Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hintliler ya da Çinlilerden daha fazla bir şey kotarmış değiliz. Onların uygarlıkları birçok açıdan bizimkinden daha karmaşıktı, çok daha yoğurulmuş ve inceydi. SÖz konusu olan, bunları karşılaştırmaktan öte, alçakgönüllü olmak ve dünyanın İslam'la başlayıp İslam'la bittiğini telkin eden o baş döndürücü ben-merkezcilikten kurtulmaktır.
Eğer Çin kaynaklarının abartısı değilse, Maveraünnehr kentleri Araplarla birleşerek o zaman Çin yönetiminde bulunan Doğu Türkistan bölgesini işgale karar vermişlerdi. Arapların kendilerine isyan etmiş bu kentleri bastırmaya çalıştığı günlerde birden her şeyin unutularak ortak ve büyük bir hedef belirlenmesi kaynakların zorlaması gibi gözüküyor.
Sayfa 116 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Müslümanlar Çinlilerden pusulayı, kimyayı ve kağıt imalâtını öğrendiler. Gerçekten de, İpek Yolu üzerindeki Sogdian'da 751 yılında (T"ang imparatorlarının Çin birlikleri ile Müslümanlar arasında) yapılan Talas Savaşı' ndan sonra Çinli esirler Müslümanlara yün ve kenevirden kâğıt yapma usulünü öğrettiler. Derken ilk kâğıt fabrikası Bağdat'ta 800 yılında kuruldu, Müslüman Ispanya yoluyla káğıt Avrupa'ya geçti. Ama Avrupa, kâğıdı Ìtalya ve Almanyada ancak 14. yüzyılda imal etmeye başladı. 
Sayfa 125Kitabı okudu
Birbirlerini zenginleştiren ülkelerin birbirlerine savaş açma ihtimali daha azdır. Bu mutlu liberal inancın görmezden geldiği şey ise asıl kârlı ticaretin zenginlik getirme sebebinin eşitsizlikten kaynaklanmasıydı, -Hindistan'dan Çin'e ve Japonya'ya- ticaret savaş topları gösterilerek yapılıyordu: "Ya bizimle barış içinde ticaret yaparsınız ya da vururuz." Ticaret yolları açıldığında Batı Japonya'da istediğini buldu, güzel vernikli mobilyalardan, ipeklerden, canlı renkleri İzlenimci ressamları etkileyen resimlere kadar. Japonlar Çinlilerden çok farklı bir yöne sapacaklar, modern endüstriyel bir ekonomi ve ordu kuracaklardı. Ama bunun Japonya'ya mal olan bedeli eski benliğinin yok olmasıydı, bu acı dolu ve paradoksal bir süreçti.
Sayfa 448 - Yakamoz YayınlarıKitabı okudu
Japonya Ismi Hk.
"Japonlar ülkelerini Nippon veya Nihon diye adlandırırlar. Bu sözler "Doğan Güneşin Toprağı" diye kabaca çevrilen Çin harfleri ri-ben'den türemişlerdir. Çinceden türemiş bu terimin farklı bir çeşidi Batı'da kullanılmaya başlandı. 13. yüzyılda Çin'de Moğol hükümdarlarının yönetiminde hizmet eden Marco Polo, bu ismin, Venediklilerin hiçbir zaman ziyaret etmedikleri denizaşırı bir ülke için kullanıldığını duydu. Ardından Avrupa'daki anılarının bir çevirisinde bir yazıcı, bu çeviriyi Şipango veya Zipango'ya benzetti. Zamanla bu isimlendirmeler "Japonya" olarak Latinceye girdi. Çinlilerden başlayarak, hem Japonlar hem de Batılılar bu ülke için kendi ilgili terminolojilerini benimsediler."
Sayfa 11 - İnkılapKitabı okuyor
Yel değirmeni
Yel değirmenlerinin geçmişine bakacak olursak, Yakındoğu'da ilk defa Persler tarafından kullanılmıştır. Orta Asya'daki tarım havzas halkı, yel değirmenlerinin ilk bulucuları olan Çinlilerden bunu alarak Perslere öğretmişlerdir. Şu anda bile az görünen yel değirmenleri büyük bir değirmen taşını ve rüzgarın hızını düzenleyen bir türbini harekete geçiren 8 tane yatay kanada sahiplerdi. Gerçekten de rüzgar hızını mutlaka düzenlemek gerekirdi. Çünkü aksi taktir de çok hızlı estiğinde taşlar, çok çabuk döner, isınıp çatlama tehlikesi ile karşılaşır ve sonunda da kırılırdı. Bu değirmenler, Sicilya ve Kuzey Afrika'daki İslam kolonilerine de uyarlardı. Orada bunlar, özellikle zeytinleri ezmek ya da şeker kamışının suyunu çıkarmak için kullanılmışlardır.
