Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Çocuk, yere ya da büyüklerin iskemlesine, koltuğuna oturduğunda azarlanır, biri onu alıp kucağına oturturdu. Yetişkinler arasında büyüyen çocuklar için durum bugün bile böyledir. Bir odaya girdiğinde varlığı hemen göze batar. Evi ve medeni hakları elinden alınmış bir yetişkin gibidir. Toplumun kenarına itilmiş, horlanan, küçümsenen, azarlanan bir varlıktır.
“Sen-Ben Anlayışı”nın baskın olduğu ailede, “sen acizsin,sen kendi başına düşünemez, davranamazsın.Senin yapacağın en iyi şey büyüklerin dediğine uymaktır,” görüşü hâkimdir. Çocuğun güçlü olması,bağımsız olması teşvik edilmez.Bu anlayış içinde olan anababa ya çocuğun elini hiç bırakmaz ve sonuç olarak çoğunu ağlatır ya da “Ağacın arkasına saklanayım da o zaman elimi tutmamanın be olduğunu anla,” görüşü içinde davranır.Ve neticede,çocuğunu yine ağlatır.
Reklam
Bir prensliğin başına ya halkın ya da büyüklerin desteğiyle geçilir. Zira her kentte birbirine karşı bu iki eğilim vardır. Halk, büyükler tarafından yönetilmeyi de ezilmeyi de sevmez. Büyükler ise halkı yönetmek ve ezmek isterler. Ve bu iki farklı iştahtan kent için şu üç sonuçtan biri çıkar: Prenslik, özgürlük ya da başıboşluk.
...Allah'a yönelen, dost desteğine mazhar olur, yüz çeviren de kendi başına bırakılır mahvolur. Bu yüzden eski büyüklerin her daim duaları "Ya Rab! Bizi bize bırakma, akıbetimizi hayırlı kıl" olmuştur.
Sayfa 146Kitabı okudu
Büyüklerin her şeyi neden neden didik didik dikkatten geçirdiklerini bilmiyorum. Hep bir şeylerin iyi gitmediğini söylüyorlar. Biz seninle karşılıklı gülüşüveririz ya, buna bile kızarlar. delimisiniz. durup dururken ne gülüyorsunuz, diye... Oysa hiç de durup dururken gülmeyiz değil mi?
Sayfa 121 - Yapı Kredi yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Okul bahçesindeki gülüşmeler Ya da büyüklerin tavsiyeleri yüzünden Değişim geçirmiş Kazınmış Tek bir parçası Kalmamıştı....
Çocukken kötü bir şey yaptığım zaman, başkaları için kötü veya o kadar da kötü olmasa bile benim için kötü bir şey (...), her şeyin hiç değişmeden devam etmesine çok şaşırırdım, büyüklerin biraz asık suratlı ama bunun dışında hiçbir değişiklik olmadan çevremde dolanıp durmalarına ve hareketsizliklerine, o doğal kapalılığına çocukluğumun ilk yıllarından beri aşağıdan bakarak hep hayran olduğum ağızlarının yine kapalı kalmasına.
Sayfa 266 - Can YayınlarıKitabı okudu
Eski Türkler insan kurban ediyor muydu?
Eski Türklerde de insan kurbanı olduğunu zannettirecek bazı işaretlere rastlanmaktadır. Meselâ, Asya Hun topluluğunda «ölüyü takip etme» (yakınlarının ölü ile birlikte gömülmesi), Gök-Türklerin «Deniz tanrıçası ile münasebette bulunan dedeleriden birinin avda bir geyik öldürmesi üzerine onun kabilesi mensuplarının, geyik öldürmelerinden dolayı, o
Sayfa 51 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Ama ya çocuklar... İşte onlar tepeden tırnağa masumdu. Yönetemedikleri dünyada, yöneten büyüklerin beceremedikleri, yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları bozuk sistemin merhametsiz çarkları arasında öğütülüyorlardı.
Reklam
Düşünme, hareket, mücadele, sorumluluk gerektirecek her soruyu teskin ve güdük bırakacak meselleri, uzun yolları kısaltacak kestirme yolları, ağrılar kesecek geleneksel eczaları vardı büyüklerin. Büyümüş ve bu yaşa gelmiş olmalarını sorulara bir cevap olarak görürlerdi. Sanki herhangi bir soru sormadan yaşamışlardı, bütün hal ve tavırlarıyla, Allah’ın hikmetinden olmaz’ın içinde yaşamak ve herkesi de orada yaşatmak istiyorlardı. Büyüklük, sadece bedenin değil, bilmenin de cesametiydi. Bedenlerinden önce düşünceleri yaşlanmıştı üstelik. Yaşların kıymetini kendinden menkul bir niteliğe süründüren tavırlarıyla çatışmamak elde değildi. Soru sormanın kıyısına kör topal ulaşmayı, kendini beylik olanın, umumiyetin, bir yaftanın içinden çekip toplamayı göze alanları zorlu seçenekler bekliyordu. Ya yolu yürümeye devam edip ayıplamadan kovulmaya kadar giden uzun boylu bedeli göze alacak ya da başkalarının önceden ısıttığı mindere gönül indirerek usulca oturup kendini bulma imkanını berhava edeceklerdi. Babam kendisine içinde bir yol bulma feraseti barındıran sorular sormayı göze alanı takdir ve teşvik etmekten erken caydı. Eskiden soruların karşısında coşku ışıllayan gözleri sonradan kaygıdan koyulaşır oldu.
