Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Hiçbir zaman Siyasi Şube'de çalışmadım ama terör gruplarının büyük bölümünün istihbarat örgütleri tarafından yönlendirildiği biliyordum.
Biz düşmanımızı, sandıklarından daha iyi tanıyoruz. Onların șer cephesini ve taşeronlarını 7 Şubat'tan, 17-25 Aralık'tan, Gezi Kalkışmasından, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile İstanbul Havalimanı'na karşı gösterilen mukavemetten, kazılan hendek ve çukurlardan, Rahip ve Kavala hadiselerinden, dolar operasyonlarından. Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridorundan, terör örgütlerine dağıtılan on binlerce tırlık silah ve mühimmatlardan Libya, Akdeniz ve Karabağ 'da aleyhimize atılmak istenen adımlardan, sırf yanımızda olduğu için Katar'a üç yıldan fazla bir süre uygulanan ambargodan, Suudi Arabistan-BAE-Mısır üçlüsünün menfi çalışmalarından. Avrupa'nın șımarık çocuğu Yunanistan'ın yıllardır yaptığı akıl dışı hamlelerden çok iyi tanıyoruz.
Reklam
Hiçbir polis benim kadar değişik olay yaşamamıştır. Ülkenin en güneyinden en doğusuna, oradan en batısına kadar her yerinde görev yaptım. 12 Eylül öncesi sağ sol çatışmalarının ülkeyi savaş aşamasına getirdiği olaylardan, 1984 sonrası PKK’nın yarattığı güney doğu katliamlarını; 1990’lı yılların başında yeniden hız kazanan başta İstanbul olmak üzere büyük illerimizdeki suikastlara; Siyaset ve terör olaylarına kadar tüm ideolojik çatışmaların soruşturulması sayfasında yer aldım.
Sayfa 3 - AngoraKitabı okudu
Hasan Yalçın demiş ki;
Sayın Süleyman Demirel o zaman Başbakandı. Bakınız ünlü politikası var, Süleyman Demirel’in.İti ite kırdırma politikasıdır bunun adı. Ve çıkarmıştır, sağcıları örgütlemiştir. Türkeş vasıtasıyla ülkücüleri örgütledi, silahlı eğitimlerden geçirdi. 68’e silahı sokan hükümettir. Bunu ülkücülerin eliyle sokmuştur. Vedat Demircioğlu 68’in ilk şehididir, devrimci şehididir. Benim çocukluk arkadaşımdır, aynı memleketteniz. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde benimle beraber olduğu gecenin sabahında binanın damından atılarak öldürülmüştür. Bakın 68, hiçbir zaman silaha sarılmadı. 68 silaha sarılmaya zorlandı. 1971’de olan bireysel terör eylemleri ortaya çıktı. Bunlar 68’i bağlamaz. 68, bugünün davasıdır.
Alman subayları İstanbul 'da ve ordu içinde terör estiriyor, İttihat ve Terakki hükümeti Almanların oyuncağı oluyordu.
Sayfa 117 - İhlas Vakfı yayınlarıKitabı okudu
Tokat'ta Ortaokul: İlk Gazetem Yaltırık'ı Çıkartıyorum Tokat'ta en büyük kazancım Yekta [Güngör Özden] olmuştur. Yekta ile Tokat'ta tanıştık. En eski arkadaşım Türkiye'de halen Yekta'dır benim. Yekta da Tokat Lisesi'nde. Ben ortaokul 3'deyken o Lise 1'deydi, leylîydi [yatılı]. Oradan ahbap
Reklam
Osmanlıda Ermeni İsyanları
İstanbul başta olmak üzere Ermeni nüfusun yaşadığı bölgelerde başlayan toplu gösteriler, terör hareketleri, Osmanlı Bankası baskını, Osmanlı Hakanına suikast gibi olaylar Ermenilerle Müslüman halk arasındaki gerilimi arttırır. Sonunda, özellikle Protestan rahiplerin yoğun tahrikleri altında, Van ve Zeytun ayaklanmaları patlak verir. 1913 yılına gelindiğinde, Ruslar yeniden ve daha güçlü bir çıkışla, Ermenilere arka çıkmaya ve İstanbul'u sıkıştırmaya başlarlar. Ermenileri tahrik ve destekleme Avrupalı devletlerle Rusya arasında bir çeşit rekabet konusu haline gelmiştir. Rusya, Ermenileri önüne alarak büyük adımlarla Anadolu'ya girmektedir.
Sayfa 346Kitabı okudu
(5816) KEMALİZM, SİYONİZM ve TÜRKÇÜLÜĞÜN TEMELLERİ...
