Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir yüreğin adamakıllı sarsılabilmesi için her zaman ille de kaderin güçlü bir tokadı ya da her şeyi sert bir şekilde söküp atan bir güç gerekmez; hatta gelişigüzel nedenle yıkımı yaratmak, kaderin ele avuca sığmaz heykeltıraş isteğini tahrik eder. Biz insanoğlu, kendi anlaşılmaz dilimizde bu ilk hafif dokunuşlara bahane deriz ve onun o küçücük cüssesiyle çoğu zaman muazzam etkili gücüne şaşar kalırız; fakat bir hastalık nasıl sinsice ortaya çıkarsa, bir insanın kaderi de ancak her şey gözle görülür hale geldiğinde ve olaylar başladığında kendini belli eder.
Sayfa 32
Toplumları fikirleri değil, duyguları tahrik edenler yönetir.
Sayfa 32 - Everest
Reklam
Duygusal dünyasını yalıtmış kişi bir insandan hoşlansa da bunu belli edecek tepkiler veremez. Getireceği acıyı çok yoğun yaşayacağından kabul edilmeme olasılığını göze alamaz. Ancak bu korkularının bilincinde olmadığı için, durumu abartılmış gurur sistemi içinde değerlendirir ve karşı taraftan bir adım atılmadıkça bir insana yaklaşmayı kendisine yakıştıramaz. Bu nedenle, çoğu kez kendisini kabul eden ya da kabul eder görünen insanlarla ilişki kurabilir. Bir diğer deyişle, incinmekten korunabilmek için seçmez, seçilir. Ne var ki, böyle birini seçen kişiler de aslında ya yücelttiği bir insana tapınma ihtiyacında olan edilgin-bağımlı, ya da kendilerini reddedilmiş hissettiklerinde tahrik olan ve ulaşılmaz bir kaleyi ele geçirerek zafer kazanacakları sanısına kapılan insanlardır. Oysa ortada ne tanrı vardır ne de kale: yalnızca korkup içine kapanmış bir insan!
Altında doğduğum yıldıza hepten lânet olsun; onu hiçbir gökyüzü korumasın, şerefsiz bir toz yığını gibi mekânın içinde ufalansın! Beni yaratıkların arasına iten hain an da Zaman’ın listesinden ilelebet silinsin! Arzularım, ebediyetin gündelik olarak alçaldığı bu yaşam ve ölüm karışımıyla uyuşamaz artık. Gelecekten bezmişim, onun günlerini katetmiş ve ona karşı kabımdan taşınışım, yanılsamalarımı hükümsüzleştirmem onları daha iyi tahrik etmek içindir. Öngörülemez -ve hâlbuki her şeyin kendini tekrar ettiği- bir evrendeki o azgınlaşmanın sonu hiç gelmeyecek mi yani? Daha ne kadar zaman kendimize, “İlâhlaştırdığım bu yaşamdan tiksiniyorum,” diyeceğiz. Sayıklamalarımızın boşluğu hepimizi yavan bir mukadderata boyun eğen tanrılara çeviriyor. Bizzat Kaos bile ancak bir kargaşa sistemi-olabilirken, şu dünyanın simetrisine niçin hâlâ başkaldırıyoruz? Alınyazımız kıtalar ve yıldızlarla çürümek olduğundan, mütevekkil hastalar gibi ve çağların sonuna kadar, öngörülmüş, ürkütücü ve beyhude bir meraklılığı peşimiz sıra sürükleyeceğiz.
"Şüphe'yi yerkürenin derinliklerine kadar ekmek isterdim; onun maddeye nüfuz etmesini sağlamak, zihnin hiç girmediği yerde onun hükümdarlığını kurmak ve varlıkların iliğine ulaşmadan önce de taşların huzurunu sarsmak, oraya güvensizliği ve yürek kusurlarını sokmak. Mimar olsam, Yıkım'a bir tapınak inşa ederdim; vaiz olsam, duanın gülünçlüğünü açığa vururdum; kral olsam, başkaldırının amblemini dikerdim. İnsanlar gizliden gizliye birbirlerinden tiksinmeye heves ettiklerine göre, her tarafta kendine sadakatsizliği tahrik ederdim, masumiyeti hayrete düşürürdüm, kendine ihanet edenleri çoğaltırdım, kesinliklerin çürüme yerinde çoğunluğun kokuşup gitmesine engel olurdum."
Sayfa 145 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Onun ağzı tarafından okşanıp sevilmek Clay'i en çok azdıran şeylerden biriydi. Kararan gözlerini kapattı, güçlü ellerini Julia'nın saçlarına dolayarak, başını deri koltuğa yasladı. "O dudakları ait oldukla- rı yere geri getir." "O zaman iki dakikalığı istiyorsun," dedi Julia ve nefesinin nereye uzandığından emin oldu, çünkü bu hareket de Clay'in nefesini kesen şeylerden biriy- di. "Hızlı olmasını istediğini söyle, seni iki dakika- da boşaltabileceğimi kabul et," diye ekledi. Sonra, onu hazza götürecek olan yolu bildiğini göstermek için, zonklayan aletinin üzerinde dudaklarını bir kere daha gezdirdi. "Tamam," diyerek hırladı Clay. Bu hırıldamanın üzerine Julia dudaklarını ara- ladı, boğazının zorlanmasını umursamayarak onu emmeye başladı. Elini hayalarına uzattı, okşamaya başladığında Clay'den gelen uzun ve derin inlemeyi duydu. Onun tepkileri gülümsemesine neden oldu, çünkü ona bunları yapmaya bayılıyordu. Ele aldı- ğı göreve devam etti; iyice emdi, tahrik edercesine yaladı. İnlemeleri daha da yükselirken, Clay'in par- makları onu sıkıca kavradı ve Julia bunun her sani- yesinden zevk aldı. Onu hızla doruğa ulaştırdığında, ağzındaki lezzetin ve kulaklarına müzik gibi gelen inlemelerin tadını çıkardı.
