"Galiba ben büyüyünce soytarı olacağım. Evet efendim, bir soytarı. Dünyada başka insanlar için yapabileceğim hiçbir şey yok, gülmekten başka. İşte ben de bu yüzden bir sirke katılıp gülmekten öleceğim.
Ters söylüyorsun, Dill. Soytarılar kederlidir, insanlar onlara gülerler."
“Galiba ben büyüyünce soytarı olacağım. Dünyada başka insanlar için yapabileceğim hiçbir şey yok, gülmekten başka, işte ben de bu yüzden bir sirke katılıp gülmekten öleceğim.”
Vicdanın temizse, elinden geleni yaptıysan, gönlünür sarayından gidenler seni yıkıma uğratmasin! Saraydan soytarılar gider, krallar kalır ve hiçbir saray, soytarı gitti diye kendinden bir şey kaybetmez.
Bu güzel yeryüzünün üstünde yürüyeceğim, yeniden yürüyeceğim, hem de sayısız kere. Ve etim kemiğimle yürüyeceğim, prens ve köylü, bilgin ve soytarı olacağım, yüksek yerlerde oturacak ve tekerin altında inleyeceğim.
Açgözlülükle fıçı tahtalarına saldıran kana susamışların da ağızlarının kenarında şarap izleri duruyordu hâlâ ve pis bir çuvala benzeyen gecelik külahı neredeyse başından düşecekmiş gibi duran,
üstü başı batmış, uzun boylu bir soytarı çamura ve şaraba bulanmış parmağıyla
şunu yazmıştı duvara: KAN.