Her şey can sıkıcı. İstanbul'un sıcak yaz gecelerindeki uzun, törensel gecelerini düşündüm. Güzel Türkiye'nin her zaman bir tutukevi olduğunu, tutukevi olarak kalacağını düşündüm. Bizler içinse, yani gerçekten tutuklu, ya da kendi seçmeleriyle tutuklu olmuş olanlar içinse, hiçbir yerde kurtuluş olmadığını.
Oradaki uzun yaşamamız bitmeyen bir kavga gibi gelmiştir bana.
Orada uzun yıllar, neredeyse otuz yıl, hiç huzur bulamadığımı düşündüm. Gürültünün, müziğin, komşu kavgalarının ne kadar acı verici olduğunu, yıllar boyu beni ezdiğini düşündüm. Ben Anadolu'dan Grunewald'a kadar gelmek zorundaymışım meğer sessizliği algılamak için. Ayağımın altında hışırdayan yaprak seslerini duyabilmek için.Bu sabah erken uyanıp Grunewald'a koştum. Orada bulduğum havayı yeniden bulabilmek için. İçimde Goethe'nin şiirlerini duyuyordum. Çocukken ezberlemek zorunda kaldığım.
"Hiçbir şey aramamak için kendi başıma ormana gittim, niyetim buydu..."