“‘Beni kimler mi ayıplıyor? Hiç şüphesiz, pek çok kişi... Ve bana doyumsuz da diyeceklerdir onlar. Ama benim bu konuda yapabileceğim bir şey yok: Huzursuzluk benim doğamda var; öyle ki zaman zaman o yüzden acı bile çekiyorum...”
'İnsanların huzur ve sükûnet içinde olmakla yetinmeleri gerektiğini söylemek yararsızdır, çünkü onlar hareket etmek için doğmuşlardır ve diledikleri canlılığı bulamadıkları takdirde onu kendileri yaratırlar. Milyonlarca kişi benimkinden bile daha durgun yaşamlara mahkûmlar ve hepsi de kaderlerine karşı sessiz bir isyan halindeler. İnsanların toprakla örttüğü nice hayat yığınlarında kim bilir ne denli isyanlar mayalanmaktaydı? Kadınların genellikle çok sakin olmaları beklenir ama hissetme konusunda onlar da erkeklerden farksızdır; onların da yeteneklerini çalıştırmaya ve çabalarını yönlendirebilecekleri bir alan edinmeye en az erkek kardeşleri kadar ihtiyaçları vardır. Onlar da kalıplaşmış yasaklardan ve mutlak durağanlıktan tıpkı erkekler gibi acı duyarlar. Daha ayrıcalıklı türdeşlerinin onların muhallebi yapıp, çorap onarmakla, ya da piyano çalıp nakışlı çantalar üretmekle yetinmeleri gerektiğini söylemesi ise, tam anlamıyla bir dar kafalılıktır. Şayet kadınlar geleneklerin onların türü için yeterli gördüğünden fazlasını yapmak ya da öğrenmek istiyorlarsa, onları yargılamak ya da onlarla alay etmek düşüncesizlikten başka bir şey değildir.”
Bir insanı yargılamak için, en azından, düşüncelerini, bahtsızlıklarını, duygularını bilmek gerekir; hayatı yalnızca maddi olaylarla değerlendirmek ahmakların yazacağı kronolojiden başka bir şey değildir!
"Öyleyse sen de kendini yargılarsın," diye yanıtladı kral. "En zoru budur. Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan çok daha zordur. Kendini
gerektiği gibi yargılayabilirsen, gerçek bir bilgesin demektir."
Popülist kimlik, kendi bölünmelerini maskelemek için Öteki'ye negatif göndermeye dayandırılır: Yahudi olmadan Nazi olmaz, göçmen tehdidi olmadan Avrupalı olmaz vs. Gelgelelim, politik doğruculuk da, cinsiyetçi/ırkçı "doğru olmayan" Öteki'ne asalaklık ederek, bir negatif göndermeye temellenir -işte bu yüzden politik doğrucu öznellik ebedi öz-suçluluk(kişinin kendisinde cinsiyetçilik ya da ırkçılığın kalıntılarını araması) ile kibrin (suçlu ötekileri mütemadiyen kınamak ve yargılamak) bir karışımdır.
“O zaman sende kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamaya başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir.”
"O zaman sen de kendini yargılarsın. En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir."
Bir başka deyişle, insan kendisi için bir muammadır. Bu anlaşılabilir bir şey, zira insan kendisini tanımak için gerekli olan karşılaştırma araçlarından yoksundur. Anatomi ve fizyonomi açısından kendisini diğer hayvanlardan ayırt etmesini bilir, ancak bilinçli, düşünen ve konuşabilen bir varlık olarak kendisini yargılamak için hiçbir kriteri yoktur. Bu gezegende, başka hiçbir şeyle kıyaslayamayacağı eşsiz bir fenomendir. Karşılaştırma yapma ve dolayısıyla kendini tanıma fırsatı ancak eğer başka yıldızlarda yaşayan insan gibi memelilerle ilişki kurabilseydi mümkün olurdu.