Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ihıhıhıhı :D
Devletin, sorunları çözmek içindir, bildiğim kadarıyla bunun pek fazla yöntemi yoktur. Olanlar da o kadar uzun süreler gerektiriyor ki, insanın ömrü yetmez. Başka işlerim de var. Bu dünyaya burayı yaşanacak bir şey yapmaya değil, iyi ya da kötü, yaşamaya geldim. Bir kişi her şeyi yapamaz, ama bir şeyler yapmış olmalı; çünkü zaten her şeyi yapamaz, yapması da gerekmez ki bir şeyi yanlış yapmasın.
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Köylü ağacı anlamaz.Bir dönüm toprak için ağaç önemlidir.Onlar için yakmaya yarar.Yeşil ağaçların arasın da kurutup çalmak için ağaçlar var.
Sayfa 116 - YkyKitabı okudu
Reklam
maalesef doğayı da koruyamıyoruz...
Tabiatla savaşan kişi Allah'la da savaşır. Tabiata , yeşile dokunduğumuz anda el Hayy'ı, el Muid'i hissediyoruz, her şeyi kuşatanı ve her şeyi dirilteni hissediyoruz. Hayata nasıl anlam kattığını, her şeyi nasıl kuşattığını görebiliyoruz. Elimize bir taşı aldığımızda bilmiyoruz belki ama onun da kendine mahsus bir hayatı var, o da kendi dilinde Allah'ı zikrediyor, tespih ediyor.
Sayfa 48
herkesi ben ararım kimse beni aramaz bir yandan da iyidir bu tutum derdi bir insanı istemediğin zaman görmezsin bu huyuna alışırlar senin aramanı beklerler bir yandan da hazindir sen aramayınca kimsen yoktur yalnız başına yaşarsın yalnızlığını bir yandan da sitem ederler neden aramadın beni derler oysa onlar bic aramazlar özel izinleri belgelerini var aramamak için bilemiyorum kusur kimde bende olduğunu söylüyorlar
Kalp kelimesi belki daha çok maddi olanı, bir organı ifade ediyor. Gönülde tamamen manevî bir hava var. Tabipler kalp nakli yapıyor da gönül nakli yapamıyorlar.
Yeryüzündeki hiçbir varlık ötekine benzemez. Bir yaprak bile ötekine benzemez. Tanrı öyle olsun istemiştir. Ama insanı, kendi kendini denetleyecek, kısacası biraz da kendi kendini yaratacak biçimde dünyaya getirmiştir. Yeryüzünde büyük insanlar var: Peygamberler, başkomutanlar, vatan kurtaranlar, insanlığa hizmet eden bilim adamları... Küçük insanlar da var: Fener bekçisi Affan gibi. Ama hepsi yataklarını kazarlarken, amaçlarına ulaşırlarken aynı emeği harcarlar. Tıpkı büyük ırmaklarla küçük çayırlar gibi. Hepsi de sonunda denize ulaşırlar. Yollarında ilerlerken kimi zaman taşıp çevrelerine felaket getirirler. Ama tarlaların sulanmasına, barajların yapılmasına da yararlar. Büyük ırmakların hem yararları hem zararları büyüktür. Küçük bir dere, kendincedir. Zararı yoktur. O da işe yarar. Ne var ki büyüğü de küçüğü de sonunda büyük denize karışırlar, denizle bir olurlar. İnsanlar da öyledir. Yürüdükleri yolda kimi zaman hırçın, kahredici olurlar, kimi zaman yararlı. Sonunda varacakları yere varırlar, büyük denize, Tanrıya ulaşırlar.
Sayfa 78 - AffanKitabı okuyor
Reklam
İnsana var olan bilgi yetilerini ba­ğışlayan Tanrı, kendisi için köprüler ya da evler yapmasına ya­rayan akıl, eller ve malzemeler bağışlayarak zihninde doğuştan kavramlar yerleştirmesinden daha büyük bir lütufta bulunmuş­tur, ki dünyada kimi insanlar ne kadar yetenekli olsalar da baş­kaları kadar Tanrı ideleri ve ahlaklılık ilkelerinden ya tamamıyla yoksun ya da biraz haberdardırlar. Çünkü, yetenekleri, yetileri ve güçlerini bu yönde üretici bir biçimde kullanmamış fakat ülke­lerinin şeyleri, görenekleri ve sanılarını ötesini düşünmeden, olduğu gibi alıp kendilerini bunlarla doldurmuşlardır. Siz ya da ben, Soldania Körfezi'nde doğmuş olsaydık düşüncelerimiz ve kavramlarımız orada yaşayan Hotentot halkının birikiminden öte geçmezdi. Virginia Kralı Apochancana İngiltere'de eğitim görmüş olsaydı, İngiltere'deki bir din adamı kadar bilgili ve bir o kadar da iyi bir matematikçi olabilirdi: Onunla, daha bilgili bir İngiliz arasındaki fark, yetilerinin kendi ülkesinin kavramları, âdetleri ve görenekleri içinde sıkışmışlığı ve daha öteye hiç yönlendirilmemiş oluşundadır. Eğer bir Tanrı idesine sahip ol­mamışsa bu yalnızca onu Tanrı idesine götürecek düşünceleri aramamasındandır.
