Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yağmur.. uzun zamandır beklenen yağmur...
Mutfak kapısında toplanınca, önce seyrettiler, sonra da hissetmek için ellerini dışarıya uzattılar. Parmaklarına değen şey, bir vücut losyonu gibiydi, bunun üzerine tıraşlı kafalarına, yukarıya dönük yüzlerine kokulu bir merhem gibi dökülsün diye yağmura çıktılar. ... Dünyada çok büyük ırmaklar vardır, ırmakların kıyısında, okyanusların kenarında çocuklar kendilerini coşkuyla suya bırakırlar. Yağmurun hafif olduğu yerlerde ise bu coşku neredeyse duyusaldır. İşte bu yoğun duygular şimdi ılık, tatlı yağmurda dans eden kutsal kadınların esrikliği karşısında eğilmekteydi. Böylesine derin bir biçimde büyülenmiş olmasalardı, kahkahalarla gülerlerdi. Yeni aldıkları uyarılar ya da üstü örtük gözdağları içlerinde herhangi bir kaygı uyandırdıysa bile, karşı konulamayan yağmur hepsini silip süpürdü. .
Sayfa 306 - SelKitabı okudu
Muhteşem bir kâinat yapısı içindeyiz. Gözümüzü açıyoruz, ilk ağlamalardan sonra şöyle, eşyaya bakıyoruz. Bedâhat hissiyle her şeyi görüyoruz. Fakat, biraz kendimize gelir gelmez, "Ben neyim, nereden geldim, nereye gidiyorum, sonum ne olacak?.." diye soruyoruz. Ya, burada olmayan büyük, gerçek ve sonsuz bir hayata namzetlik fikri; yahut "nasıl olur?"unu kurcalamadan, bitip gitme, silinip kaybolma, yokluğa dalıp "hiç'e bulanma duygusu...
Reklam
Suçlu Kim?
« Bakıyorum, bazı arkadaşlar, kendini asan kızların öyküsünü yazıyorlar. Kızı, istemediği birine vermiş oluyorlar. Kurtulamayınca asıyor o da kendini... Eski öyküler de böyleydi. Ve hep böyle gidiyor. Bir ulusun da bu kızlar gibi davrandığını düşünelim, ne olur sonuç? Böyle olsak, biz Ulusal Kurtuluş Savaşı'na giremezdik, Vietnam halkı, saldırgan Amerika'ya direnemez, yenemezdi onu.. Hem ne suçu var da kızlar kendilerini asıyorlar? Suçlu kim? Suçlu bu duruma düşen kızlar mı? Yoksa onları bu duruma düşürenler mi? Bu nokta iyi hesaplanmalı, suçlu kim ise, öldürücü gücümüz onların üstüne yönetilmelidir. Tırpan'ı bu düşüncede yazdım. » Suçlu bu zihniyeti hala taşıyanlar!... • Nafakasını tedarik edebildikten sonra, yeniden evlenmek şeriatın buyurduğu bir iştir. s.11 • Alacağın dul olmasın, kız olsun! s.11 • Zaten ne demişler, kız evladı on üçüne bastı mı, ya erdedir ya evde... s.14 • Bir kızın alınıp verilmesi babasından sorulur. Babasının evet dediği yere ne kızı hayır diyebilir, ne de anası! s. 16 • Derede çim biter, kayada bıldırcın öter, ağıldaki oğlaktan erken büyür kız dediğin! s.28 • Hazreti Peygamber'imizin kadim lafı: 'Kız kısmı on üçünde çocuk doğurur!' s.28 • Kız kısmı yağmur yağar büyür, gün doğar büyür! Yarın davulu düğünü tutulunca biraz daha büyür! s.59 • Alınyazıları önceden yazılırmış. Hele kız çocuklarınki, daha ana rahmine düşmeden hazırlanır konurmuş dünyanın kapısına. Yazmış bir kez yazan! s.143
Sayfa 8 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Kafka olmak gerçekten zormuş..Bile bile lades gibi.
