Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çoğu kişi, fırtına rüzgârlarına karşı en savunmasız olanların açıkta kalan ağaçlar olacağını düşünür ama geçerli olan tam tersidir. Tek başına duran ağaçlar ve ağaçlıkların kenarlarındaki ağaçlar günlük rüzgârlara tepki göstererek rüzgârlara karşı daha dayanıklı ve dirençli bir hale gelir. Güçlü bir rüzgâr, bir fırtına geldiği zaman oldukça iyi bir mimari ile savunmaya hazır olurlar.
Oysa vefa ayrı şeydir, haksızlık karşısında mazlumdan yana olmak ayrı... Birincide ezik bir vicdan azabı vardır; ikincide bir tepki gerektirir.
Reklam
Emperyalizm ve devlet İbdacılara çok sert tepki gösterdi. Anti Ameri­kancı, Gülen hareketine karşı, Türkiye devrimci hareketine düşman olma­yan, Kürt hareketiyle çatışma içinde bulunmayan, tersine ona yakın durma­ya çalışan, orduyu, polisi fiilen değilse de ideolojik olarak karşısına almış, TC'yi baş düşman ilan etmiş, gözü silahlı mücadelede bir İslami eğilim, em­peryalizm ve devlet açısından hiç hayra alamet değildi.
Ne var ki, referans grubunu davranışımı şekillendirmede böylesine yetkin bir fail yapan şey, genel olarak benim seçimim, çözümlemelerim, sonuçlarım ve eylemlerimdir. Gruplara gelince, onlar çoğu kez umursamaz bir biçimde onların hayat tarzı olduğunu düşündüğüm şeyi taklit etmekteki ve onların kıstasları olduğunu düşündüğüm şeyi uygulamaktaki özenimin ve gayretimin ayrımında değildir. Elbette, grupların bazılarına haklı olarak normatif referans grupları adı verilebilir; çünkü onlar, en azından zaman zaman, davranışlarım için geçerli olacak normları koyarlar, benim ne yaptığımı gözlerler ve bundan dolayı eylemlerimi, ödüllendirmek ya da cezalandırmak, olumlamak ya da düzeltmek suretiyle "normatif olarak etkileyecek" bir konumdadırlar. Bu gruplar arasında özellikle ağırlıklı olan, vaktimin büyük bir bölümünü aralarında geçirdiğim aile ve arkadaşlar, öğretmenlerim, işyerindeki üstlerim, sık sık karşılaşmaktan kaçınamayacağım ve kolaylıkla kendilerinden saklanamayacağım komşularımdır. Gelgelelim, benim eylemlerime tepki veren bir konumda bulunmaları, onları otomatik olarak benim referans grubum yapmaz. Ancak ben seçersem, onlara önem vererek ilgilerine karşılık verdiğimde, onların muhafızlığına kayıtsız kalmadığımda böyle olurlar.
Öfkemizi etkin şekilde kullanmak öncelikle açık bir “ben” gerektirir; oysa kadınların benliklerine sahip olmaları hep engellenmiştir. Ama benliğimizi, aile ağacımızdaki diğer bireylerden soyutlayarak gerçekleştiremeyiz. Köklerimizi kesip atarsak, bu işte bize hiçbir kitap – ya da hiçbir terapist– yardım edemez. Çoğumuz aile üyelerimize – özellikle de annelerimize– karşı güçlü tepkiler verir, ama onlarla derinlemesine konuşup kendi deneyimleri hakkında bilgi edinmeyiz. Bizimkini olduğu kadar annemizle babamızın yaşamlarını da yapılandıran güçler, ya da annelerimizin ve büyükannelerimizin bizimkine benzer sorunlarla nasıl başa çıktıkları hakkında hiçbir şey bilmeyiz. Bunları bilmediğimizde, benliğimizi de bilemeyiz. Kökünü tarihimizden alan açık bir benliğe sahip olmadıkça da, tüm durumlarda yoğun öfkeli tepkilere maruz kalır, buna tepki olarak diğerlerini suçlar, kendimizi uzaklaştırır, pasifçe boyun eğer ya da tası tarağı toplayıp taşınırız.
