Beni en çok şaşırtan yazarlardan biridir Murat Menteş. Sadece iki kitabını okumakla yazar hakkında bir şeyler söylemek ne kadar kabul edilir bilmiyorum ama dün artık inceleme yazacağım dedim kendime.
Öncelikle kitabın kapak tasarımı fazlasıyla orijinal ve başarılı. Kapağında silahlar, uçaklar, televizyonun içinde kovboy şapkasıyla bir elinde
“Meclisteki bireyler açıkça kitapları yakmanın işe yaramadığını, yazarların yakılması gerektiğini söyledi.”
Jean-Jacques Rousseau
*
Yazının icadından; Kil tabletlere, Kil tabletlerden; Rulo Papiruslara, Kodekslere, İpek Yazmalara, Kitaplara… Dünden, bugüne ve yarına... Ateşin çemberinden, kitabın tarihine bir
Bu gün birini özledim. Öyle basit bir özlem değildi ama. Yana yakıla özledim. Şöyle hasreti çöktü bağrımın tam orta yerine, nefes aldırtmadı. Kalbim sıkıştı. Bıçak oyar gibi hem de. Ama o nasıl özlem bir anlata bilsem...Gözıerimde yaş belirmedi mesela. İç geçirdim bir kaç defa. "Seni özledim", diye seslendim kendime doğru. Evet...Ben eski beni çok özledim bu gün. Hayalleri olan, iştahla yemek yiyen, umuduna tutunan 'ben'i çok özledim. Bir yerlerden çıkıp gelse, dese ki; "Buradayım!" Beni bana geri verseler keşke. Tek bir parça halinde olan, neşesi bol, çocuksu halleriyle hayatın toz pembe olduğuna inanan 'Ben'i...
Ben bu gün kendimi çok özledim ama:((
“Sonra gittin.
Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım…”
Buram buram bir kolonya kokusu alacaksınız birazdan bu incelemeden. Tıraş köpüğünün o pamuksu yumuşaklığını hissedeceksiniz belki. Makas şakırtıları, sabun kokuları duyacaksınız belki de. Bir yoklar fısıltısıdır bu inceleme...
Evet, yine matruşka gibi bir eserle daha karşımızda Toptaş amcamız. Beynim allak bullak, ne düşüneceğimi şaşırdım şuanda.
İSTANBUL'DA 1 MAYIS
Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın alevinden
Sarı korsan bir balon gibi soldu güneş.
Ciğerlerimize şişen türküler ateş!
Kol kola
Düştük yola
Yedikule'den amele evleri Sirkeci'ye dayandı,
Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,
Geçtik köprüden
Geliyoruz:
Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla
Tokatlıyan'da göbekli mebusları tokatladık
Osmanbey'in ensesine atladık!
Zilfosladık Şişli'nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz keyfimize!
Bugün "Mayıs Bir"!
Bir Mayıs'ta İstanbul
Bizim olmuş gibidir!
NAZIM HİKMET