Gidin bir çölden 100 tane kırmızı ateş karıncası yakalayın. Daha sonra bir başka topraktan 100 tane bildiğimiz siyah karıncayı alın ve bunların hepsini bir kavanozun içine koyun.
"İlk başta hiç bir şey olmayacaktır"
Daha sonra kavanozu elinize alın, oldukça şiddetli bir şekilde sallayın ve tekrar yerine koyun. Kavanozun içine Bir anda karıncaların birbirlerini öldürmek için savaştığı
" Bir kaos ortamı göreceksiniz"
Kırmızı karınıncalar bunu yapan düşmanın siyah karıncalr olduğunu düşünürken siyah karıncalar bu kaosun nedeni olarak kırmızı karıncaları görmektedir. Oysa çok iyi bildiğiniz üzere kaosun
" Asıl nedeni sizin elinizdedir"
O nedenle günümüze gelerek sosyal medya aracılığıyla gerekse de başka ortamlarda normalde hiç tanımadığınız insanlarla tanışacak ya da kavga edecek bir duruma geldiğinizde kendinize hep şu soruyu sorun lütfen;
" Kavanozu sallayan kim ""
Bendeki sorun ne acaba?İnsanlarla iletişim kurmanın sırrı ne? Benden uzakta olan veya somut olan şeyler beni nasıl bu derece etkileyebiliyor?Nasıl olup da bir sözden,bir jestten asla bitmeyecek bir çemberin içinde dönüp dururken buluyorum kendimi?
“The biggest problem in our society today is that we've slowly replaced what actually works, with what sounds good.”
¢---⋆
"Bugün toplumumuzdaki en büyük sorun, gerçekten işe yarayan şeyleri yavaş yavaş kulağa hoş gelen şeylerle değiştirmemizdir."
Kitap üzerinden Ülkenin en büyük "sorununa" değineceğim; türk-kürt çatışması. Bazıları kitabın ezen-ezilen ilişkisini anlattığını söyleseler haklıdırlar ama göreceğiniz üzere anlatılan tamamen türkler ve kürtler arasındaki çatışmadır.
Kimisi için acı gelecek bir gerçekle başlayayım, Türkiyede türklük ideolojidir, etnik değil. Türkiyede
Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
Tüyler ürpertici hikayeler... Ama yanlış oldu bu ifade, bunlar hikaye değil; dünyanın her tarafında yaşanan tarif edilemez yaşamlar. Ama burası Türkiye, müslüman ülke(!) burada böyle şeyler olmaz.
Türkiye'nin ensest ilişki başta olmak üzere çocuklara yönelik cinsel taciz, cinsel istismar ve cinsel/psikolojik şiddeti konu alan bu kitabı herkes
Erkeklerle kadınların apayrı lisanlar konuştuğunun altını çizen Deborah Tannen'ın araştırmaları, cinsiyetlerin konuşurken farklı hedefleri olduğunu gösteriyor. Erkekler birbirleriyle rekabet etmek ve sorun çözmek için sohbet ederken kadınlar duygularını paylaşıp birbirleriyle bağ kurmaya çalışıyorlar. Bu da erkeklerin sosyal ilişkilerinde zıtlaşmaktan ve kendilerini ifade etmekten çekinmemeleri anlamına geliyor; kadınlar ise gün içinde deyim yerindeyse karnından konuşup açık çatışmadan kaçınıyor. Kadınların sürekli erkeklerin kendilerini dinlemediğinden, erkeklerin de kadınların boş konuşup kafa şişirdiğinden şikâyet etmesinin temeli de bu aslında.
Zamanında bir video izlemiştim KPSS için oradaki beyefendi anlatıyordu bir anısını. Biri kızını getirmiş okula kayıt için ve şöyle demiş 'hoca buna okuma öğret ama yazma öğretme .' E tabi haliyle merak edip sormuş öğretmenimiz de 'niçin ?' diye aldığı cevap da 'yarın öbür gün erkeklere mektup yazar' olmuş. İşte biz