....ikisinin de konuşmadan du vara baktığı on dakikanın sonunda Hamit Abi cebinden bir mektup çıkartıp uzattı Meral Abla’ya... “Aklımda” dedi Me ral Abla mektubu alırken.
O sessizliğin, hüznün, inadın, özlemin, kızgınlığın, kırgın lığın, bir sürü tuhaf duygunun içinde tek tek okudu bütün kelimeleri...
Benim kadınım, güzelim, gözbebeğim, rüzgârım, ciğerpa rem, baktığım, gördüğüm, sesinde bakışında eridiğim, gözle rimin, beynimin, kulaklarımın gıdası, dudaklarımın mührü, gönlümün yâri, aklım, fikrim, tek bildiğim, ruhum, kalbim, abım, eyvahim, canımdan öte canım, nazlım, m'yazhm, sinesi baharım, sesim, soluğum, nefesim, avazım, sevincim, zarafe tim, letafetim, afetim, özüm, pirim, parem, güneşim, mahım, hayatım, hayalim, göz nurum, öz ruhum, kıblem, duam, niye tim, dergâhım, yörüngesinde sema eylediğim, hüznü hazanın bereketi, gülüşü şahabımın seheri olan, dilinden hayat fışkı ran sevgilim, kalbiyle konuşanım, elimden tutanım, neşem, gülüşüm, yandığım, yangınım, SU bakışlım, yüreği nakışlım, can yoldaşım, karım;
Dön geri.
Meral Abla’nın ikinci satırda yüreğinin telleri titredi, üçüncü satırda gönlünün yaylan gevşedi, dördüncü satırda gözleri doldu, beşte omuzlan düştü, altıda gözyaşlan süzül dü... “Dön geri”de Hamit’in omzuna kapanıverdi. Bir mendil çıkartıp uzattı Hamit Abi, “Al canım’’ dedi. Meral Abla men dille gözyaşlarını silerken kulağına fısıldadı Hamit Abi, di lindeki en puşt ifadeyle bu kez: “Meralim— Ladessss.