Bense kısa bir zaman sonra, aniden, umarım acısız ve sakin bir şekilde toprağın altına gireceğim. Bu durumu hiç dert etmiyorum ama senin uzaklarda, hasta olman düşüncesine katlanamıyorum.
Sayfa 274Kitabı okudu
O ölüm ki her şeyi sona erdirecek, bugün ya da yarın, hepsi bir; sonsuzlukla ölçülünce bir an sonra gelecektir.
Sana çok ihtiyacım var inan. Buluşabilirsek, aylar sonra ilk defa gözlerim bir işe yarayacak seni görerek.
Reklam
Fikriye ve Atatürk
O gün akşam Fikriye'den telefon geldi. Türkiye'ye gelmiş bile. Sadece boğuk, zorla konuşmaya çalıştığı ses tonuyla bir cümle söyledi: -Gözümle görmek için yarın Çankaya'ya gideceğim. İnanmıyorum Maria. O gün benim için ölüm günüydü âdeta... Akşam haber alamadım. Ertesi gün halaya telefon açtığımda yine beynim âdeta parçalanmıştı: -Fikriye'm gitti gitti Maria! Bugün kendisini, Ata'sına aldığı tabancayla alnından vurdu, intihar etti. Ya da intihar süsü verildi. Her şeyin aslını Allah biliyor! Bu acı haberi duymaktansa ölseydim ne olurdu!... Ömrümce unutamayacağım bir acıyla yığılıp kaldım. Fikriye, aşkından dolayı ölmüştü... Fikriye dünyada yoktu artık. Günler sonra bir gazete şunu yazıyordu: "Türk kadını özgürlüğüne kavuştu!" Fikriye iste minik bir haberle geçiştirildi.
Sayfa 177 - Festival Yayınları
Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
Sayfa 123 - 124 Sahibini Arayan Mektuplar,birinci bölüm, beşinci mektupKitabı okudu
Bir de psikolojik reflekslerimiz var. Bunlar çocukluğumuzdan itibaren yaşadıklarımızla şekillenen, olumlu ya da olumsuz deneyimlerimizle gelişen ve aile içinde öğrenip edindiğimiz kişilik özelliklerinin bizde yarattığı davranış şekilleri. Bir konu hakkında sabırsız olup olmamak, canımızı sıkan bir konuyla ilgili sakin tepki verip vermemek bile aslında aile içinde öğrendiğimiz bir davranış modeli. Tüm bunlar bir süre sonra bizim davranış reflekslerimiz olur ve hayata karşı tutumumuzu, ilişkilerimizi ve hatta hayattaki başarımızı etkiler.
Sayfa 30
DÜŞTÜĞÜMÜZ HATA NEDİR?
Biz, memleketimizin mesut olması için, Avrupa kanunlarını tercüme edip almanın kâfi geleceğini zannettik. Ve bu kanunların bizde kabul ve tatbik olunabilmesi için, onlarda yapılacak birkaç değişikliğin yeteceğini hayal ettik. Meselâ: Adalet sistemimizi islâh etmek için Fransız adalet sistemini esas aldık. Halbuki Fransız cemiyeti, bizimkine aslâ benzemeyen, aslı ve menşei, ruh hâli, âdetleri ve gelenekleri, irfânı ve medeniyet seviyesi ile bizden pek farklı olan, ihtiyaçları ise çok ve çeşitli bulunan bir toplumdu. Fransız adalet sistemi mükemmel oluşu ile bizi cezb etti. Bu da, bizce kabul olunması için kâfi görüldü. Halbuki Fransa'ya hiç bir şekilde benzemeyen bizimki gibi bir memleket için, bu sistemin uygun olup olmadığını kimse düşünmedi. Bu tarzda icra ettiğimiz adliye islâhatının, bunca seneler ça lıştıktan sonra mâlum şekilde ve hiç derecesinde neticeler vermesi şaşılacak birşey değildir.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.