Sayfa 87 - Everest Yayınları
Doğduğum zamana göre 'normal' sayılabilecek bir çocukluk geçirdim. Bizim zamanımızda 'normal', ana babanın ve diğer tüm büyüklerin sözüne karışmamak, soru sorduğunda 'hadi bakayım dön önüne bu kadar merak iyi değildir' diye uyarılmak, 'belki misafir gelir, aman dağılmasın' diye her gün temizlenip dantelleri kolalanan ve adeta bir müze hâline getirilen misafir odasına uzaktan bakmak, alt komşuyu, üst komşuyu, mahalledeki tüm konu komşuyu rahatsız etmemek için çoğu zaman kendin rahatsız olmak, misafirliklerde çay içememek, açsan bile 'açım' diyememek, önüne yetişkinlerden artanların konulduğu, özensiz sofralarda yemek yemek, annemize bir derdimizi anlatmaya kalksak -hani olmaz ya- ana kız oturup da dertleşelim istesek 'git bulaşıkları yıka derdin falan kalmaz' cevabını duymak, terlik yemek, masanın altından cimcik yemek, annenle komşu teyzeler 'Yalan Rüzgârı' izleyip, dizideki Viktor'a sanki yakın bir akrabalarıymış gibi 'boyun posun devrilsin, gül gibi karın var, otur oturduğun yerde' nasihatleri ederken dizini kırıp orta sehpada ders yapmaya çalışmak ama en çok da kızını dövmeyenin dizini döveceğini buyuran psikopat bir atanın sözünü baş tacı eden ebeveynlerin kızlarını bol bol dövmesini terbiye sanmaktı.
"Sizin çocuklarınız daha memnun, daha ilgili ya da daha mı mutlu?" Daha önce hiç düşünmediğim kadar dürüstçe düşündüm bunu. Ağlarken gördüğüm sıkıcı, sıkılmış çocukları, - "Ben ne yapabilirim ki?"cileri -, sokaklarda çete gibi gezen grupları, girişimci ruhlarıyla "olay başlatan" çocukları, çocuk partilerini ve büyüklerin o eziyetli "çocukları eğlendirme" görevlerini, "yaramazlık" dediğimiz, yanlış davranışlar silsilesini ve başıboş bırakılan çocukların yaptığı aptalca, yıkıcı ve hatta bazen şeytani şeyleri düşündüm. "Hayır," dedim suratım asılarak. "Öyle değiller sanırım."
Sayfa 156Kitabı okudu
Türk Milleti ve Milli Ahlak!
Türk Milleti ve Milli Ahlak! 5) Türk milletinin her kişisi, bir takım farklarla ve fakat umumî surette birbirine benzer. Bazı yapılış farklarını ise tabiî bulmak lâzımdır. Çünkü, Mezopotamya, Mısır çöllerinden başlayan malûm tarihten evvel Sibirya boz kırlarından başlayarak Orta Asya, Rusya, Kafkasya, Anadolu, dünkü ve bugünkü Yunanistan, Girit,
Nev-i beşerin bir cihette hemen yarısını teşkil eden çocuklar; yalnız "Cennet" Gençlik Rehberi fikriyle, onlara dehşetli ve ağlatıcı görünen ölümlere ve vefatlara karşı dayanabilirler ve gayet zaîf ve nâzik vücûdlarında bir kuvve-i mâneviye bulabilirler. Ve her şeyden çabuk ağlayan gayet mukavemetsiz mizâc-ı ruhlarında, o Cennet ile bir ümit bulup mesrûrâne yaşayabilirler. Meselâ; cennet fikriyle der: "Benim küçük kardeşim veya arkadaşım öldü, Cennet'in bir kuşu oldu. Cennet'te gezer, bizden daha güzel yaşar." Yoksa, her vakit etrafında kendi gibi çocukların ve büyüklerin ölümleri, o zaîf bîçarelerin endişeli nazarlarına çarpması, mukavemetlerini ve kuvve-i mâneviyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letâifini dahi öyle ağlattıracak; ya mahvolup veya divane bir bedbaht hayvan olacaktı... Gençlik Rehberi
Sayfa 84 - RnkKitabı okudu
717 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.