Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bir şey daha var; küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın,fark etmeyeceksin bile." Hıçkırarak bacaklarına sarıldım "Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz..." Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım : "Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."
Sayfa 181
Kaybettiğimiz ruhlara, Tam 13 yıl oldu. Eğer Tanrı varsa ve canı sıkıldıkça dünyayı çeken uydusundan burayı izliyorsa, benim gibi kadınların kanallarına denk geldikçe kanalı değiştiriyordur. Bizi eski bir Türk filmi dramında bayağı buluyordur, yüksek zümre edebiyatını seven züppe yaratıcı. Ondan ölesiye nefret ediyorum,
Reklam
ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda acılar unutulduktan sonra dönmeliyim. ölümlerin karşısında şaşırıyorum ne desem ki düşünüyorum.
"Bir şey daha var: Küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın, fark etmeyeceksin bile." Hıçkırarak bacaklarına sarıldım. "Bu artık hiçbir şeye yaramaz baba; Hiçbir şeye yaramaz..." Benimkiler gibi yaşlarla dolu olan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım. "Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."
Sayfa 181Kitabı okudu
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın… Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya… Kapıları sırlara açılan bir kent… Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar… Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı… Aşkı sadece aşkla tartanların ıtırlı soluğu… Ölümün yok edemediği bir sevda… Yıllara
Etkisi altında kaldığım bölümlerden..
"Bir şey daha var; küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın, fark etmeyeceksin bile." Hıçkırarak bacaklarına sarıldım . "Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz..." Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım: "Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."
Can YayıneviKitabı okudu
Reklam
Uçsuz bucaksızlığın tam ortasında, yerden de gökten de uzaklarda, ne ayaklarımın altında toprak ne başımın üstünde gökten bir kemer, yalnızca hiçliğin olduğu bulanık bir boşluk. Yabancı bir maddenin tutsağıyım, ölü, biçimden yoksun bir tözle kaplı bedenim - daha doğrusu hiç bedenim yok, o yabanıl madde ben’im. Donuk pembe bulutsu kürecikler sarıyor her yanımı, havadan daha yoğun, daha geçirimsiz bir ortamda asılı duruyor. Nesnecikler ancak çok yakma gelince belirginleşiyor, daha da yaklaştı mı olağandışı biçimde seçikleşiyor, varlıkları doğaötesi bir canlılık, bir dirilik etkisi bırakıyor. Elle tutulur, sapasağlam bir gerçeklikleri olduğu inancı öylesine karşı konulmaz ki sonra, uyandığımda da, az önce gerçek bir algı durumundaymışım da gözlerimi açtıktan sonra gördüğüm her şey gerçekdışıy-mış, su götürürmüş izlenimi uyanıyor.
Baş Sağlığı Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda Acılar unutulduktan sonra Dönmeliyim. Ölümlerin karşısında şaşırıyorum Ne desem ki Düşünüyorum.
Uzaklarda, uzak kavramını kaypaklaştıracak kadar yakın görünen çok çok uzaklarda, ucundan kıyısından tüketilmiş bir orman ölüsünün yeşile çalan karaltısı vardı.
Sayfa 55 - Everest YayınlarıKitabı okudu
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ) “ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Reklam
"Bir şey daha var; küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın, fark etmeyeceksin bile." Hıçkırarak bacaklarına sarıldım . "Bu artık bir şeye yaramaz, baba; hiçbir şeye yaramaz..." Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım: "Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."
Can Çocuk Yayınları
Öyle ya güzelim! Ne kadar uzun olursa olsun ömür, gelip bir anın yanı başında seraba dönüşüyor, tükeniyor. Hep, bu anı uzaklarda bir yere iteleyerek avunduk, meçhul zamanlara saklayarak oyalandık. Oysa, her an bir önceki anın ölüsü değil miydik? Ve sen ve son an... Diğer anlardan hiç farklı değilmiş. Geride ister bir yıl, ister bin yıl
undefinedKitabı okudu
Hocayım Ben!
Akademi nedir? Akademi deyince akla ne gelir? Neden ismi akademidir? Bu kabilenin üyeleri neler yaparlar, ne konuşurlar, nasıl yazarlar? – “Merhaba, akademisyenim ben!” – Yani? – Akademisyenim işte, üniversitede öğretim görevlisiyim. –  Haa, şimdi oldu, öğretmensiniz yani! – Olur mu canım, o başka, ben üniversitede hocayım. – Hoca mı? Ne farkı
"Bir şey daha var: Küçük şeker portakalı fidanını hemen kesmeyecekler, kesildiğinde de sen çok uzaklarda olacaksın, fark etmeyeceksin bile. " Hıçkırarak bacaklarına sarıldım. "Bu artık hiç bir seye yaramaz, baba; hiç bir şeye yaramaz..." Benimkiler gibi yaşlarla dolan gözlerine bakarak bir ölü gibi mırıldandım. "Onu kestiler bile, baba; benim küçük şeker portakalı fidanım kesileli bir haftadan çok oluyor."
Sayfa 181Kitabı okudu
433 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.