Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yanıtı suskunluk olan sorunun cevabı zamana yenik düşmüştür
Dipsiz bir suskunluk ihtiyacımız..
Reklam
Suskunluk çürütülmesi en güç kanıtlardan biridir
Suskunluk çok sinsi bir şey, fark ettirmeden yiyip bitiriyor zamanı.
BOKKO- Suskunluk ne kadar dingin! DOLUNAY- Ah, bu dinginlik beni çıldırtı­yor... BOKKO- Kimi çıldırtmıyor? DOLUNAY- Onu diyorum işte! BOKKO- Onu, anlıyorum zaten.
Reklam
Aynı ağırlığa sahiptir suskunluk da gözyaşları da Ve onların eşanlamlıları da
Benden fayda gelmez artık...
Sonra , sonra sustum . Saatlerce sustum hem de . Avazım çıktığı kadar sustum. Bir süre sonra artık konuşacak bir şeyin kalmadığını, kelimelerin ne kadar manasız olduğunu fark ettim. Sessizliğin verdiği gürültüye alışmayı öğrendim. Bu suskunluk benden çok şey götürdü. Benliğimle vedalaştım . Özümü kaybettim , fakat bunların da bir önemi kalmamıştı. İnsanlar susana kadar yanan kibrit gibidirler , bir kez söndükten sonra aynı kibriti tekrar yakamazsınız . Eskisi gibi değildir artık. İşte insan o anda parlaklığını yitirir. Işığını söndürür . Benim ışığım söndü, benden fayda gelmez artık.
Anılar ya da pişmanlıklar, umut ya da istek, gelecek ve geçmiş suskunluk içindeydiler; bu anın getirip götürdüklerinden başka birşey değildi yaşam.
Reklam
İnsanların yürekleri arasındaki bağ yalnızca uyum üzerinden oluşmuyordu. Aksine, bir yaradan diğerine daha derin bağlar oluşuyordu. Acı acıyla, kırılganlık kırılganlıkla yürekleri birbirine bağlıyordu. Elemli çığlıklar olmadan suskunluk, kan toprağa akmadan affediş, insanın içini lime lime eden kayıplardan geçmeden kabulleniş mümkün değildi. İşte bu, gerçek uyumun kökünde var olan şeydi.
Dostlar, arkadaşlar bazen bir suskunluk için bile yeterliydi sanırım.
Sayfa 213Kitabı okudu
“Herkesin büyük bir ustalıkla gülerek geri çekildiği bir dünyaydı. Her yeni başlangıç yeni bir pişmanlık demekti. Gittiği yerlerden yüklenip geliyordu insan yalnızlığını. Umutsuzluk öyle bir yılgınlık yaratmıştı ki herkes her söze inanır olmuştu. Çifte sürgülü kapılar aralandıkça buz gibi bir suskunluk sızıyordu eşiklerden. Herkes yaşadığı oyuğun soğukluğu ile orantılı bir kasıntı içindeydi. Eşyalar bile sahiplerinden daha sıcak, daha kişilikliydi. Gökyüzünü çarşılarda yitiren insanlar, odalarında yanan ışıklara bakarak niyet tutuyorlardı. Yıldızlar çoktan çekilmişti çatılardan. Kimse bir ayin gibi yaşamıyordu günün batışını. Kimsenin sabahla arındığı yoktu. Herkes ölçülü bir incelikle birbirine elini uzatıyor, ama kimsenin eli kimseye değmiyordu. Dokunmak nesnesiz bir duyguydu, insanın gövdesinde taşa kesilen. Küçük adamların büyük yalnızlığı doldurmuştu dünyayı."
Sayfa 112 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Lukman Aleyhisselâm, oğluna: "Ey oğulcuğum! Suskunluk üzerinde hiç pişman olma! Konuşmak, gümüşten ise, susmak, altındandır!"
Sayfa 1094 - EpubKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.