Bir ortamda arkadaşlarınız ile oturuyorsunuz, masada dönen sohbet, yemek, içmek, araba, zenginlik vs.gibi konular. Ve sizin içinizde ise dünya, gezegenler, evren, ruh, kader, mantık gibi kökeni varoluşsal meselelere dayanan sorular ve sohbet etme isteği var. İşte tam bu noktada karşınızda bulunan arkadaşınız; bütün psikoloji üzerine kurulu
Sokağa çıkıyoruz; bir yerlere yetişmek için ya da keyfimizden yürüyoruz, koşuyoruz, etrafımıza bakıyor muyuz? Sağımızda, solumuzda neler olup bitiyor, biliyor muyuz? Umurumuzda mı?
Kadıköy’de bizim için sıradan bir gün, yürüyoruz, bir yerlere oturacağız, ama hala yürüyoruz, hava güzel, güneş ışıl ışıl, yürümeye devam ediyoruz, “Açım abi” sesi
Cemal Süreya
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Şems-i Tebrizi
Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Beklentisiz başlayıp sonrasında çok severek okuduğum bu kitabı, sizin de okumanızı istiyorum. Ancak kitabın konusuna değinmemem gerekiyor, çünkü ne söylesem sürpriz bozan olacakmış gibi geliyor bana.
Yine de kısa bir bilgi olarak: Hayatını kızının bakımı ve günlük ev işleriyle sürdüren bir adamın sıradışı hikayesi diyebiliriz.
Küçük Çiçek,
Dalgalar Ve 'dalgalar '
Woolf’un dünyasına ‘Dalgalar’ ile adım atışım her ne kadar ilk 100 sayfada ‘doğru kitapla başlamadım’ dedirtse de, eserin yapraklarını her çevirişimde bir başka Woolf’la tanıştığım gibi bir başka ‘ben’le de tanıştım. Dalgalar içimdeki ‘dalgaları’ görmemi sağladı, duymamı sağladı, hissetmemi ve anlamamı
Hayattaki düzensizliğin en büyük nedenlerinden birisi şudur: Herkes hayatta zengin olmak istemekte, fakat hiç kimse hayatını düzene sokmak istememektedir.
''Kişinin içinde yaşadığı topluma karşı duyduğu hoşnutsuzluğun neden olduğu daha iyi yaşam arzusudur ütopya.''*
Utopia, Thomas More'un kendi ''ideal devlet''ini oluşturduğu, içinde birçok tartışmalı konu barındıran, yeni bir türe ismini veren, önemli bir kitaptır. Utopia'da More, hem kendi
Tolstoy diyor ki; "Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler."
Dostoyevski de onu şöyle destekliyor; "Büyük bir akla ve derin bir yüreğe sahip olanlar için acı çekmek kaçınılmazdır."
“Ben ne okudum yahu!” tepkisini hepiniz duymuşsunuzdur. Net olarak şunu söyleyebilirim ki, bu tepkiyi daha çok hak eden başka bir kitap okumamıştım. Hayretler içerisindeyim, özellikle son bölüm beni dehşete düşürmüş durumda ve bu inceleme zor olacak. Daha sonsözü gördüğüm anda Ali Ece çığlıklarımı atarak: “Dalga mı geçiyorsun be!” demiştim, çünkü
1k'nın nitelikli okuma etkinlikleri hayatımıza yeni yazarlar, yeni kitaplar ve yeni kitap dostları kazandırmaya devam ediyor...
Geçenlerde akışa hızlı hızlı göz atarken parmaklarım
Tolstoy, “Sadece derin sevgisi olanlar, derin acıları hissedebilirler.”diyor ve Dostoyevski onu şöyle destekliyor; “Büyük bir akıla ve derin bir yüreğe sahip olanlar için acı çekme kaçınılmazdır.”