Sayfa 18
Reklam
"Şimdi güzelim, seni ölene kadar kışkırtıp tahrik edeceğim," dedi Clay ve eliyle omuzlarından, seksi sırtına ve kalçalarına kadar bedenini okşadı. Başpar- maklarını onun vücudunda en sevdiği noktaya; bacak- larıyla poposunun birleştiği yere koyarak kalçalarını ayırdı. "Gördüğüm en mükemmel kıça sahipsin. Bu kıça yapabileceklerimi
Sayfa 180
Julia elini, Clay'in kolundan aşağıya doğru gezdir- di, dokunuşu elektrik gibiydi. "Hizmetimizi beğenece- ğinize dair bir his var içimde." "Bu kulüpte dokunmaya izin veriyor musunuz madam? Herhangi bir kuralı yıkmak istemiyorum." "Sadece belirli müşterilere," dedi Julia, sonra dön- dü ve diğer tarafa geçti. Bunu yaparken de tangalı po- posundan muhteşem bir görüntü sundu Clay'e. O iç çamaşırını dişleriyle parçalamak için neler yapmazdı şimdi... Onu eğ, dizlerinin üzerine çök ve yırtılana kadar çek; o güzel, ıslak kadınlığını ortaya çıkar... Hayal gücü çoktan son hızda çalışıyordu bile. Julia döndü, eğildi ve o harika saçlarını salladı; ıslak, kay- gan saç telleri bacağı boyunca sallandılar. Saçlarını arkaya atarak kafasını kaldırdığı zaman kalçalarını da ileri geri salladı. Çok tahrik ediciydi. O kadar tahrik ediciydi ki aleti havluyla çadır kur- muştu. Julia, Clay'in ereksiyonuna göz attı, dudakları sinsi bir sırıtışa büründü. "Kulübümüzün sizi memnun etti- ğini görüyorum." "Beni çok, ama çok memnun ediyor," dedi Clay. "O zaman, sizin bundan daha fazla zevk almanıza nasıl yardımcı olabileceğimize bir bakalım." Ellerini ka- sıklarına bastırdı sonra da yukarı doğru hareket ettirdi. Julia, Clay'in gömleğinin düğmeleri ile oynamaya başladı. Saklambaç gibi, bir göğsünü gösterip sonra kumaşın altında onu gizleyip diğerini gösteriyordu. Gömleği tamamen kapattı; sanki masummuş gibi. Sonra döndü, elleri şimdi dizlerindeydi ve o nefis poposunu şarkının nakaratı çalarken onun için sallamaya başladı.
Sayfa 173
Acı çekeriz, çekemediğimiz zaman sıkılırız; tatmin edilen arzular bizi boş bırakır, bizi gene istenç için tahrik eder. Sıkıntı öyle bir şeytandır ki bizi her türlü çılgınlığa iter.
Biz dikkatimize büyük mikyasta hâkim olabiliriz -mevzumuzu tekrarlamak suretiyle-. Şehevî temayülleri uyandıran, tahrik eden ve bizi müphem hayallere müsait kılan, tembelliğe teşvik eden kitapları okumamalıyız. Bunlardan nefret etmeliyiz. Kur’an ve imanî hakikatlerle saadet anahtarları veren eserleri okumalıyız. Bir Dava Adamının Notları 1
Reklam
Uyumları tam, çünkü Irena da, yıllardan beri ne telaffuz ettiği, ne işittiği kelimelerden tahrik olmuş durumda. Bir açık saçıklık patlaması içinde tam bir uyum! Ah hayatı, nasıl da zavallıydı! İşlemediği bütün günahları, gerçekleştiremediği bütün sadakatsizlikleri, bütün hepsini, açgözlülükle yaşamak istiyor.
Politikacıların özel becerisi hangi tutkuların en kolay tahrik edilebileceklerini , tahrik olunduklarında da politikacının kendisine ve çevresine vereceği zararın nasıl önleneceğini bilmekten ibarettir.
Sayfa 135
"Yanımda duran kadın bana iyi geliyordu. İçime işliyordu, bana meydan okuyor ve kimsenin yapamadığı kadar tahrik ediyordu. Bana olan bariz inancı kendimi, hayatımı ve yaptıklarımı sorgulamaya itiyordu."
Julia aralarında herhangi bir tuhaflık oluşsun istemiyordu. Clay ile sadece iyi zamanları, tatıyı isti- yordu. Birlikte geçirdikleri bu hafta sonu, nefis bir çö- reğin üzerindeki krem şanti gibiydi. Gerçek değildi ve bunda da hiçbir sorun yoktu. Julia kesinlikle çörekleri çok ama çok seviyordu ve tam şu anda bir ısırığa ihti- yacı vardı. Yanında
Sayfa 140
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.