Muhteşem bir rejim eleştirisi okumuş oldum bu kitapta. "Hayvan Çiftliği"nde yakalanan masalımsı tat, bu kitapta da var. Farklı coğrafyalarda iki büyük yazarın, farklı semboller kullanarak aynı amaçla yazması sanatın evrenselliğini göstermiyor mu?
Üstte görünen hikayede ise bir çocuk saflığıyla gözlenen dünya karşımızda. Anasız, babasız, korumasız, mahsun bir çocuk... Bir de ona, kendi kolu kanadı yokken kol kanat geren çilekeş dedesi... Etraflarında ise kıymet bilmeyen, nankör, bencil ve değerlerini unutmuş dünya...
Zalimin elinde güç olunca, bütün umutlar beyaz gemiye yükleniyor. Zalim, Boynuzlu Geyik Ana'ya da kıyınca, geriye tek balık olup oralardan gitmek kalıyor çocuğa.
Yine de ... "İnsanın çocuksu, temiz vicdanı tohumun içindeki öz gibidir. Bu öz olmadan hiçbir tohum gelişemez ve bizleri ileride ne beklerse beklesin, insanlar yaşadıkça hak, doğruluk denen şey de orada var olacaktır. " Böyle koyuyor son noktayı usta yazar. Umutlar hiç tükenmesin...