Yakın zamanda dipsiz kuyu Twitter’da ‘Me on Netflix’ yorumuyla bir görsel ön plana çıktı. Bir kaç ısırık alınmış elmalar kanepenin bir köşesinde beklerken, bir iki yaşlarında bir bebek elinde dişlenmiş başka bir elmayla etrafı izliyor. Yorumlar da “Bay Doğru’yu ararken ben”, “Udemy’de ben”, “ Hobilerim ve ben” minvalinde ilerliyor. Tiamat’a
(Makale)
Kölelerin ahlaki değerlere isyanları tam olarak yaratıcı bir şekilde ve yeni değerleri ortaya çıkararak içerleme ilkesinde başlamaktadır ve bu, uygun eylem çıkışlarından yoksun oldukları için telafisini hayali bir intikamda bulmaya zorlanan yaratıkların yaşadığı bir içerlemedir. Her aristokrat ahlak, kendi taleplerini başarıyla
Kitap genel olarak kişilik bozuklukları üzerinde ilerliyor. Ancak o kadar kapsamlı ki oraya gelene kadar verdiği bilgiler genel psikanalitik çerçeveyi de aydınlatıyor. İçerik iki kısım ve on beş bölümden oluşmakta. İlk kısımda terminoloji ve diğer kavramsal konular hakkında bilgi veriliyor. Psikanalitik karakter yapısı, kişilik örgütlenmesinin
Neuromancer; yazarın üslubu ,bilinmeyen bir evrene dair terminolojisi, kavramsal yapısı açısından okunması zor ve yorucu bir kitap olması yanında; Matrix, Eagle Eye, Total Recall gibi bir çok filmde kullanılan unsurların çıkış noktası olması nedeniyle şaşırtan kısımlar içeriyor. Özgün ve yaratıcı fikirlerin işlendiği bu hikaye; yazarın bunları
Thomas Mann ’ın faşizm üstüne bir cümlesini anımsıyorum:
“Faşizm bir ideoloji değil bir kötülüktür” diyordu. Sanırım, faşizm üstüne söylenmiş en anlamlı sözlerden biri budur.
Birde
Kemal Sunal 'ın Kibar Feyzo filmindeki o müthiş "faşo ağa" repliği....
-○ UIα ne γaziγsın hırbo
+● Faşo ağa
-○ Faşo ne demek loo
+● Valla ağam, böyle p*şt
“Bu kitap daha önce hakkımda yazılanların tümünün hilafına benim söylediklerimin bir şeye taalluk ettiğini gösteriyor”
İsmet Özel
***
İlk kez İsmet Özel okuyanları ikiye ayırabiliriz. Onu okumaya denemeleriyle, düz yazılarıyla (nesri) başlayanlar ilk grubu oluştursun. Bu gruptakiler önlerine çıkan devrik cümlelerin, soru sorup kafa kurcalayan
Terminoloji notu: İngilizce "information" kelimesi karşılığı olarak "enformasyon"u kullanıyoruz. "Bilgi" demiyoruz, çünkü o burada tanımlayacağımız anlamda enformasyondan farklı, daha "yüksek" seviyede, işlenip anlamlandırılmış malumata ("knowledge") karşılık geliyor gibi. Enformasyonun aksine, bilginin standartlaşmış bir tanımı yok ve literatürde farklı yerlerde birbirinden biraz farklı şeylere "bilgi" dendiğinden kafalar karışabiliyor.
Ortadoğu’nun ütopyaları “kutsal” merkezli hareket eder ve bu ütopyaların katılığının mikron düzeyinde dahi bir esnekliğe tahammülü yoktur. Çünkü kutsalın ağırlığı, varlığın kendisini buharlaştırmıştır artık; burada insan/birey yoktur, ütopyalara kurban edilecek nesneler yığını vardır. Asr-ı Saadet, Selef-i Salihin, Şeriat Devleti, İslam Devleti,
Hitler (Almanya), Mussolini (İtalya), Franco (İspanya), Suharto (Endonezya) ve Pinochet (Şili) faşist rejimlerini inceleyen Siyaset Bilimci Dr. Lawrence Britt, hepsinin ortak 14 unsuru olduğunu gördü. Bunlara faşizmin tanımlayıcı özellikleri diyor.
Güçlü ve Sürekli Milliyetçilik
Faşist rejimler, sürekli vatansever mottolar, sloganlar, semboller,
Özetle herhangi birisi Baudrillard'ın çalışmalarını bir bilimsel terim cümbüşü olarak görecektir. Terimler asıl anlamları hiç önemsenmeden ve daha da öneml isi açıkça alakasız oldukları durumlarda kullanılmıştır. Bunlar ister mecaz olarak görülsün ister görülınesin, sosyoloji ve tarih hakkındaki basmakalıp gözlemleri yazarak bir derinlik yanılgısı yaratma dışında hangi görevi üstlenebileceklerini anlamak çok zordur. Dahası, bilimsel terminoloji bilimsel olmayan sözcükler
ile eşit derecede gülünç bir hassaslıkla karıştırılarak kullanılmıştır.
Her şey göz önüne alındığında insan, süslü kelimelerden oluşmuş
cilalı örtü kaldırıldığında Baudrillard'ın düşüncelerinden geriye ne kalacağını düşünmeden edemiyor.
-Ya yaşa, ya öl.
-İkisi de olmuyorsa?
-Uydurun Aslan Bey, uydurun.
Zaten her şey çok uyduruk.
Zamanın Farkında, Şule Gürbüz'ün beş farklı öyküsünden oluşan, Oğuz Atay Öykü Ödülü'ne sahip, felsefe ve edebiyat birleşimiyle oluşmuş, hoş bir kitap.
Toplumcu, özgün, soyut, karakterler üzerinden genele doğru, iğneleyici ve sorgulayıcı bir
Bu kitabı sevdiğim bir arkadaşım ile beraber sesli okumuştuk. Her sayfada ne demek istedi diye tartışmış kendi fikirlerimizi öne sürmüştük. Ancak vakit bulabildim inceleme yazmaya. Dili sade, günlük, akıcı ve anlaşılır. Beni şu yönden sıkmadı. Zaten bildiğimiz ve uygulamakta ayak dirediğimiz şeyleri muazzam bir sanat gibi önümüze edebi dille uzun