Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Murat KILIÇ

Murat KILIÇ
@Smurff
Marine Shipping - Technical Purchasing Manager
Alaylı
Tuzla/İstanbul
Osmaniye, 20 Haziran
57 okur puanı
Nisan 2017 tarihinde katıldı
Reklam
"bizi yönetenler korkularımızdan besleniyor" "köylü mutlu olursa, çiftlik sahibi uyku uyuyamaz" "işçi gürültüden bile korkar.. "
"Kendi içine yürümek ve saatler boyu kimseye rastlamamak."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İnsan yapıcıdır, yeni yollar açmayı sever, bu su götürmez bir gerçektir. Fakat neden acaba bir yandan da yıkmaya, her şeyi kaos haline getirmeye bayılır?"
"Keşke tanımasaydım dediğim hiç kimse olmadı benim. Keşke beni tanımasına izin vermeseydim dediklerim oldu."
Reklam
"Kötüyüz, kabul edelim. Bizler yirmi birinci yüzyılın fiyasko insanlarıyız, konuşacağız fakat hiçbir tarih yazmayacak bizi."
"Yalnızca tek bir insan türü varsa, o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?"
"Ayrıldıktan sonra kendini zamana bırakana asil, başkasının kollarına bırakana rezil denir."
Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar, boş didişmeler, faydasız gürültüler... Aklını başına al kardeş! Günü, bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır...
“İnsanoğlu için en kutsal ibadet çalışmak, doğruluk ve insan sevgisidir.”
Reklam
"Günü, bugün say; ölüm ki kaşla göz arasında; ölüm ki dudakla söz arasındadır..."
Sayfa 165Kitabı okudu
Bizim köyde bir söz vardır : "Akıllı düşüne dursun, deli çoktan gidip geldi..."
“Memed, bunca felaketlerin altında bunalmış gibiydi. Boğulacak gibi oluyordu bazı bazı. Yüreği ateş aleve kesmişti. Kendisini bir düşünceye kaptırıyor, bir daha kurtaramıyordu. Neden olursa olsun, bazen kendisinden, insanlardan, arkadaşlarından, her şeyden ürküyordu. Ama içinden geçen hiçbir şeyi, hiç kimseye belli etmiyordu.”
- Allah yoksa sana bu canı kim verdi, toprağa bu bereketi, suya şu akışı, çimenlere rengi, şu vızıldayan arıya uçma gücünü, insana düşünmeyi, sevmeyi kim verdi?
Dilimizdeki başka kelimeleri düşünüyorum. Ve başka dillerdeki başka kelimeleri. Onları anlamaya çalışırken insan hayatın anlamını çözüverir. Ama o çözdüğü anlam da o an ayağına, hatta boynuna dolanıverir. O yüzden anlamlar da kelimeler de aslen tehlikelidir. Denizden, fırtınadan ve yalnızlıktan daha tehlikeli.
Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öge gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye, bizler hep hazırlanıyoruz. Neye?
Reklam
Hâlâ hakikati kavramaktan yoksun olan insan, hayat denilen bu olağanüstü mucizeyle başa çıkamayınca, kendine bir koruyucu istiyor, kaderini yazacak kudretli bir varlık, ona mutluluğu armağan edecek kutsal bir senarist
“Senin için çay demlerim, senin için hiç üşenmeden sokaklarda kestaneci arayabilirim, senin için peçeteden çiçek yaparım, senin için bütün gece uykusuz kalabilirim, seni beş dakika görebilmek için bir saat yol giderim, senin için sevdiğin kitapları arar bulurum, senin için tatlı yaparım, sana bir şiir yazarım'' diyebilsek gerçekten yağmış oluruz. Değer bilen, zaten o dakika üzerine yağan yağmuru hisseder. Fakat bunlar küçük mutluluklar, küçük fedakârlıklar, beğenmediğimiz özveriler... İlla birileri gürlesin, ''Senin için ölürüm, sensiz yaşayamam'' desin ve yapamayacaklarını sıralasın istiyoruz. Gönül inanmadığına meylediyor.
Çünkü insan, neşeli bir pikniğin dönüşünde mahallede yangın görmeyi sever; bir yandan evsiz kalan komşuları paylaşmaya uğraşırken içten içe başına gelmediğine sevinir öbür yandan. Kendi başına gelmeyen felaket ne güzeldir. Can çekişen birini izlerken insan yaşadığı korkunç üzüntüyü büyütür büyüttükçe, ölenin kendisi olmadığından duyduğu sevinç görünmesin diye.
Kanla gözyaşıyla sulandı tohum Yeni umutları ektim bahçeme Güne ferman çıkarıldı ölsün diye Umulmadık bir günde Gün Dirildi çocuğum.