Kitabın başlarında Cenap Şahabettin’in “Anlamadan okuduğum kitabın benimle alay ettiğini sanırım “ sözü aklıma geldi. “Eyvah, kitap benimle alay edecek” dedim. Neyse ki sonrasında yavaş yavaş algılamaya başladım.
Sınırı olmayan bir hayal gücüyle çizilmiş bir dünyanın hüzne yansımasını okudum.
Romanda bu hayal gücü “tersten işlenerek “ kurulmuş. Aslında dünü ,geçmişi şu anki zamanda anlatıyor.Geçmis zamanı toplumsal bir kayıttan okuyoruz .Bu noktada romanın “hayal gücü” zemini ile romandaki insanların hafızalarından “hayal kurmalarının “ silinmesi arasında bir çatışma bulunur.
Kitabın içinde umut var lakin var olan gerçek kadar belirgin değil.Bu gerçek ne? Doğa ve insanın uyumu umudun bir parçasıyken doğa ve insanın savaşı kitabın hüzünlü,acı, sert , gerçek yanı.
Romandaki dünya yeniden çizilmiş, yaratılmış bir dünya.
Anlatımı gayet kapalı olan roman, var olan her eksi ve artı durumda doğadan güç alır. Tükendikçe kaynaklarına bakıp, duruma çare arayan bir dünya ,bir yaşam ve insanlar kitabın en hüzünlü yanı.Romanın içinde var olan dünya yıkıma uğramış bir dünya.Bu yıkımın sebebi de kapalı bir biçimde verilir. Yani net bir biçimde coğrafyanın , yeryüzünün neden o halde olduğunu yazar okura bırakır.
Ütopik ögeler taşıyan romanda okurken ürküten yanlar bulunur. Anlatılan zamanda büyüyen her şeyden korku duyulması vardır. Doğanın gereği çocuklar büyür.Fakat bu korkulan bir şeydir.Bu yünden hayatın dışında bırakılırlar.
Roman başlarda beni zorlasa da kısa süre içinde kurduğu katmalarla beni içine çekti. Yeni bir dünya ile tanıştım.