Sayfa 54
Reklam
"Maya'lardan ve eski Çinlilerden farklı olarak, İnka'lar yeşime pek önem vermezlerdi. Krallarıyla tanrılarını, ölü ya da diri olsun, süslemek için daha çok altın kullanırlardı. Altının güneşi temsil ettiğine, onunda toprağa bereket, tüm hayata sıcaklık verdiğine inanırlardı."
Türklerin İslâmla Tanışması
... 751'de, Çin ile girilen hâkimiyet savaşının cephelerinden biri olan Talas Savaşı'nda Türkleri ve Çinlileri yenmiş, İslam'ın Orta Asya'da kalıcı bir güç olduğunu göstermişlerdi. Talas kuru kuruya yapılan bir savaş olarak kalmadı. Müslümanlar bu çarpışma sırasında Çinlilerden kâğıdı öğrenecek, ardından bu bilgiyi Avrupa'ya taşıyacaklardı. Bir önemli sonuç da Türklerin ilk kez bu savaş sayesinde Müslümanlar ve İslam'la tanışmalarıydı. Bu tanışıklık kısa zamanda İslamiyet'i kabul etmeleriyle sonuçlanacaktı.
Sayfa 97 - Timaş Yayınları, 1. Baskı (2015)Kitabı okudu
Kubilay'ın seçtiği ad, hükümdarlığının eğilimini ortaya koyar. Simgesel olarak zengin, Çince bir ad seçerek, Çin geleneğinin bir parçası olmak isteğini de dile getirmiş olurdu. Moğolca bir ad seçecek olursa, Çinlilerden destek göremezdi. 1271 yılında Liu Bing-cong'un da önerisiyle, hanedanı için Çince "Yüan" adını seçti. Yüan'ın sözcük anlamı “köken" idi ama çağrıştırdığı yan anlam daha önemliydi. Değişimler Kitabı'ında[I Cing] Yüan sözcüğü, "evrenin kökeni" ya da "temel güç" olarak tanımlanıyordu. Bu nedenle hem Çin geleneğindeki klasik eserlerden biriyle hem de o gelenek içindeki temel kavramlardan biriyle doğrudan ve yakın bir bağlantısı vardı.
Sayfa 132 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı: Ekim 2015
Kül Tigin Kitabesi
“Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında Ademoğlu kılınmış. Onların üzerine atam Bumın Kağan, İstemi Kaan oturmuş. Ecdadım tebaaleyivermiş. O zaman dört taraf hep düşmanmış. Dört tarafa ordu salarak saldırmışlar. Tanrının verdiği kuvvetle atam Kaan'ın çerileri kurt ve düşman askeri koyun gibi olmuşlar. İleriye, geriye
Sayfa 101Kitabı okudu
Reklam
Talas'a giden yol.
Arapların üstünlüğü ele geçirmeleri Ve Batı Türkistan'a karşı da bazı akınlar düzenlemeleri üzerine, bazı Türk beyleri Çinlilerden yardım istemişlerdi. Çin İmparatorundan yardım talebinde bulunan ilk Türk hükümdarı, 712'de Fergana sultanlığının Müslümanlar tarafından istilası üzerine, Kuça'ya sığınan ve Çin'in hakimiyetini kabul şartıyla eski makamına iadesini isteyen Fergana İhşidi'dir. Bunu daha sonraki muhtelif tarihlerde diğer yardım talepleri takip etmiştir. Bu isteklere önceleri olumlu cevap vererek harekete geçmeyen Çinliler, nihayet bekledikleri zamanın geldiğini düşünerek, 747'de büyük bir ordu ile batıya doğru ilerlemeye başladılar.
Sayfa 17 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları,1992.Kitabı okudu
Büyük Orta Asya'da, Semerkand ya da diğer bölgelerde kağıt üreticiliği­nin, Arap ordularının m.s. 751'de şimdiki Kazakistan-Kırgızistan sınırındaki Taraz'da Çinli birliklerini mağlup edene kadar başla­madığına inanılıyordu. Hikayeye göre, esir alınan Çinliler arasın­da kağıt ustaları da vardı ve sanatlarını Semerkand'a tanıştırdılar. Ancak
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.