Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emine T.

Emine T.
@Eminetlc
Kimyager
Uludağ Üniversitesi
5 okur puanı
Mayıs 2023 tarihinde katıldı
İtibar gören her şey daima çoğalıyordu; yalan veya doğruluk, iyilik yahut fenalık…
Reklam
Ağlaya ağlaya içeri koşarken arkamdan "Ağladığına göre kesin suçlu" dediler. "Ağladığına göre suçlu!" ne demek ya? "Ağladığına göre çaresiz demek ki ağladığına göre üzgün demek ki ağladığına göre bir derdi var demek ki!" demek varken "Ağladığına göre suçlu!" nedir ya?
Asla hatırlamak istemediğim, ancak unutmak için anlatmaktan başka çarem olmadığı o kadar çok şey yaptım ki… Üstelik bunları da başka şeyleri asla hatırlamamak için yaptım… Ama bugünü, dünü unutmak için yaşamak, hiçbir halta yaramadı. Aksine… Unutulması gerekip de unutulamayanlar, katlana katlana çoğaldı. Meğer önce yarını unutmak gerekiyormuş… Her doğanın yeni bir güneş olduğuna inanacak kadar unutmak. Her güneşi ilk ve son kez gördüğüne inanacak kadar unutmak. "Bugünkü biraz daha geniş sanki!" ya da "Dünkü güneş daha ovaldi değil mi?" diyecek kadar unutmak...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lideri seçimle belirlenmesi. Demokrasi! En mantıklısı buydu. Sonuçta toplumla lider ilişkisi, aynı kafeste açık kalmış bir insanla bir hayvanın durumundan pek farklı değildi. Diktatörlükte kafesin kapısı anında açılır ve içeri aç bir aslan atılırdı. Ama demokrasi, insanın ne tür bir hayvanla kafese kapatılabileceği seçme özgürlüğüydü. Etobur mu? Otobur mu? Omnivor mu? Tek mi gezer? Sürü halinde mi avlanır? Nesli tükenmekte olan bir tür müdür? Evcilleştirilebilir mi? Ve buna benzer soruların yanıtları göz önünde bulundurularak seçim yapılabiliyordu. Tabii yine ortada bir kafes, bir hayvan ve kilitli bir kapı vardı ama yapacak bir şey yoktu. Dünyanın gerçekleri şu anda bu düzeydeydi! Ayrıca diktatörlükte hayvan ölene kadar kafeste kalırken, demokraside ancak bir sonraki seçime kadar hüküm sürebiliyordu. İnsan da, büyümedeki diş izlerini sayıp kaç kilo etinin ya da parmağının eksildiğini ölçebiliyor, buna göre kafes hayatları aynı hayvanla sürdürebilip sürdürmeyebileceğine karar veriyordu...
Dolores'in gidişine üç gün kala kıyamet koptu. Korkunç bir hüzün içinde geçen günleri sayıyordum. Yüreğimin böylesine bir acıya dayanıp dayanmayacağını bilmiyordum. Bu nedenle, görüşmek için her fırsattan yararlanıyorduk. Ve aşağı yukarı her keresinde, birbirimize söyleyecek hiçbir şey bulamıyorduk. Susuyorduk, varlığımızla birbirimizi avutuyorduk. Şimdi, ellerini avuçları arasına alan bendim ve bitmeyecekmiş gibi gelen bir süre uzun parmaklarımı okşayıp duruyordum. ... Küçüğüm, hayat böyledir. İnsanlar hep çekip giderler. Yürek unuttuğundan ve pişmanlıklar öldüğünden değil. Birtakım şeyler, sevecenliğimizde kalmayı sürdürür hep. Ama insanlar gerektiği anda gitmek zorundalar.
Reklam
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bu kitabı yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir. ... Ona gerizekalı demenizden nefret ederdi. Zaten bütün gerizekalılar kendilerine gerizekalı denmesinden nefret eder. ... Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz. ... Her yanım salaklarla çevriliydi. Şaka etmiyorum.
Babamın bir maaşına denk geliyormuş o akülü arabanın parası, bana dedikleri buydu, evin taksiti varmış, o yüzden alınamazmış. Şimdi düşünüyorum, her ay evin taksitini ödediler de ne oldu. Taksitler bitti, ertesi ay deprem oldu, ev yıkıldı. Ben günlerce ağlayıp durduğumla kaldım akülü araba sevdası yüzünden. Bazı anlar vardır, geçen zamanın bir
Değiş tokuşun yerini burada para almış. Üzerindeki rakamlar sayesinde miktarı, dolayısıyla değeri belli olan kâğıt parçaları para. Yırtılacak kadar narin, birbirlerini öldürebilecekleri kadar güçlü bir şey bu insansılar için. Zıtlıkların gezegeninde değer birimi, değersiz kağıt parçalarından başka ne olabilirdi ki!
Sigarayı bırakalı çok olmuştu, nedense istetti. Eski tiryakiler bunu bilir. Bazı anlar olur ki, o sıra bir sigaranın yerini hiçbir şey tutamaz. Uzanıp Ali'nin paketinden bir sigara çekip yaktım. Aslında ne diyeceğini, ne yapacağını bilemeyince insan, tutup bir sigara yakıyor.
Bayram şenliğine çıkmış çocukların keyfi ve heyecanıyla birbirimizi öldürdüğümüz şu günlerde hangimiz bir şey okuyup dünyadan haberdar oluyor ki? ... Karanlık bir gün, sanırım iki gün sonra, gittiğimiz cenazesinde, hatırlamak istediği şeyin ne olduğunu düşünmüştüm hep. Hâlâ da düşünürüm. Hafızamızın, biz yaşlandıkça fazla yük taşımak istemeyen huysuz bir yük hayvanı gibi attığı ağırlıklar en sevdiği yükler midir, en ağırları mı, yoksa en kolay düşenler mi? ... Kur'an gibi, umut da, yalnız vicdani hayatımızı değil, bizim dünyevi hayatımızı da ayakta tutuyor: Umudu ve özgürlüğü, ekmeği beklediğimiz yerde bekleriz çünkü.
Reklam
Bana kısa sürede boğulup gideceğim sulara girmem gerektiğini söylüyorlar. Doğruca suya girmeden önce kıyıya senin için bunu bırakıyorum. Onu bulman için dua ediyorum, kardeşim, böylece boğulmadan önce yüreğimden ne geçtiğini bileceksin.
Olgunlaşıyordu. Yirmi yedi, yirmi sekiz, yirmi dokuz. Geleceğin artık toz pembe görünmediği, gerçek ve tehlikeli hale geldiği yaşa ulaşmıştı.