Aklınızdan bir şey geçirip ona inandığınızda, içinizde ani bir duygusal tepki hissedeceksiniz. Düşünceniz duygunuzu yaratıyor.
Reklam
Birini işe almadan ya da evlenmeden evvel onu arı kovanlarının arasında dolaştırmak ve o işe ya da evliliğe uygun olup olmadığını görmek mümkündür. Zira arılar kişinin niyetini hisseder ve ona göre tepki verirler. Örneğin arı kovanlarının arasında duran kişiye sevgisi sorulduğunda verdiği cevap doğruysa arı onu sokmaz, yalan söylüyorsa sokarlar. Arılar yalanı sevmezler. Evlenme andının arı kovanları arasındayken yapılması bu açıdan çok daha sağlıklıdır. Bu sayede aile hayatı tamamen sağlama alınmış olur. Bereketi mühürlenir.
“İşte ben de tepki veriyorum! Acıya çığlık ve gözyaşlarıyla karşılık veriyorum, sessizliğe öfkeyle, alçaklığa ise tiksintiyle. Bence hayat tam da buna denir.”
Sayfa 53
HINT SANATININ YAYILMASI Hindistan , etkisi altına aldığı ülkelere, sadece dinsel ifade formlarını değil, aynı zamanda, Âri anlayışına, yani derin bir Natüralizme dayanan klasik bir görüntü ve imge sistemi de getirdi. Ama bu ülkelerdeki halkların genel mizacı, ithal edilen kültüre tepki gösterdi ve böylece hint estetiği oryantalleştirildi ve özgün özelliklerinden bazılarını kaybederek sonunda Asyai hale geldi ve Çin sanatının ifadelerinden pek uzak olmayan ifadeler edindi. Yani genelde, hint natüralizmi, her zaman soyutlamaya yönelen Asya uygarlıklarının düşünüş ve duyuş tarzının temel özelliği olan stilizasyonla karşı karşıya kaldı. Zengin bir hayal gücüyle desteklenmesine ve form yaratma konusunda çok verimli olmasına rağmen , hint sanatı, doğada algılanabilenden başkasını canlandırmakta daha ileriye gidemediği için, özgün mimarlık ürünleri ortaya koymayı beceremedi. Oysa, hint sanatına dayanan ve hazır Lope bir fikir ve hayal dünyası sistemini devralan ülkeler, anıtsal mimarlık alanında derin düşünceler ortaya koyabildiler. Nitekim Cava, boyuttan zarafete yönelen ve kendine özgü estetiğine layık olan çok güzel bazı anılar yarattı. Khmer ler ise, doğu yarım küresinde rastlanan en güzel ve etkileyici anıtları yaptılar.
"Sevmek mi, sevilmek mi? Oldukça acımasız olan bu sözlerin aptalca, hatta kendini beğenmiş ve nasıl desem tabiri caizse 'ağırbaşlı' bir tarafı olsa da kelimeler gün yüzüne çıktığı her anda, depresyonla örülü duvarlarım yıkılmaya başlıyor, hiçbir tepki veremeyecek gibi hissediyordum."
Reklam
İlişki içinde karşı tarafı değerlendirmeye çalışıp ona göre tepki vermekle sınırlanmış bir beraberlikte, kendi içimizde olanları algılayıp kendimizi olduğumuz gibi ortaya koyabilmemiz zaten mümkün değil.
"Tepende sana güven verecek bir tavan yok Moneo. Değişimlerle dolu, bulutsuz bir gökyüzü var sadece. Onu benimse. Sahip olduğun her duyu, değişime tepki gösteren bir araç. Bütün bunlardan hiçbir şey çıkarmıyor musun?"
Sayfa 486Kitabı okudu
Bir konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmadan, o konuyla ilgili doğru tavır almak mümkün değildir. Hele de aldığınız tavır, gösterdiğiniz tepki ve ilgi eğer gündeme göre şekilleniyorsa, herkes konuşurken konuşup kimse konuşmadığında siz de susuyorsanız, o zaman o konu zaten gündeminize hiç girmemiş demektir.
Sayfa 62
Bu duruma tepki vermek zorunda kalır ve gerçekten de tepki verirler.
Sayfa 17
Sokrates, Sofistlere bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.