lyon'da Düğün
Lyon'da Düğün
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Lyon'da Düğün
Lyon'da DüğünStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202130,9bin okunma
Kraliçesi olmayan bir kovanda hayat artık bitmiştir ama üstünkörü bakıldığında o da diğer kovanlar gibi canlı görünür. Arılar, öyle güneşinin sıcak ışığı altında, kraliçesi olmayan kovanın etrafında, diğer canlı kovanların etrafında döndükleri gibi güle oynaya dönerler; bal kokusu yine uzaklara kadar yayılır, arılar yine içeri, dışarı uçarlar.
Sayfa 394Kitabı okudu
74 syf.
9/10 puan verdi
“…çünkü yaşamın zirvesi de dibi de aynı biçimdedir.”
Zweig’ın beş öyküden oluşan bu romanında özellikle iki öyküsü beni etkiledi ve düşünmeye sevk etti. Spoiler içerir (!) Bunlardan biri Fransa’nın mahallelerinden birinde gezinirken tanımadığı insanların hayatlarına dahil olan gezginin hikayesiydi. Karısına acı çektiren biri, bunu sevdiğinden yaptığını iddia ediyor ve kendini terk eden karısını buna ikna etmeye, geri döndürmeye çalışıyor. Ne kadar anlamaya çalışsam da anlayamadım. Ancak kendine güveni olmayan, kompleksli insanların yapabileceği bir davranış bu. Benim sevgi anlayışıma ters bir durum. Sonu beklendikti, o tip bir erkekten başka türlüsü de beklenemezdi zaten… Diğer hikaye ise köyünden gelmiş yabani bir hizmetçinin adeta bir köleye dönüşmesi, hatta efendisini ilahlaştırması anlatılıyor. Açıkçası bu hikaye hem sürükleyici hem korkutucuydu. Hayatta hiçbir zevki tatmamış, adeta amaçsız bir hayvan, bir ot gibi yaşamış birinin karşılaştığı en ufak ilginin, en önemsiz heyecanın çığ gibi büyüdüğünü görüyoruz. Okurken hizmetçi kadını bir vahşi hayvana benzettim. Ne yapacağı belli olmayan, yemek verdiğin için uysallaşabilen ya da aniden üstüne atlamaya hazır bir hayvan. Her insanı hayatta kalmaya çalışmaktan başka hayata bağlayan bir şeyler olmalı, bu hikayenin bana kattığı bu oldu. Diğer hikayeler de sürükleyiciydi. Fransız albayın trajik sonu, Rus savaş esiri ve öğretmen otoritesine isyan eden genç… Beğendim, tavsiye ederim.
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202167,3bin okunma
Reklam
"İnsanoğlu güzelliğe böylesine hayran kalabiliyorlar, bu savaş ne,bu birbirlerini yeme, aşağılama, bu akan suya,uçan kuşa, yaprağın üstüne konmuş kelebeğe düşmanlık niye?"
Sayfa 107Kitabı okudu
Şanlı Esir
... O sırada daha yüksek rütbeli bir Rus generali kulübeye girdi. Bu, Korgeneral Ganetski idi. Strukof'un alamadığı kılıcı o aldı. Osman Paşa'yı da tevkife hazırlanmışken, kapı birden açıldı. Rus orduları başkomutanı Grandük Nikola eşikte göründü. Sert bir asker selamıyla koca gaziyi selamladı. "Saygılarımı arza geldim, müşir hazretleri. Rus orduları ve Rus Çarı adına kahraman düşmanımızı selamlamaktan şeref duyarım!" Kılıcı Korgeneral Ganetski'nin elinden alıp tuttu. Saygıyla Gazi Osman Paşa'ya uzattı: "Dün nasıl şerefle taşıdıysanız bu kılıcı, bundan sonra da taşımaya layıksınız. Sizin Plevne'de yaptığınızı cihan birleşse yapamazdı. Siz bize değil, açlığa ve yokluğa teslim oldunuz..." Osman Paşa, Rus generaliyle savaş üstüne bir süre Fransızca sohbet etti. Kılıcı beline bağlanmıştı. "Esir" muamelesi görmeyeceği ve "misafir" kabul edileceği kendisine bildirilmişti.
Sayfa 480 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
FİLİSTİN ÜSTÜNE Bir ülke ki, Gazze şehri cayır cayır yanıyor!Bombalanan her bir haneden insan eti kokuları yayılıyor.Duvarlar yıkılıyor, insanlar öldürülüyor, Gökyüzünün aydınlığı zapt ediliyor Gece gündüze hep karanlık rengini veriyor. Çocuklar çocuklar daha el kadar çocuklar, Daha ayakları üstüne duramadan Savaşın çocukları alnından
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Karanlık ve ölçülerin üzerinde sorumluluk gerektiren bir davanın ortasında neşesini korumak, hiç de azımsanmaya cak bir meziyettir: üstelik, neşeden daha gerekli ne vardır? Delice neşeden payını almamış hiçbir şey başarıya ulaşmaz. Ancak güç fazlasıdır gücün kanıtı. — T ü m d e ğ e r l e r in b i r y e n i d e n d e ğ e r l e n d i r i l i ş i , bu soru işareti öyle kara öyle devasadır ki, gölge salar, onu koyanın üstüne — böyle bir görev yazgısı zorlar her an, güneşe koş maya, çok ağırlaşmış bir ciddiyeti üstünden silkip atmaya. Her yol mubahtır bunun için, her “ vaka” bir mutluluk vaka sıdır. Özellikle de savaş. Savaş her zaman büyük akıllılığıydı çok manevileşmiş, çok derinleşmiş tinlerin; yaralanmada bile iyileştirici bir güç vardır hâlâ. Kaynağını, bilginlerin merakın dan sakladığım bir söz, çoktandır sloganım olmuştu: Increscunt animi, virescit volnere virtus.* *Increscunt animi, virescit volnere virtus (Lat.): Tek bir yara, maneviyatı derinleştirip erdemleri geliştirin Furius Antias, Aulus Gellius, 18,11,4. (ç.n.)
Sayfa 1
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.