“Maymun nedir ki insanın gözünde? Bir kahkaha ya da acı verici bir utanç. İnsan da bu olmalı üst insanın gözünde. Bir kahkaha ya da acı verici bir utanç.”
Sayfa 15 - Friedrich NIETSCHE, Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Gençliğinde, henüz Temuçin adlı bir yetim iken, hiç kimsenin, hatta kendisinin bile bir gün onun dünyaya hükmedeceğini aklına bile getirmediği bir zamanda başından geçen bir olayı hatırlamıştı Cengiz Han. O yaşlarda iken başından geçen utanç verici bir olay idi hatırladığı: Çocukluğundan beri ona vaadedilen genç karısı Börte ile balaylarını yaşarlarken, komşu kabile olan Merkitler’ in baskınına uğramış ve Merkitler onun güzel karısını kaçırmışlardı. Karısını Merkitler’in elinden kurtarmak için çok uğraşmış, günler geçmiş, geceler geçmişti. Bugün bile, binlerce ve binlerce askerden oluşan karşı durulmaz bir ordu ile Batı’yı fethe giderken, geçmişi silip her şeyi unutmak için dünya imparatorluğunun tacını giymek, adını sonsuza kadar yaşatmak üzere bu seferi gerçekleştirirken bile, o acılı günleri saymak, düşünmek gücünü bulamıyordu kendisinde..
Utanç duygumuz uygarlıklar tarafından fazlasıyla işlenip inceltilmekte. Bu, insanı başkaları üzerinde kötü izlenim bırakmaktan ödü kopan, kaygılı, nörotik, yabancılaşmış
Anlamaya başlamanın ilk işaretlerinden biri ölme arzusudur. Bu hayat dayanılmaz gelir, bir başkası ise erişilemez. İnsan artık ölmek istediği için daha fazla utanç duymaz; insan nefret ettiği eski hücresinden yeni bir hücreye götürülmeyi ister. Ta ki bu yeni hücreden nefret edene kadar. Burada taşınma sırasında efendi- nin tesadüfen koridordan geçmesi ve mahkûma bakıp "Bu adam yeniden hücreye atılmayacak. O benimle gelecek" diyeceğine dair bir inanç da bulunmaktadır.
"Sahte ahlak bekçileri ve sözde erdemliler kızın yaptığı türden para karşılığı aşka ne kadar homurdansalar da, utançtan eriyordu, utanç makul bir duyguydu, ağlayıp sızlamaya pek cesaret edemedi."
Burada beni kızdıran da muhalefet kavramının istismarı. Dinciler yüzde yüz iktidardalar, hükümet tamamen ellerinde tek parti olarak, cumhurbaşkanlığı ellerinde, medya ellerinde; hâlâ, "Biz muhalifiz," diyorlar. "Çünküjakoben Kemalistler, ordu bizi engelliyor, asıl iktidaronlar... "
"Ben zehirliyim ve bundan nefret ediyorum. Utanç ve onursuzluk içinde yıkılıp gideceğim ve bundan nefret ediyorum. Yaşamımdan ve ölümümden nefret ediyorum. Dünya benim doğrularıma yalnızca yalanlarla karşılık veriyor."
"Yazık ki erkekler, şımartıldıkları zaman nerede durmaları gerektiğini çoğu zaman bilemezler. Kadının, bunu hatırlatması ise, utanç verici bir uyarmadır onlar için. Ya da bazıları için öyledir. Belki nesli tükenmeye başlayan garip yaratıklardır artık bu çeşit erkekler."