- Türkiye'nin İsrail'i kabul etme hususunda "sıraya girmesi" mecburî miydi? - Türkiye'nin kabul etme hususunu ayrı değerlendiriyorum. Türkiye çok daha eski tarihlerden itibaren Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden dönemde Siyonizm davasına o dönemin uluslararası siyasî dengeleri icabı çok fazla belli etmemeye çalışarak can-u
Sayfa 9 - 10, 11, M.Taha İnci, Tarihçi Said Alpsoy ile mülakat, Kemalizmle Siyonizm Arasındaki Karşılıklı Sevgi, Ontolojik Kökenlere dayanıyor!Kitabı okudu
Sırp isyanı öncesi durum:
Yakınçağ başlarında iç ve dış sorunlarla uğraşmak zorunda bulunan Osmanlı Devleti, Sırplara yönelik söz konusu propa­ gandaları gereği gibi önleyememekte idi. Sırbistan'da daha ön­ce kurulmuş adil ve hoşgörülü. düzen süratle bozulmaya başladı. Sırplar, kalelerde oturan Yeniçeri dayılarının keyfi muamelelerine maruz kalmaya başlamışlardı. Böylece devletin merkezi otorite­sinin zafiyete uğraması sonucunda Sırbistan'da keyfi bir yönetim hakim duruma gelmiş bulunuyordu. Yeniçeriler reayayı koruyan ve Sırpların ar asında "baba" diye anılan Hacı Mustaf a Paşa'yı öldürüp, Pazvantoğulları ile Sırbis­tan'da terör havası estirdiler. Diğer yandan ağır vergiler Sırpların ayaklanmasını daha da kamçıladı. Osmanlı Devleti' ne karşı tam manasıyla isyan durumuna gel­miş bulunan Sırplar; henüz isyan hareketine girişmeden önce Sırp ileri gelenlerinden oluşan bir heyet Yeniçerilerin baskı ve zulmü­nü arz etmek üzere İstanbul'a gelerek Sultan Mahmut'un huzu­runa çıktı. Bunun üzerine Sultan Mahmut şikayet konusu olan bu durumun düzeltilmesini istedi. Bunun üzerine Sırbistan'da bulunan Yeniçeri dayıları Sırpların bu şikayetlerine öfkelenerek Knez adı verilen belli başlı Sırp kodomanlarından birkaçını öl­dürdüler. Bu olay üzerine silahlanan Sırplar, Yeniçerilere karşı sal­ dırılara geçerek Sırp isyanını başlatmış oldular. (4 Şubat 1804).
Öcalan, bağımsız bir devlet için şiddet ve savaşın yanlış olduğunu anladığını belirtmiş ve binlerce yıldır aynı coğrafyayı paylaşan Türklerin ve Kürtlerin uzlaşarak ülke demokrasisini geliştirmeleri için birlikte çalışmaları gerektiğini savunmuştur. Bunları gerçekleştirmek için devlete hizmet teklif etmiş ve bu tarihi görevi ancak hayatta kalmasına izin verildiği takdirde gerçekleştirebileceğinin altını çizmiştir. Önerilerine inandırıcılık kazandırmak için PKK militanlarına ordu birlikleriyle olan mücadelelerine son vermeleri ve kısa sürede Türkiye'yi terk etmeleri çağrısında bulunmuştur. Buna yanıt olarak, Avrupa'daki eski PKK sözcüsü Ali Sapan önderliğinde sembolik sayıda temsilci grup, 1 Ekim 1999 tarihinde Irak sınırında Türk yetkililerine teslim olmuştur. 29 Ekim'de ise ikinci küçük grup Viyana'dan gelerek İstanbul'da yetkililere teslim olmuştur. Devlet, bu barışa yönelik jestleri göz ardı etmeyi seçmiş ve bir terör örgütüyle pazarlık yapmama, hatta dikkate almama tutumunu ödün vermeden sürdürmüştür. Bu katı tutum yanında, Türk yönetici/iktidar blokunun, ''Kürt sorunu''nu halâ ve sadece bir güvenlik sorunu olarak algılaması ve bu anlayışa uygun politikalarda ısrarı, 1999 yılında PKK tarafından ilan edilen ''ateşkes'' in yine aynı örgüt tarafından 2004 yazında bozulmasına neden olmuştur. Tekrar başa dönülen o tarihten beri PKK ile mücadele kanlı bir iz bırakarak sürmekte ve Türkiye'ye ağır bedeller ödetmektedir.
Sayfa 242 - Akademi Kültür Sanat Yayıncılık, 1. Baskı, Mart 2008, İstanbulKitabı okudu
Reklam
İstanbul'da sabahın altısında tıklım tıklım otobüslerle işlerine giden insanların hissettikleri bir terör var. Bu günlük hayatın şiddeti... Bu insanlara tünelin ucunda bir ışık sunmak zorundasınız. Dürüst ve çalışkan insanlar olmakla hayatta bazı şeyler elde edebileceklerini ümidini sunmak zorundasınız. O yüzden Türkiye'nin en acil meselelerinden biri toplumsal adaletin sağlanmasını meselesi.
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN BÜLENT ARINÇ
Hürriyet gazetesinde eski İrancı Ahmet Hakan, "Yeni başlayan lar İçin Bülent Arınç" başlığı altında kendince bir dönemin Arınç’ını anlatıyordu: "Bülent Arınç, eskiden ‘M anisalı içli bir avu kat’ idi. O kadar içliydi ki... Ancak ‘Girdiği bütün davaları kaybederek sakinleşe­ cek' bir hali vardı. Bu özelliği hâlâ devam
Kılıçların ve kılıçların yol açtığı, ne yazık ki nar çiçekleriyle aynı renkte olan kanın, tüm bir bölgeyi boğmasının çok kısa öyküsü şöyle: Birinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı o kabus günlerinde, Mezopotamya, tarihin ilk sistematik soykırımına da tanık oldu: Ermeni Soykırımı. Soykırımın nedeni basitti; Ermenilerin varlığına ve yaptıklarına
161 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.