Sayfa 111 - Öteki Yayınları / Çev.Meral Delikara TopçuKitabı okuyor
Bazıları Hz. Muaviye'yi kötülemek için diyorlar ki: "Şimdiye kadar müslümanlar arasında çocuklarına Muaviye ismini takan yoktur." Bunu söyleyenlere; aynı şekilde biz de soruyoruz: "Şimdiye kadar müslümanlar arasında Şit, Lut, Hud, Şa'ya, Ermiya, Elyasa, Yuşa gibi peygamber ismini çocuklarına verenler var mıdır? Bu ve bunlara benzer bir çok enbiya, evliya, ulema isimlerinin yaygın olmaması onların kötü oldukları anlamına gelmediği gibi, Hz.Muaviye'nin adının yaygın olmaması da onun kötülüğüne delil olamaz.
s. 121,122Kitabı okudu
“Önce Kelime vardı” diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de Yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti Yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı; Kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve Yalnızlık, Kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız Kelimeler acıyı dindirdi ve Kelimeler insanın aklına geldikçe, Yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.
Sorunu fark etmek, çözümün ilk aşamasıdır...
... Her şeye rağmen kendimize şu gerçeği hatırlatmakta yarar var: Endişe bir iç çatışmanın habercisidir ve bu iç çatışma sürdüğü müddetçe her zaman yapıcı bir kurtuluş yolu bulunabilir. Gerçekten de şu anda yaşadığımız bunalımlar içlerinde geleceğe dair yeni umutları da barındırırlar. İlk aşamada gerekli olan, hem bireysel hem de sosyal açıdan tehlikeli bir konumda olduğumuzda bunu cesaretle ve açıklıkla itiraf edebilmektir.
Sayfa 39 - Kuraldışı Yayıncılık, İstanbul 1997Kitabı okudu
Reklam
"Benim de kusurlarım var, ama akılla ilgili olmadıklarını umarım. Yaradılışımı savunacak değilim... Sanırım pek sevimli değil... herkesin çok hoşuna gidecek kadar değil. İnsanların ahmaklıklarını, kötülüklerini gereğince çabuk unutamıyo- rum ya da bana yönelik kabalıklarını. Kimse duygularımı kolay kolay kışkırtamaz. Yaradılışım için kinci diyebiliriz belki... Birinden bir kez soğuyunca ilelebet soğurum."
Melayê Cizîrî şiirlerini o dönem Ortadoğu'da yaygın olan geleneğe göre yazmış. Aşk, tabiat ve gönül şairidir. Tabiat, aşk ve gönül yaraları üzerine yaptığı tasvirler mükemmeldir. Aslında kalbi kırık, hüzünlü bir şairdir ama şiirlerinde hep bir mutluluk havası da vardır. Etkili bir dili var, okuru sarsar. Şiirlerinde Arapça, Farsça ve Türkçe kelimeleri büyük bir ustalıkla kullanır. Bu da onun dilini daha da süsler. Bütün Ortadoğu Mela'yı ve şiirlerini bilir. Ama ne yazık ki bugün yeterince bilinmiyor, şiirlerini bulmak bir hayli güç.
Bana beni verecek olan, beni bende bana bulduracak, buldurmakla kalmayıp olduracak olan yine o idi. ...... Ne var ki ışkını gözlerime saldı da göremez oldum; nûru nâra dönüşünce sükût edemez oldum.
Sayfa 15 - KapıKitabı okudu
Topları var onların, tankları var, makinalı tüfekleri var ve el bombaları, (S.S. kıtaları falan haydi bir yana!) gestapoları var ve de askerleri, az ücretli ve her şeyi yapmaya hazırlar. Bütün bunlar neden peki? Düşmanları bu kadar da mı güçlü onların?
Sayfa 132Kitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.